Sabıkalı ahlâksızlar
Türkiye’yi talan eden bu üçü... Hırsız yetkili (HY), yağmacı zengin (YZ) , beleşçi seçmen (BS) bir araya gelip de el ele verdiklerinde, hiçbir şey kurtulamıyor ellerinden...
Caddeniz -sokağınız dereye dönüyorsa, yatak odanızı su basıyorsa...
O üçü bunu yapıyor...
Üç kişiler...
Dünyanın en güzel doğa parçası üzerine kurulmuş
İstanbul’u, dünyanın en perişan ve çekilmez şehri haline getiren o üçü...
HY...
YZ...
BS...
Bu üçü kafa kafaya verdiklerinde, yapmayacakları şey yok...
Yaşamınızı zehir eden, dünyanızı rezilleştiren, hayatı yaşanmaz eden, sabıkalı ahlaksızlar HY, YZ ve BS’dir...
Bu güzel coğrafyanın üzerindeki yeryüzünün en çirkinpis- zevksiz tüm şehirlerinin sebebidir aslında o üçü...
Onun için evlerinizi su bastı...
Boğulabilirsiniz de yatak odasında...
Ben onları tanırım...
Hırsız yetkili (HY), yağmacı zengin (YZ) , beleşçi seçmen (BS) bir araya gelip de el ele verdiklerinde, hiçbir şey kurtulamıyor ellerinden...
Bir anda yeşil alanlar betona dönüşebiliyor, kent ormanları yok olabiliyor, su havzalarında mahalleler kuruluyor, dereler imara açılabiliyor...
Tarihi alanlar, bahçeli evler, konaklar yok oluyor...
Kıyılar, parklar, koruluklar, meydanlar dahi daralıyor...
Çünkü YZ (yağmacı zengin) rüşvet vererek HY’den (hırsız yetkili) istediği her türlü onayı alabiliyor...
Siz bunu görüp yakınsanız dahi, seçim zamanı geldiğinde BS (beleşçi seçmen) küçük küçük avantalarla onları orada tutuyor...
Hiçbir şey bu üçünü durduramadı, durduramıyor...
Türkiye’yi talan eden bu üçü...
Her yerde onlar vardır; kasabada, beldede, ovada, yaylada, kıyıda, denizde, ormanda, şehirde...
Onun için su bastı sizi...
O üçü:
HY, YZ ve BS...
Üç kişiler...
* Bekir Coşkun / Habertürk
+++++
Koğuş ağalığının sonu
Ahmet Davutoğlu zihninde tasavvur ettiği “Balkanlar-Ortadoğu-Kafkasya coğrafyasında etkin ve lider Türkiye” tahayyülü ile ABD’nin realist dış politikasının Obama döneminde büyük çapta uyuşacağını hayal ediyordu!
Ama bir varsayım yanlıştı:
Obama döneminde ABD emperyal taleplerinden vazgeçecekti! İdealist politika izleyecekti!
(...) ABD’nin dünyadaki yeri ile ilgili olarak Bush dönemine hakim “tek başına birinci” algılamasının Obama döneminde sadece “eşitler arasında birinci” algılamasına dönüştüğünü, bunun da klasik ABD’li “demokrat tavrı” olduğu kavranamadı.
Obama’nın farklı olduğu duygusuna kapılan Davutoğlu ve onun sihirli dünyasında kendisine çok ayrıcalıklı bir konum biçen Erdoğan, Obama’ya ilk sene hesapsız sözler vermekte hiçbir beis görmediler.
* * *
Yakın zamanda “ABD’nin vazgeçilmez temsilciliği”ne soyunan Erdoğan ve Davutoğlu, sürdüregeldikleri rehavet içinde, Ortadoğu’da “koğuş ağası” olmaya başladıklarına hükmetmeye başladılar.
Onlara göre, bir senedir “genel kabul gören rüya” çerçevesinde Türkiye artık ABD’den bağımsız kararlar alabilir, hatta bunları da ABD’ye kabul de ettirebilirdi!
ABD ise tersine rüyadan uyanmaya başlıyor.
(...) Dananın kuyruğu “İran meselesi” BM-GK’ya geldikten sonra kopacak!
Bakalım, bizimkiler tatlı rüyadan zamanında uyanabilecekler mi?
Not: Bu satırlar yazılırken BM-GK’de “İran’a ambargo” toplantısı başlamamıştı.
* Cüneyt Ülsever / Hürriyet
+++++
Yargıç da yargıya güvenemezse
Ergenekon yargıcı, 13. Ağır Ceza Reisi Köksal Şengün teknik takibe takılmış.
