Sağım solum sobe…
ABD Ankara Büyükelçiliği'nin sosyal medya hesaplarına bakınca işi gücü bırakmışlar Türkiye'ye (yle) ağlıyorlar gibi bir manzara çıkıyor karşınıza. Biz şehit üstüne şehit verince; taziye üstüne taziye yayınlıyor onlar da tivitlerinde. "Bir kez daha" gerçekleşen saldırıda, "bir kez daha" hayatını kaybeden Türk askerlerinin ailelerine, "bir kez daha" başsağlığı diliyorlar. Yaralananlara, "bir kez daha" acil şifalar diliyorlar. "Bir kez daha" NATO müttefikleri Türkiye'nin yanında olduklarını hatırlatıyorlar.
Devlete/millete körebe oynatacaklarına bir de deseler ya, tam olarak hangi yanımızdalar?
Sağa bakıyoruz, Irak'ın kuzeyinde bölücü "peşmerge"nin yanındalar, biraz aşağısında terör örgütü "PKK/PYD"nin yanındalar… Çık yukarı, Türk topraklarında işgalci durumdaki Ermenistan'ın yanındalar…
Sola bakıyoruz, Ege'de işgalci Yunanistan'ın, KKTC'de Türkiye'yi tasfiye peşindekilerin yanındalar…
Şaka gibi ama Menbiç'te ABD'nin yanındalar, keza yan yana dalgalanıyor bayrakları Kamışlı'da da… Afrin'de "Bunlar da PKK" demeyelim diye uydurulmuş PYD/YPG'nin uzantısı SDG'nin yanındalar…
F-35'lerimiz'i vermiyorlar…
Patriotları vermiyorlar…
Nerede, Karadeniz'de, milli hassasiyetlerimizi küresel menfaatleri uyarınca kullanabilmek için Ukrayna'da, Kırım'da mı yanımızdalar?
Allah tez zamanda yokluklarını göstersin mümkünse!
SORU-YORUM
Şehitlerimizi duyurma yasağı Libya'yla mı sınırlı; İdlib şehitlerimizi duyurabiliyor muyuz başımıza bir şey gelmeden?
Krizi fırsata çevirmek mi Selden kütük kapmak mı?
Koronavirüs korkusuyla değil de geçirdiğim basit soğuk algınlığını ev ahalisine bulaştırmayayım, aksırığım-tıksırığım etrafa saçılmasın diye, "ameliyat maskesi" olarak bilinen şu en basit maskelerden almaya kalkışınca anladım; dünkü "Koronavirüs'ten ne öğrendik" yazısını eksik bırakmışım;
Ne çok fırsatçı varmış aramızda arkadaş!
Bir de bunu öğrendik.
Ne insaf kalmış, ne izan…
Maske, ekranlarda da döndüre döndüre duyurulduğu üzere yok gibi bir şey. Eczaneler, otomatik, medikal malzeme satanlara yönlendiriyor sizi. Onlarda da bildiğiniz karaborsa! Birkaç hafta öncesine kadar 50 tanesini 4 liraya aldığınız maskelerin teki 3,5 liradan satılıyor inanabiliyor musunuz? Ben üç tanesini 10 liraya aldım, geldim.
Hani o "asıl koruyucu olanlar onlar" diye tarif ettikleri maskeler var ya 50, 60, 200, 250 artık kim kime ne kadara -burası çok daha kaba bir ifadeyi hak ediyor da neyse- yutturursa!
Krizi fırsata çevirme kabiliyeti ile selden kütük kapmayaya çalışma arsızlığı arasında ince de olsa bir çizgi olması gerekmez mi?
İnsanlıktan çıkış belgesi gibi
İzmir'de, bir işyeri sahibinin yanında çalışan elemanını döverek öldürdüğü görüntüleri izlediniz mi?
"Patron" namlı kişi adamı tokatlıyor, tekmeliyor… Adam yere düşüyor… Vurmaya devam ediyor… Yancıları kaldırıyor, başka bir noktaya taşıyor; "patron" -ne çok mafya dizisi yahut işkence sahnesi izlediyse artık- kendinden geçmiş haldeki adamın başından aşağı , ite kaka su döküyor; ayılsın ki devam edebilsin dayağa bir tur daha…
Ama ı-ıh! El Fatiha!
***
İlk andan itibaren sayısız insan geçiyor olay yerinden. Kalabalık gruplar geçiyor. Araçlar geçiyor. Bir kişi de "Ne oluyor burada" demiyor iyi mi?
Sözlü ve fiziki müdahalede bulunmayı geçtim, dönüp bakan yok bakan!
"Konyalı Kadir" sendromu mu neyse, kimse kafasını kaldırmıyor bile; bakmayınca-görmeyince yok oluyormuş gibi görememeye çalışıyorlar sanki özellikle.
***
İzlerken neye saçını başını yolacağını şaşırıyor insan…
Müebbet hapis cezasına çarptırılan şahsın belgelenen caniliğine mi?
Halkın belgelenen aldırmazlığına, umursamazlığına, gafletine mi?
Yoksa, "200 bin lira, 20 de koyun verirseniz şikayetimizden vazgeçiriz" dediği iddia edilen ailedeki çürümeye mi?
***
Kıssadan hisse:
"Can"ına paha biçen insanoğlu, anlamına kafa bile yormadığı, bir kağıt parçasından ibaret saydığı oyuna mı biçmeyecek?
GÜNÜN SÖZÜ
"Kibir, tepeden bakma, insanları küçümseme ve kendini üstün görme en tehlikeli bataklıktır…"
Recep Tayyip Erdoğan
Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı