Sabuncuoğlu, Tunç... Gazetecilik, Nargin ve göç anıları...
Kırk yıldır tanırım Kadir Sabuncuoğlu'nu... Erzurum ve Doğu Anadolu'da gazeteciliğin en simge adlarından biridir. Kırk yılı aşkın bir süre haber kovaladıktan sonra emekli oldu bu Dost ve anılarının bir bölümünü "Dağda, Taşta, Karda, Kışta/ Bir Ömür Bin Haber" adlı kitapta topladı (Rönesans Yayınları). "Bin haber" sözün gelişi, yoksa kaç habere can verdiğini, derlediğini, servis ettiğini kitabında açıklıyor: "Yüz bini aşkın haber"... Necmi Tanyolaç "Gazeteci olay yaratmaz. Olaylara karışmaz, olayları yansıtır. Görüşlerini silah ateşleyerek değil, kalemini kullanarak yansıtır" derdi. Bu özeni; sabırla, inançla gösteren bir gazetecidir Sabuncuoğlu. Bu özen, sabır ve inanç gösterilir ama neyin haber olduğu, olması gerektiği de bilinmeli. Kadir Kardeşim bunu da bildi ve öğretti. George Orwel'in şu sözlerinde içkindir o "bilmek": "Gazetecilik, başkasının basılmasını istemediği şeyi basmaktır. Geriye kalan halka ilişkilerdir."
Hürriyet Haber Ajansı, Günaydın Temsilciliği, Doğan Haber Ajansı... Bu dev kuruluşlarda muhabirlik, şeflik, temsilcilik yapmak elbette ilginç, çarpıcı, ders dolu, unutulmaz anıları da yığmıştır gazeteci Sabuncuoğlu'nun belleğine. Bunların kitap haline gelmesi; basın tarihimiz, genç gazeteciler ve iletişim fakülteleri için değerli birer kaynak ve kılavuz olacaktır.
Kitaba; Doğaner Gönen, Süreyya Çarbaş, Öztürk Akkök, İbrahim Aydemir ve Yılmaz Kuşkay; önsöz ve beğence yazmışlar. Değerli Dostum gazeteci Süreyya Çarbaş'ın yazdıklarının bir bölümü ile bitireyim ve Süreyya'dan da böyle bir kitap beklediğimi yüksek sesle ifade edeyim: "İnanıyorum ki haber peşinde nefes nefese geçen yılların öyküsü olacak bu kitap, hem gazeteciliğe, hem de hayata dair yüklü mesajlar içerecektir. Kuşkusuz bu mesajlardan hepimizin çıkaracağı dersler olacaktır."
Belgesel bir roman: Deli İbo
Veysel Tunç'la sosyal medyada tanış olduk. Sonçağ Yayınları arasından çıkan "Deli İbo/I. Dünya Savaşında Rus Esir Kampı Nargin ya da Cehennemden Kaçış" adlı belgesel romanını imza ederek yolladı.
"Deli İbo", Erzurum'un Horasan İlçesine bağlı Zanzak Köyünden bir yiğit adam. Zanzak'ta o yıllarda Alevi ve Sünni Türklerle, Ermeniler kardeşçe yaşamaktalar. Deli İbo da Alevi bir ailenin çocuğu.
I. Dünya Savaşı çıkar, seferberlik ilan eder Osmanlı. Zanzak'tan da başta Deli İbo olmak üzere birçok yiğit askere alınır. Deli İbo'nun bu ikinci askerliğidir. Sarıkamış Harekatı'na katılır İbo'nun birliği, önce Rusları geriye atarlar ama sonra cephane, teçhizat ve yiyecek eksikliği, tutsak düşürür onları. Trene doldurulurlar bu yiğitlerimiz, Azerbaycan'ın başkenti Bakû yakınlarındaki Nargin Adasına götürülürler. İnsanlık dışı, ağır koşullar altında çalıştırılırlar. Deli İbo'nun ailesi ise muhacir olur adım adım... Hasankale, Aşkale, sonra teey Adana...
Sonra Nargin'den kaçış, memlekete dönüş, sonra İbo'nun gönüllü Kurtuluş Savaşına katılışı, savaş sonrası çile ve yoksulluk dolu bir yaşam...
İşte bu romanın bütün kurgusu ve örgüsü bu olaylar üstüne... Roman çoğu kez anlatı sınırlarını aşamıyor, ancak o eksikliğine karşın son derece akıcı ve tadına doyulmaz kıvamda. Veysel Tunç, birçok özel yaşanmışlıklar yanında, ansiklopedik tarihsel bilgi ile de zenginleştirmiş kitabını.