Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Sabahattin ÖNKİBAR
Sabahattin ÖNKİBAR

Şablon milliyetçiliği!

Milliyetçiliğin türleri vardır da en ilkel ve bağnaz olanı Şablon Milliyetçiliğidir.
Bu tür Milliyetçilik’te sorgulama yapılmaz ve sadece cetvelle, pergel kullanılır.
Her hadise, var olan şablon ya da kalıplara göre yorumlanır.
Örneğin; var olan şablona göre 1 Mart Tezkeresi’nin savunulması ihanet olarak görülüyor ise siz tersinden bir söz edemezsiniz.
Diyelim ettiniz, hemen sorgulanır ve hedef tahtasına oturtulursunuz.
Önceki gün yazdığım 1 Mart Tezkeresi ile ilgili yazıma böylesi tepkiler aldım.
İlginç olan, bu tepkilerin tamamının kendi mahallemden gelmesiydi.
Yazıma itiraz edenlerin ortak cümlesi şuydu: Sabahattin Önkibar böyle bir yazıyı nasıl yazar.
Yazar, çünkü benim Milliyetçiliğimde cetvelle, pergel yoktur.
İnanmadığım hiçbir şeye de şablonun içinde ya da dışında diyerek dalkavukluk yapamam.
Milliyetçilikten ve Milliyetçilerden hiç geçinmediğim için de sonuçlarını da zerre umursamam.
Benim Milliyetçilik anlayışım, onu statü aracı yapmak değil, devlet ve millet sevgisidir.
Öyle olduğu için de inandıklarımı dosdoğru yazarım.
Bizim cenahtan aldığım eleştirilerden biri de Hürriyet ile Ertuğrul Özkök’le ilgili cümlelerimdi.
Neymiş efendim, ben nasıl bunlara (Şablona uymayanlara) tam not verir ve yayınlarını alkışlar mışım?
Satırlarım arşivde ve hâlâ arkasındayım.
Evet ben, Hürriyet’in son bir haftadır PKK bağlamındaki yayınlarını ve Ertuğrul Özkök’ün son yazılarını çok beğendim ve alkışladım.
Ha yine arşivlerde var, Doğan Grubu’nu bu gazetede en çok eleştiren de bu satırların yazarıdır.
Biz yanlışa dikilir, doğruyu sahipleniriz.
Kendimizden emin olduğumuz için de kimin ne diyeceğini asla umarsamayız.
Suya sabuna dokunmadan durumu şablonla idare etmek ancak Milliyetçilik geçmişinden kuşkulu olanların yapacağı bir iştir.
Ayinesi işse kişinin, öğrencilik yıllarımızdan beri bizim böyle bir kuşkumuz yoktur.
Bunun tanıkları da öğrencilik yıllarından tanıdığımız olan medyadaki İsmet Berkan’dan, Serpil Yılmaz ve Ali Bayramoğlu’na kadar bildik Marksistlerdir. Biz bu sınavı 12 Eylül öncesinde kanla verdik.
Gelelim 1 Mart Tezkeresi’ni savunmanın hainlik olduğu yaklaşımına:
Bu bakışa göre yaptıkları açıklamalardan hareketle bu ülkenin eski ve şimdiki Genelkurmay Başkanları da itham altındadır.
Yok, yok, yok hiç kimse bana TSK Başkomutanlarının hain olduklarını ima edemez. Eğer eden olursa ben onlara sadece şablon milliyetçisi de demem, ardından başka şeyleri sıralarım.
Efendim, gelen ABD askerleri 1 Mart Tezkeresi ile gelip bir daha gitmeyecekmiş.
Yani bunun böyle olacağını o komutanlar bilmiyor da şabloncular biliyor öyle mi?
Senin, gitmeyecek dediğin ABD, zaten burada.
İncirlik Üssü’ne bak, orası bölgenin harekat merkezi ve nükleer silah deposu değil mi?
Bu hamaset simsarları bir şeyi ya bilmiyor, ya da kör göze parmak hamaset pompalıyor.
ABD o süreçte Türkiye’yi işgale değil, Saddam’ı bitirmeye geliyordu. Dolayısı ile eğer ABD ordusuna geçiş izni verilseydi, Türkiye de K.Irak’a girer ve yerleşirdi. Bu şekilde PKK derdinde de, K.Irak’ta kurulması an meselesi olan Kürdistan konusunda da, Kerkük’de de Türkiye’nin konumu bugünkünden iyi olurdu.
Evet, bugün gelinen nokta, 1 Mart Tezkeresi’ndeki öngörüsüzlüğün sonucudur.. Tekrar tekrar söylüyorum 1 Mart Tezkeresi elbette arzu edilen değildi ama ehveni şer, yani kötünün iyisiydi.

