S400 bitmiş bir anlaşma değil!
Türkiye en başından bu yana S400 alımını yanlış yönetti. Çünkü S400 alımı askeri bir ihtiyacı karşılamaktan ziyade salt bir siyasi karar olarak başladı, bugünlere kadar geldi. ABD de bunu gördü ve S400 alımının kendisine (Batı'ya) karşı bir siyasi koz olarak kullanıldığını değerlendirdi.
ABD yaptığı durum muhakemesinde bu şartlarda elinin daha güçlü olduğunu, sonuna kadar gidildiğinde Türkiye'nin pes edeceğini hesaplamış olacak ki milim geri adım atmadı. Türkiye'nin gelin ortak bir komisyon kuralım S400-F35 konusunu çözelim önerisini bile dikkate almadı.
S400 alımı gündeme geldiğinde belki Erdoğan yönetimi bile işin bu seviyeye (done-deal) geleceğini düşünmemiş olabilir. Bugün içine düşünülen açmaz bunu gösteriyor. Rusya da bu projeyi Batı ittifakını zayıflatmak için kullanışlı bir manivela olduğunu gördü ve kullanıyor da.
Evet Cumhurbaşkanı Erdoğan önceki gün, bir süredir ara verdiği sert ve keskin çıkışlarından birini yaptı. Hem S400 hem de Suriye'deki PKK/YPG'ye yönelik ABD yardımı konusunda sert ve kesin konuştu.
Halbuki sahadan gelen bilgiler ve medyaya yansıyan gelişmeler Suriye kuzeyi konusunda ABD ile Türkiye arasında bir mutabakat olduğuna ilişkin. Bu mutabakatta İdlib'in olduğunu da söylemek lazım. Pentagon sözcüsünün dünkü açıklamasında bunun işaretleri var.
Yeni açılım (çözülme) sürecinin fiilen başlaması, teröristbaşının siyasi aktör ortaya çıkarılması ve mesajlarının sık sık kamuoyuna yansımasını ABD'nin istediği bir süreç uygulamaya girdi.
Türkiye Irak'ta yine ABD'nin politikasına uyumlu hareket ediyor. Bölgesel yönetimin yeni başkanının yemin törenine Dışişleri Bakanının katılması bunun yansıması. Çünkü Irak kuzeyindeki bu ilişkinin Suriye kuzeyine model oluşturma ihtimalini güçlendiriyor. ABD'nin yıllardır PYD veya şimdi SDG bağlamında bu vurguyu yapıyordu.
Hal böyle olunca yani kritik konularda ABD-Türkiye mutabakatı varken, en azından görüşler birbirine çok yakınlaşmışken Türkiye'nin S400 konusunda ABD'ye rağmen, ABD'nin F35'lerin de ötesinde geniş kapsamlı askeri yaptırımlar ve peşinden ekonomik yaptırımlarına yol açacak bir kriz yaşanması hayatın normal akışına terstir.
Yine şu sıralarda Türkiye'nin gündeminde olmasa da Halkbank-Zarrab davasından kesilecek ekonomik ceza konusundaki pazarlıklarda Türkiye'nin beklentilerinin karşılanmamış olmaması, ABD'nin İstanbul seçimlerini beklemeden S400 konusunda Türkiye'nin net kararını açıklamaya zorlaması nedeniyle Cumhurbaşkanı bu kadar keskin ve sert çıkış yapmış olabilir.
ABD Türkiye'yi fiilen F35 projesinden çıkardı ama Pentagon mektubunda Temmuz ayını telaffuz ederek süre tanıdı, geri dönüş kapısını açık bıraktı. ABD yaptırımlarının derinleşmeden geri döndürülme olasılığı halen dikkate alınır seviyededir. Yani mevcut S400 anlaşması sadece kağıt üzerinde bitmiştir (done-deal). Pratikte bozulma olasılığı halen vardır.
Pentagon sözcünün dünkü açıklamasında Türkiye'nin S400'leri almayacağından umutluyuz demesi dikkat çekicidir.
ABD'nin S400-F35 konusundaki tavizsiz tutumunun arkasında ise Türkiye'nin ekonomik durumu yatmaktadır. ABD Türkiye'nin durumunu çok iyi analiz etmiştir. Askeri alandaki bağımlılığı da buna eklemek lazım. ABD Türkiye'nin direnemeyeceğini ve S400'de geri adım atacağını öngörmektedir.
Diğer taraftan İdlib'deki gelişmeler Türkiye ile Rusya'nın arasını bozma potansiyelini artırmaktadır. ABD İdlib'deki durumu da kaşıyıp bir an önce Türkiye-Rusya karşıtlığı yaratarak S400 projesinden vazgeçileceğini hesaplıyor olabilir.
Diğer taraftan Pentagon'dan gelen ültümatom niteliğindeki mektuba bir hafta geçmesine rağmen yanıt verilememiş olması Türkiye'nin S400 kararının değişme olasılığına işaret etmektedir.
Kesin kararlı bir Erdoğan yönetimi olsaydı o mektuba bir günde biz S400 alacağız cevabı verirdi.
Normal şartlarda ve Erdoğan'ın son çıkışlarından sonra ABD'nin tehdit mektubuna verilecek tam karşılık ABD'ye İncirlik'te sağlanan üs kolaylığının ve Kürecik'teki radar üs faaliyetlerinin Türkiye'nin F35 projesinden çıkarılışıyla eş zamanlı sonlandırılacağı olmalıdır.
Ancak Haziran sonundaki NATO savunma bakanları toplantısında, G20 zirvesindeki liderler arasında S400-F35 konularının görüşüleceğinin açıklanması Türk tarafının mektubunda bu kadar keskin bir söylem kullanmasına imkan vermeyeceği gibi yanıtı da geciktirmektedir.
S400'ler Rusya'dan yüklenip Türk topraklarına indirilmedikçe geri adım atma olasılığı var. Yukarıda anlattığımız resim bu olasılığın yüksek olduğunu gösteriyor. S400 henüz bitmiş bir anlaşma değil!
Ama S400-F35 krizi bıçak sırtı bir durum ve en kötü senaryoya maruz kalabiliriz. Eğer hesaplı adım atılmazsa Türkiye hem S400 hem de F35 alamayacak bir pozisyona düşebilir.
S400 kararı İstanbul seçimlerinden sonra netleşecektir. Bu netleşmede İdlib'deki gelişmelerin yanısıra seçim sonrasında IMF ile anlaşma durumunun da ortaya çıkması belirleyici olacaktır.