Rezervler neden önemli?

Merkez Bankası, kamu kesiminin dış borçlarını ödemek, aşırı kur dalgalanmalarına müdahale etmek ve kur istikrarını sağlamak, dış şokları yumuşatacak spekülatif atakları önlemek, para politikasını desteklemek için döviz ve altın rezervi tutuyor. Bu rezervler ekonomik istikrar için de çıpa işlevi görüyor.

Rezervin yeterli olup olmadığı, önce ülkenin döviz kazanma potansiyeline bağlı olarak değişiyor. Özellikle bizim gibi gelişmekte olan ülkelerde bu rezervin boyutu;

1. Kısa vadeli dış borç stoku ve dış borç servisi,

2. Cari işlemler açığı,

3. Ülkenin döviz pozisyon açığı,

4. Kur hareketleri ve dış şok beklentileri,

5. Dış borçlanma imkanları ve maliyeti, neye bağlı olarak değişir.

Biz bir taraftan dış borçları arttı ve dış şoklar yaşadık. Öte yandan borçlanma imkanları daraldı ve maliyetleri arttı. Buna karşılık MB Toplam rezervleri 2017 Haziran ayında 108 milyar 709 milyon dolar iken, 2019 Haziran ayında 96 milyar 381 milyona geriledi.

Genel olarak bir ülkenin resmi rezervlerinin yeterli olup olmadığı, ülkelere göre ve iç ve dış ekonomik konjonktüre göre değişmekle birlikte bu konuda oluşturulmuş ulusal standartlar da vardır.

Türkiye açısından rezerv yeterlilik oranı olarak iki kriter önemlidir… Birisi, brüt döviz rezervlerinin 3 aylık ithalatı karşılaması gerekir. İkincisi ise bu rezervlerin kısa vadeli dış borç stokundan daha yüksek olması gerekir.

1. Brüt döviz rezervlerinin üç aylık ithalatı karşılama gereği, İMF tarafından geliştirilmiş bir göstergedir. Türkiye'nin 2018 yılında ortalama üç aylık ithalatı 56 milyar dolardır. Brüt rezervi ise 78 milyar 940 milyon dolardır.

2019 yılında ise, eğer ithalatta ani değişiklik olmazsa, üç aylık ithalatı 50 milyar dolardır. Brüt döviz rezervi ise, 74 milyar 896 milyon dolardır. Bu kritere göre her durumda yeterlidir.

2. Türkiye'nin kalan vadeye göre bir yıl içinde ödemesi gereken dış borçları 175 milyar 296 milyon dolardır. Brüt döviz rezervlerine oranı 2.34'tür. Bu oranın en fazla 1 olması gerekiyordu.

Aslında Türkiye'nin önündeki en önemli sorun dış borç sorundur. Nedeni dış kaynak girişine ve cari açığa bağlı yanlış büyüme politikasıdır.

Toplam dış borçların GSYH'ya oranı yüzde 55 ile yüzde 60 arasındadır. Bu oran göreceli olarak yüksek değildir. Ne var ki Türkiye'nin döviz kazanma potansiyeli de düşüktür.

Üretimde ithal aramalı ve hammadde oranını düşürürsek, cari açık sorunu çözülürse ancak dış borçlar risk olmaktan çıkar.

Türkiye'nin beş yıllık tahvillerinde iflas risk primini gösteren CDS'ler, Dünyanın diğer ülkelerine göre çok yüksektir. 12 Temmuz günü 411 baz puan idi. Aynı gün Rusya'nın CDS'i, 108, Japonya'nın CDS'i ise 20 baz puan idi.

Türkiye'nin CDS'lerinin yüksek olması, hem daha pahalı hem de daha zor dış borç bulmamıza neden oluyor.

Türkiye'nin dış borçlarda tek avantajı, döviz mevduatının daha yüksek olmasıdır. Döviz talebi artar ve sıkışınca kur artar ve döviz arzı da artar. Bu yol iflaslara da neden olur ve fakat denize düşen yılana sarılır misali başka yol kalmayınca kalan tek yoldur.

Özet: Merkez Bankası'nın yüksek rezerv tutması bir maliyet doğurur. Ne var ki, yanlış politikalar nedeniyle geldiğimiz konjonktürde güven ve çıpa olması için bu rezervlerin artırılması gerekiyor.

Yazarın Diğer Yazıları