FISILTI DOĞRU MU?
Baştan savma bir operasyon!
Ankara’daki son fısıltı AKP hükümetinin kamuoyunda oluşan infiali dizginlemek ve gaz almak için sınırlı ya da baştan savma bir operasyona start vereceğidir. Söylenenlere göre yapılacak operasyon F-16’ların bombardımanı ile özel harekatın Kandil’e yapacağı sınırlı bir çıkarmadan müteşekkilmiş.. Sonuç almaktan ziyade, şeklî yani imaj amaçlı olacak olan bu operasyonlar kontrolde tutulan medya sayesinde büyütülecek ve galeyana gelen halkın tepkileri törpülenmeye çalışılacak. Operasyon için belirtilen tarih de Başbakan’ın ABD’ye yapacağı gezinin sonrası.. Bu sınırlı operasyon sonrasında PKK, mevsimsel şartlardan ötürü zaten zorunlu olarak susacağından, bu suskunluk operasyona bağlanacak ve sonuç alındı denilecek... Bu fısıltı ya da yaklaşım eğer doğru ise böyle bir şey sorunu erteleme ve büyütme anlamını taşıyacaktır. Bugün bertaraf edilmeyen PKK baharda daha güçlü olarak saldırmayacak mı? Hayır, Türkiye hemen şimdi Kıbrıs misali. Irak’a on binlerle girmeli ve orada bir tampon bölge oluşturmalıdır.. Sorun çözülmediği sürece de Kıbrıs örneğinde olduğu gibi çıkılmamalıdır.. Unutmayın 1974’te Kıbrıs’a çıkılmasıydı bu ada bugün tamamen Rum adasıydı. Aynı şey şimdi K.Irak ve ve Güneydoğumuz için söz konusudur.

BİZİ KİM UYUTUYOR!
ABD’li generalden al haberi!
ABD’nin K.Irak birliklerinin komutanı Benjamien Mixon’a ABD’li gazeteciler soruyor: “PKK’ya operasyon yapacak mısınız? Onlar için herhangi bir tavır alacak mısınız?” Generalden cevap “Kesinlikle hayır. Böyle bir şey asla söz konusu değil.” Bu sözler birkaç kişiye değil, bütün dünyaya canlı yayında ediliyor.. Peki bu ne anlama mı geliyor? ABD, PKK’yı başka başka stratejiler için kullanmak istiyor ve düşman görmüyor. Anlamı bu... Diyelim ki ABD’li general delirmiş. Delirse Pentagon onu görevden almaz mı? Hiç kuşkunuz olmasın generalin o sözleri Pentagon’un görüşüdür.. Nitekim Dışişleri Bakanı Rice ile Savunma Bakanı Gates de benzer sözleri ediyor... Şimdi hal ve gidiş bu ise günler ve haftalarca hâlâ ABD’yi ikna etmeye uğraşmak, “Hükümet toplumda oluşan feveranı gemlemek ve toplumu uyutmak ve de oyalamak için zaman kazanıyor” yorumlarını haklı çıkarmıyor mu?

UYARIYORUM...
TSK’nın imajı?
Cumhurbaşkanlığı mes’elesinde verilen muhtıranın askerin imajını olumsuz etkilediği vakıadır. Şimdi bulunulan konjonktürde asker eğer yine ikinci planda kalır ve ülke bekası için önlem alamaz ve gerekli adımların atılmasına öncülük edemezse korkarım ki asıl büyük imaj erozyonu o zaman başlayacaktır. Türkiye’de devlet asker demektir. Bu bin yıllık bir algıdır. Bu toplumda yanlış ve korkulacak bir şey oldu mu “Korkmayın, askerimiz var” denmiyor mu? İşte şimdi bu algılama, sanki tersyüz ediliyor ve askerin güvence olma konumu geriye itiliyor. Tamam, demokrasilerde ülkeyi siviller yönetir de savaşa askerler karar verir. Bu bütün dünyada böyledir. Dolayısı ile TSK, hem kendi imajını, hem de ülkeyi kurtarmak için gerekeni yapmalıdır. Yok bu yapılamaz ve tıpkı muhtıradaki gibi altında kalınırsa, TSK’nın bölgesel caydırıcılığı güme gidecektir. Bizden uyarması..

Yazarın Diğer Yazıları