Zaten Türkiye’de önemli noktalarda
bulunup da teknik
takip veya teknik
olmayan takip sonucu dinlenmeyen kimse var mı?
Sanmıyoruz...
Daha önemlisi bu konuşmaların
basına sızdırılması ve süslenerek,
üzerine ilaveler yapılarak kişiyi
kamuoyunda küçük düşürmek için
yayımlanması.
Devletin elindeki gizli evrakı bir gizli örgüt yandaş basına taşıyor.
İşin ilginç yanı Adalet Bakanlığı’nın kendi mensuplarına kurulan bu
komplolarla hiç ilgili görünmemesi.
Aksine çok olağan karşılaması!
Köksal Şengün bir yargıç olarak
adaletten öylesine umutsuz ki...
Kendisine karşı kurulan komplolarla ilgili yargıya gitmeye gerek görmüyor.
Köksal Şengün’ün HSYK Başkan
Vekili Kadir Özbek’le konuşması da yansıdı yandaş medyaya.
Köksal Şengün Yargıtay üyeliğine geçmek istiyor.
Kadir Özbek ona Ergenekon
davasında önemli bir görev ifa ettiğini söyleyince şöyle yanıt veriyor:
- Dava bu haliyle 30 yıldan önce
bitmez...
Bu dava malum...
Birtakım gerçeklerin ve suçların aydınlanmasına değil sadece insanların keyfi olarak hapis yatırılmasına yönelik bir dava görünümünde...
* Melih Aşık / Milliyet
+++++
Tuncer Paşa haklı çıktı
Orgeneral Tuncer Kılınç şimdi emekli, bir ara Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreteri’ydi. Bizim AB işleri yolunda gitmeyince, Tuncer Paşa diyor ki: “AB’ye alternatif olarak, biz Rusya ve İran’la birlikte olmayı düşünmeliyiz.”
Paşaya o tarihte pek çok tepki geliyor, başta da, bu hükümet tarafından. Paşayı bu sözlerinden dolayı eleştiren bu hükümet, şimdi belki AB karşısında değil ama, Amerika karşısında Rusya ve İran cephesinde emin adımlarla yol alıyor. Ya Tuncer Paşa? E, bir ara Ergenekon’dan dolayı göz altına alınıyor ya. Ne de olsa, burası Türkiye.
* Yalçın Doğan / Hürriyet
+++++
Ergenekon’a bakan mahkeme heyetinin başkanının telefonu bir yıldır teknik takipteymiş. Görüldüğü gibi, “teknik direktör” işi şansa bırakmıyor...
* Haldun Ertem
+++++
Bir sene sonra gidicisiniz!..
Artık o Papermoon’da ‘masası olan sanatçı’ konumunda(...) Ne meraklıymış zenginlerin hayatına... Ve şöhrete... (...) Sonunda kendine ‘ünlülerden’ oluşan bir çevre de kurdu.(...) Geçenlerde de ‘İstanbul eliti hep ev davetlerinde’ diye biri çıtlatmış olmalı ki gecekondudan bozma yalısını açmış çevresine. (...) Neyse, eğlenmenize bakın. Zira son bir sene... Bir sene sonra hepiniz gideceksiniz. O yüzden ne yapın edin bu bir seneyi iyi kullanın. Bol bol davet verin, bol bol televizyonlara çıkın, bol bol bedavaya gezdirsinler sizi. O içkici arkadaş da götürebildiği kadar isli viski içsin, zira bir sene sonra biraya dönmek zorunda kalacak. Hesabınızı, planınızı ona göre yapın. Bir bakmışsınız o nereden finanse edildiği belirsiz televizyon kanalları kapanmış, açıkta kalmışsınız.
(...) Umarım, bugünlerde her yaptığınız kitabına uygundur da bir sene sonra orada burada yaptıklarınızın hesabını vermek zorunda kalmazsınız.
* Oray Eğin / Akşam
+++++
Madalya mı takalım?
Fehmi Koru’nun, Yenişafak’taki son yazısında gündeme getirdiği muazzam öneri şu: “Propaganda’ gibi, ‘gizliliği ihlâl’ gibi, ‘yargıyı etkileme’ gibi yoruma müsait ve devletin bireyi aklı başında birer ‘yetişkin’ olarak görmeme alışkanlığından kaynaklanıp her dönemde farklı uygulamalara konu olan ‘suçlar’ artık ‘suç’ olmaktan çıkartılmalıdır.”
İnsanların yatak odalarına kamera sokuşturanları, gazeteciliği militanlık, yargıçlık yahut savcılık zannedenleri bir de ödüllendirelim isterseniz Fehmi Bey!
