2017'de Rum tarafının olumsuz uzlaşmaz tutumu nedeniyle Crans Montana'da çöken, tükenen müzakereler/anlaşma arayışları ve o tarihten günümüze Anastasiadis'in Kıbrıs Türkü'ne adada yaşam hakkı tanımayan tavrının sürdüğü bir ortamda, CB Akıncı'nın hala daha federasyon peşinde koşması sağlıklı düşünen bir insanın tercihi olamaz. Kıbrıs Türkü tarihi kararlar alma arifesindedir. Adanın sadece Rumların olmadığı, istedikleri gibi kaynaklarını kullanamayacakları, Rumlar kadar eşit haklarımız olduğu Yüce Meclis'te alınacak bir kararla duyurulmalı ve diplomatik seferberlik ilan ederek KKTC'nin tanınması yoluna gidilmelidir.
Kıbrıs Türkü'nün ve Türkiye'nin çıkarına olan, KKTC'nin uluslararası toplum tarafından tanınmış bir devlet olmasıdır. Tanınma kolay bir iş değildir. Özellikle önyargılı ülkeleri ikna etmek zordur. Bölgemizde KKTC'nin ayrı bir devlet olarak tanınmasından dolayı hoşnut olmayacak, çıkar çatışması içerisinde olacağımız birçok ülke vardır. Bunların başında tabidir ki Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ve Yunanistan gelmektedir. Bu ikilinin üyesi oldukları Avrupa Birliği, KKTC'nin ayrı bir devlet olarak tanınmasına karşıdır. BM Güvenlik Konseyi üyeleri de karşıdır. KKTC'nin tanınması öyle kolay bir iş değildir. Ancak federasyon adı altında Ruma yamalanarak yokolup gitmeyi mi tercih edeceğiz yoksa onurlu duruşumuzdan, haklarımızdan taviz vermeden dünya siyasetine hakim güçleri ikna yolunu mu tercih edeceğiz?
Görünen odur ki KKTC'de kurulan yeni hükümetin, UBP-HP Milli Koalisyon Hükümeti'nin, Akıncı gibi, Rum'a, Yunan'a ve emperyalist Batı'ya teslim olma gibi bir niyeti yoktur. Anavatan Türkiye ile dayanışma içerisinde haklarımızı korumaya kararlıdır.
***
Rum tarafının Doğu Akdeniz'de gerilim yaratan eylemleri Türk tarafının sabrını zorlamaktadır ve Rumlar için hiç de iyi sonuçlar doğurmayacağı ortadadır. Rum tarafı AB, ABD, İsrail ve Mısır'a güvenerek çok tehlikeli adımlar atmayı sürdürmekte, savaş kışkırtıcılığı yapmaktadır.
Geçtiğimiz hafta adaya gelen ABD Dışişleri Bakanlığı Avrupa ve Avrasya İşlerinden Sorumlu Müsteşar Yardımcısı Matthew Palmer Rum Yönetimi yetkilileri ile önemli toplantılar yapmıştır. Bunun hemen ardından Rumların gerilimi artıran davranışları dikkatlerden kaçmamıştır.
GKRY aldıkları tek taraflı kararlarla Kıbrıs Türklerinin de hakkı olan doğal kaynakları yabancı şirketlere peşkeş çekmeye devam etmektedir. Rum Enerji Bakanı Yorgos Lakkotripis, yaptığı açıklamada, Rum Yönetimi ile "Afrodit" yatağındaki şirketler grubu (NobleEnergy, Shell, DelekDrilling) arasında yeni bir anlaşma yapıldığını ve sözkonusu anlaşmanın, Rum Yönetimi'ne 18 yıl içerisinde 9 milyar doları aşan bir gelir getirmesinin beklendiğini açıklamıştır.
Rum basınına yansıdığı şekli ile Rum Yönetimi'nin Fatih sondaj gemisi çalışanları ve Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı (TPAO) ile iş birliği yapan şirketlerin yetkilileri hakkında tutuklama emri çıkardığı yönünde haberler alınmıştır.
Anavatan Dışişleri Bakanlığı Rum tarafının ortamı gerdiren ve Kıbrıs Türkü'nün haklarını dikkate almayan her iki olayla ilgili anında tepki vermiştir. KKTC Dışişleri Bakanlığı da Rum tarafının Kıbrıs Türk halkının meşru hak ve çıkarlarının gasp edilmesine yönelik adımlar atılmasından vazgeçilmesi uyarısı yapmıştır.
TC Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Hami Aksoy, Güney Kıbrıs Yönetimi'nin (GKRY) Fatih sondaj gemisi çalışanları ve Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı (TPAO) ile iş birliği yapan şirketlerin yetkilileri hakkında tutuklama emri çıkardığı yönündeki haberlere ilişkin, "Kıbrıs Türklerini yok sayarak ve haklarını gasp ederek hareket eden GKRY'nin bu haddini aşan karar şayet doğru ise bizim açımızdan hiçbir hükmü ve geçerliliği olmayacaktır. Bu cürette bulunduğu takdirde gereken cevabı vereceğimizden de kimsenin şüphesi bulunmamalıdır." diye gerekeni söylemiştir.
Emperyalizm destekli Rum-Yunan ikilisinin adeta savaş çıkarmak maksadıyla sürdürdükleri gerilim siyasetine rağmen KKTC Cumhurbaşkanı Akıncı'nın federal çözümde ısrarı büyük bir gaflettir. Kıbrıs Türk halkı Akıncı'ya en güzel cevabı sandıkta verecektir.
