Rüya görmek…
Rüya nedir?
Ruhbilimciler rüyayı "Günlük meşgalelerin yahut bilinçaltına itilmiş anıların uykuda tezahür etmesidir" şeklinde tarif ediyorlarsa da kanaatimizce rüya bundan çok daha kapsamlı bir vakıadır. Bunun tafsilatı ayrı bir yazı konusu. Ben bugün sizlere, rüyasını görmeden büyük işler başarılamayacağını, diğer bir ifade ile büyük işler yapabilmek için önce o işlerin rüyasını görmek gerektiğini tarihten bir-iki örnekle sunmak istiyorum.
Uluğ Türk''ün rüyası...
Oğuz Kağan''ın yaşlı ve tecrübeli veziri Uluğ Türk "Günlerden bir gün uykuda bir altın yay gördü. Dahı üç gümüş ok gördü. Bu altın yay, gün doğusundan tâ gün batısına dek uzanmıştı. Üç gümüş ok da şimâle (kuzey) doğru gidiyordu."
Mehmet Kaplan''ın ifadesiyle "Tarihin karanlıklarından dünyaya atlı bir kavim olarak gelen eski Türkler, Uluğ Türk''ün rüyasında işaret edildiği gibi, yüz yıllar boyunca doğudan batıya büyük bir altın yay gibi uzanmışlar ve gümüş oklar gibi kuzeye koşmuşlardır."
Osman Gazi''nin rüyası...
Osmanlı devletinin kuruluş yıllarında, Şeyh Edebali''nin evinde Osman Gazi''nin (henüz 19 yaşında/1277) görmüş olduğu rüya meşhurdur. Âşıkpaşazade onu şöyle nakleder:
"Osman Gazi uyuyunca rüyasında gördü ki bu azizin koynundan bir ay doğar, gelir, Osman Gazi''nin koynuna girer. Bu ayın Osman Gazi''nin koynuna girdiği demde göbeğinden bir ağaç çıkar. Gölgesi dünyayı tutar. Gölgesinin altında dağlar var. Her dağın dibinde sular çıkar. Bu çıkan sulardan kimi içer, kimi bahçeler sular, kimi çeşmeler akıtır."
Osmanlı devletinin çekirdeğini bu rüyanın teşkil ettiğini söylemek her halde yanlış olmaz. Osman Gazi''nin bilinçaltına, herkesin altında rahat bir hayat sürebileceği, gölgesi dünyayı tutan bir ağaç hayali yerleşmemiş olsaydı yani Osman Gazi böyle bir rüyaya, böyle bir ideale sahip olmasaydı Osmanlı devleti kurulur ve 600 yıl ayakta kalabilir miydi?
Burada hemen hatırlatalım ki böyle siyasi bir rüya, Osman Gazi''nin rüyasından tam üç buçuk asır sonra Veysî (ö. 1627) tarafından (Hâbnâme-i Veysî) görülmüştür ki bu, 350 yıl boyunca Türk aydınının toplumdaki aksaklıkların giderilmesi, daha müreffeh bir cemiyet için kafa yorup rüya görmediğini gösterir.
Veysî''nin bu rüyası devlette bir karşılık bulmamıştır elbette. Ancak kendisinden takriben iki buçuk asır sonra da olsa Ziya Paşa ve Namık Kemâl''i etkilediği muhakkak.
Ziya Paşa ve Namık Kemal''in "rüya"ları olmasa TBMM açılır, Cumhuriyet gerçekleştirilebilir miydi?
Ya Cumhuriyetin ilk yıllarında görülen rüyalar? Keşke Ağaoğlu Ahmet''in gördüğü rüyayı gerçekleştirebilmiş olsaydık. O, "Serbest İnsanlar Ülkesinde" (İst. 1930) adıyla yayınladığı rüyasında, özlediği ülkenin anayasasını maddeler halinde şöyle sıralar:
1-Hürriyet doğruya ve cesarete dayanır.
2-Yalan, serbest insanlar ülkesinde katiyen yasaktır. Bu illete tutulan, ülke haricine çıkarılır.
3-Riya ve dalkavukluk en ağır cürümdür. Bu cürmü işleyenler umum tarafından taşa tutulurlar.
4-Muhbirlik yapanlar serbest insanlar ülkesi vatandaşlığı sıfatını taşıyamazlar.
5-Korkaklıkla serbest ülke vatandaşlığı birleşmez.
6-Başkasına sözle ve işle tecavüz eden ülke dışına atılır.
7-Hile ve fesat vatandaşlık sıfatının kaybolunması ile cezalanır.
8-Hakkı müdafaa vazifedir. Vazifeyi ifa etmeyen, ülkeden tart olunur.
9-Çalışmak vazifedir. Çalışmadan yaşamak isteyen ülke hesabına ücretsiz çalışmağa icbar olunur.
10-Tesanüt vazifedir. Bu vazifeyi ifa etmeyenler ülke vatandaşlığı sıfatını kaybederler.
11-Ülkenin işlerini görmek yalnız tecrübe ve ihtisas sahiplerinin hakkıdır.
12-Her vatandaş ülke memurlarını murakabe etmekle mükelleftir.
13-Her memur ve her cemaat adamı yaptığı işler ve elindeki servet hakkında her an hesap vermekle mükelleftir. Bu hesaptan kaçanlar ağır cezaya ve vatandaşlık sıfatının alınmasına mahkûm olurlar. (a.g.e., s. 8-9)
Sözün özü; maalesef, Türk aydını mefkûrevî rüya görmez oldu. Artık o, makam-mevki yahut dolar-Euro rüyası görüyor. Öyle olmasa particilik, dalkavukluk, taassup, kutuplaşma ve beytülmale el uzatma bu derece yaygınlaşır mıydı?
ACZİMİN GİRYESİ:
RÜYA GÖRMEK
Rüyasını görmeden aradığını bulan var mı?
Alın teri dökmeden başarılı olan var mı?
(Li-müellifihi)