Devlet kimi vatandaşlarının aklından şüphe ediyorsa da, şu durumda “haksız” sayabilir miyiz!
+++++
‘Bahçeli’ uyarısı
Kılıçdaroğlu’nu izleyen bazı belediye başkanlarının altında 170 bin Euro’luk araçlarla nasıl gidebiliyorlar. Hem de Kılıçdaroğlu Mercedes’e binmeyeceğini açıkladıktan bir hafta sonra... Çok az belediye başkanı kaldı; ilkeli, ahlaklı, düzgün, rant anlayışından uzak, gösterişli yaşamdan uzak duran, halkını düşünen, herkese eşit davranan... Halkın parasını çarçur etmeyen...
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinden seçilen Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Aytaç Durak hakkında iddialar ortaya çıkınca, üyeliğini askıya aldı.
CHP genel merkezi, o zaman ne duruyor?
* Yalçın Bayer / Hürriyet
+++++
Hiç mi casus filmi izlemedik
(...) Ama en inanılmazı ise İHH Başkanı’nın kendisini sorgulayan Mossad ajanı ile yaptığını iddia ettiği konuşma.
Yıldırım, kendisini sorgulayan ajan ile konuşmuş o da “Her şey daha yeni başlıyor, önümüzdeki haftadan itibaren neler olacağını, havanın nasıl değişeceğini göreceksin” diyerek, belli yayın organlarının ve belli gazetecilerin isimlerini vermiş.
Yani bir Mossad Ajanı,“düşman” diye sorguladığı kişiye, Mossad’ın istekleri doğrultusunda çalışan gazetecilerin isimlerini tek tek saymış!
Yıldırım “gerekirse” bu isimleri tek tek açıklayacağını da söylüyor.
Bence “gerekir”, hemen açıklasa iyi olur.
Ama palavranın böylesine de daha önce pek rastlamadığımı söylemek zorundayım, kusura bakmasın.
Hangi ajan, kendi gizli servisi adına çalışan gizli isimleri, sorgulayıp sağ olarak bırakacağı birisine söyler?
Hiç mi casus filmi seyretmedik?
Böyle gizli bilgilerin hangi koşullar altında, ne paralara el değiştirdiğine tanık olmadık?
* Mehmet Y. Yılmaz / Hürriyet
+++++
Yaftacı korkusu
Bugün gelinen noktada, ‘haklı’ veya ‘haksız’ olma tartışması bir yana, düpedüz korkuyorum! Haklılıklarından kuşku duymayıp, karşısındakini kolayca yaftalayıp, hedef göstermenin bu kadar kolay olduğu bir ülkede artık söz söylemek zor. Bu ortama son vermek, başta iktidar olmak üzere hepimizin görevi. Yoksa, kimsenin kuşkusu olmasın bunun sonu, herkesin, her vesile ile ‘İsrail yanlılığı’ ile suçlanıp, susturulabildiği bir ‘Ortadoğu otoriter ülkesi’ modeli olacak. Bunun ucu da, bir gün gelecek, herkese değecek! Estirilen sindirme havasından tırsıp, sesini kısanlara da, mevcut rüzgârdan, şimdilik fayda uman iktidardakilere de! l Nuray Mert / Radikal
+++++
Eşine sorsaydın ya
Eser Karakaş, “Milli değer kavramı objektif, matematik ölçütlerle analizi kolay olmayan bir alan; oysa hukuk, çağımızda büyük bir hızla daha matematik mantıklı bir içerik kazanmaya doğru evriliyor. Bu durumda, tanım gereği sübjektif bir alanı hukukla, daha objektif ve matematik bir enstrümanla düzenlemek ne ölçüde anlamlı...” diyor. Karakaş’a, AİHM yargıcı olan eşine danışmadan bu konulara girmemesini tavsiye ederim. “Objektif” olmayan ve “soyut” ülke çıkarlarını koruyan “uluslararası hukuk”u da ortadan kaldırsak mı? Nasıl olsa takan da yok!..
+++++
MİNİ YORUM
“Şok” açıklama
Sizi çok şaşırtacak bir bilgiyi paylaşacağım: “Hasan Cemal itiraf etti; eskiden darbeciymiş!” Ne o pek şaşırmamış gibisiniz... Madem bu kadar “sıradan” bir olay, neden sabahtan beri bütün internet siteleri “şok”, “flaş”, “son dakika”, “bomba açıklama” diye duyuruyor o zaman... Bizimle kafa mı buluyorlar dersiniz?..