Reza orada, adalar nerede?
İzmir'in Çeşme ilçesinden bir tekne ile hareket ettik.
Yönümüz Yunan işgali altındaki adalardan Koyun Adası...
Kadınların ağırlıkta olduğu bir eylemci grubu... Anneler çocuklarını da yanlarına alıp gelmiş. Türkiye'nin dört bir yanından; Trabzon'dan, Edirne'den, Kars'tan, Diyarbakır'dan gelen temsilciler heyecanlılar.
Adalardaki Yunan işgaline dikkat çekmek için bu çarpıcı eylemi planlayan Müdafaa-i Hukuk Hareketi Partisi... Başkanı avukat Kadir Kartal.
Tekne ile 45 dakikalık bir yolculuk sonrası Koyun Adası'nı görüyoruz. Koyun adası bir vatan toprağı ancak uzaktan izleyebiliyoruz. Çünkü Yunan askerleri adada. Yunan sahil güvenlik ekibi sürekli hareket halinde...
Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı'nın bile pasaportla girebildiği adaya bizim elimizi kolumuzu sallayarak girmemiz mümkün değil!
***
Ege'de 18 Adamız ve bir kayalığımız 2004 yılından itibaren adım adım Yunanistan tarafından işgal edildi. Bu onur kırıcı gerçeği, Milli Güvenlik Kurulu eski Genel Sekreteri Ümit Yalım bıkıp usanmadan belgeleri ile gündeme getirdi.
Ben bir gazeteci sorumluluğu ile adalarımızdaki Yunan işgalini hem TV programlarımda hem de bu köşede sıklıkla gündeme getirdim. Gazetemizin değerli yazarları da aynı şekilde... Yazı işlerimiz işgal haberlerine manşetten yer verdi...
Muhalefet partilerinin ara sıra dile getirdiği bu işgal medyada saman alevi gibi parlayıp söndü.
Oysa bir milli güvenlik meselesi olan Ege'deki "oldu bitti", kınama açıklamaları ile geçiştirilecek bir konu değil!
Müdafaa-i Hukuk Hareketi Partisi başkanı Kadir Kartal'ın dün gerçekleştirdiği eylemi aslında Türkiye'de yüreğinde vatan sevgisi olan yurtseverlerin, Türkiye'nin bölünmez bütünlüğünü ilke edinen tüm siyasi partilerin ortaklaşa gerçekleştirmesi gerekirdi!
***
Koyun Adası'na yaklaşıyoruz. Ege'nin hafif pusu adanın üzerine düşmüş. İstanbul'daki Büyük Ada'nın 3 katı büyüklüğünde!
Kadir Kartal 1 mil uzaktaki Koyun Adası'nı göstererek "Görmüş olduğunuz Koyun Adası dahil 18 adamızın ve bir kayalığımızın hangi gerekçelerle Yunanistan'a bırakıldığını, vatan topraklarına Yunan askerinin çıkmasına nasıl müsaade edildiğini AKP hükümeti kamuoyuna açıklamak zorundadır" diyor.
Bu önemli basın açıklamasına tahmin ettiğiniz gibi medya gözünü kulağını kapatıyor. Haber ajansları Saray'ı sinirlendirmekten korktukları için davet edildikleri halde temsilci göndermiyorlar!
Eylemi Oda TV'nin değerli yazarı Muzaffer Ayhan Kara ve ben takip ediyorum. Türkiye'nin dört bir yanından gelen delegelerle birlikte Koyun Adası açıklarında şehitlerimiz için saygı duruşunda bulunduktan sonra İstiklal Marşı'nı okuyoruz.
Yunanistan'ın Ege'de işgal ettiği Türk topraklarının büyüklüğü Kıbrıs'a denk! Yani hükümetin açıkladığı gibi bir kaç kaya parçası değil!
Kadir Kartal hükümeti ve kamuoyunu duyarlı olmaya davet ediyor. "Bu proje Güneydoğumuzda kurulmak istenen Kürt devletinden ayrı değil. Yunanistan'ın işgaline derhal karşılık verilmeli, Türkiye'nin caydırıcı gücü harekete geçirilmelidir" diye devam ediyor.
Muzaffer Ayhan Kara ile medyanın duyarsızlığını, gazeteciliğin halkla ilişkiler ve avantacılık haline dönüştüğünü üzülerek konuşuyoruz.
Burnumuzun ucunda sıra sıra beyaz evlerin dizildiği, önünde Yunan Sahil güvenlik botlarının bulunduğu Koyun Adası'na bakıyorum. Reza Zarrab için hükümetin ABD'ye verdiği "nerede" notasını hatırlıyorum.
Reza'nın nerede olduğu notasını verecek kadar "duyarlı" olan AKP iktidarının, Ege Denizi'ndeki adalarımıza Yunan askerinin nasıl çıktığı ile ilgili bir nota vermesini beklemek, sizce saflık mı olur?
***
Zarrab Meselesine dair...
Reza Zarrab'ın ABD'ye itirafçı olmak için kendi isteği ile gittiği şüphesini daha önce dile getirmiştim. Geçen zaman bu şüpheyi doğruladı.
ABD'nin 17/25 tapelerini mahkemede delil olarak kabul etmesi bir başka şüphemin daha doğrulanmasına neden oldu. 17/25 Aralık'tan bir gün sonra 2013 yılında Ayşenur Aslan'ın programına konuk olmuş ve bu boyutta operasyon ve dinleme-izleme faaliyetinin Türkiye'deki bir kaç polis ve istihbaratçı ile yapılamayacağını, büyük bir yabancı gizli servisin desteği ile olabileceğini anlatmıştım.
Zarrab davasında 17/25 Aralık tapelerinin dinlenecek olması ve operasyondan sonra dinlemelerin devam etmesi;
1- Dinlemelerin arkasında ABD derin devletinin olduğunu göstermiştir.
2- Dinleyenler ABD'ye çalışan FETÖ'cülerdir.
3- İlk iki madde yolsuzlukların yaşanmadığı anlamına gelmez!
4- Türkiye Cumhuriyeti bir hukuk devleti gibi davranıp yasa dışı dinleme yapanları yargılarken, tapelerde geçen yolsuzluk iddialarının da üzerine gitseydi, yolsuzlukların sorumlularını da yargı önüne çıkarabilseydi bu sonuçları yaşamazdı.