Referandum sonrası rejim nasıl değişecek?
Cumhuriyet rejiminin oylanacağı referanduma sayılı günler kala AKP'nin propaganda söylemleri tamamen değişmiş durumda. Milliyetçi oylar artık tamamen "hayır"a döndüğü için AKP'nin tek hedefi HDP oyları haline geldi. Adı konmamış bir çözüm süreci başlatıldı.
Bu yüzden birçok adım atıldı ve atılmaya devam ediliyor.
Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk kez, İngiltere'de tasarlanıp, 1930'daki Ağrı İsyanı'nda kullanılan Kürdistan paçavrası, "Kürtlerin bayrağı" denilerek göndere çekildi. Eylem son derece planlı ve organizeydi. Başkanlık sürecini başlatan Devlet Bahçeli bile ne yapacağını şaşırdı. "Bu bir bürokratik suikast olabilir mi" diye sordu, Başbakan Yıldırım ise "Irak anayasasına göre böyle bir bayrak ve yönetim var" dedi. Bahçeli sonrasında Twitter'dan "Demek ki Barzani bize tercih ediliyor" çıkışı yaptı. AKP'liler cevap bile vermedi.
Birkaç gün sonra, TRT'nin bölgelere göre dilsel yayına başlayacağı haberi geldi. Dünyanın hangi ülkesine giderseniz gidin "Bölgelere göre dilsel yayın yapmanın" tek anlamı federatif yönetim şeklidir. AKP bunun haberini kendi kontrolündeki Anadolu Ajansı ile ilan etti.
Binali Yıldırım, miting meydanlarında Kürtçe çağrılar yapmaya başladı. Bunda bir sakınca yoktu... Ancak Kürtçe kelimeler kullandığı o konuşma metinleri incelendiğinde Mustafa Kemal Atatürk ve Cumhuriyet rejimi dolaylı değil, doğrudan hedef alınıyordu. Onlarca askerimizi şehit eden Tunceli'deki teröristler "yaşları küçültülerek asılanlar" olarak masumlaştırılmak isteniyor, isyanı kahraman bir şekilde bastıran Türk Silahlı Kuvvetleri'nin "halka zulüm yaptığı" iddia ediliyordu.
Hemen ardından Diyarbakır AKP İl Teşkilatı tarafından, yüzlerce Mehmetçiğin katili, vatan haini Şeyh Said adına pankartlar hazırlanıp, "evet" oyu istendi (HDP'nin her yıl düzenli olarak Şeyh Said anmasını yaptığını da hatırlatalım). AKP Diyarbakır Vekili Galip Ensarioğlu ise "PKK'nın silahlı mücadelesi Kürdistan'a zarar veriyor" dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan ise çözüm sürecinde söylediği sözlerin bir benzerini dile getirmeye başladı. Daha önce "Her türlü milliyetçiliği ayaklarımızın altına aldım" diyen Erdoğan, katıldığı son televizyon programında 1923'ten beri kullanılan "Türk vatandaşlığı" yerine "Türkiye vatandaşlığı"nda buluşmalıyız dedi. Tıpkı HDP'nin, İmralı'nın dediği gibi!
Erdoğan, aynı konuşmada "Biz Türkçülüğün de Kürtçülüğün de karşısındayız" dedi. Aslında burada hedef alınan ırk Türkçülüğü değil, Cumhuriyet'i kuran millî devlet doktrininin temelini oluşturan Ziya Gökalp-Yusuf Akçura Türkçülüğüdür... Bilindiği üzere Mustafa Kemal Atatürk, bu fikirlere bağlı kalarak Cumhuriyet'in vatandaşlık tanımını geliştirmiştir.
Son olarak, Barzani'yi Türkiye'de paçavralar açarak karşılayanlar, Türkmen kenti olan Kerkük'e sessiz kalmayı tercih ettiler. Dışişleri'nden formalite icabı cılız bir açıklama geldi "Irak anayasasında böyle bir bayrak yok" denildi. Oysa, Bahçeli'ye cevap veren Binali Yıldırım "Havalimanındaki bayrak, Irak anayasasına uygun" açıklaması yapıyordu.
Bahçeli'nin kontrol edemediği milliyetçi oyların AKP'ye gelemeyeceği çok net bir şekilde anlaşılmış durumda. Dikkat edilirse son dönemde HDP'ye yönelik ağır söylemlere başvurulmuyor, HDP'den de AKP'yi hedef alan açıklamalar gelmiyor.
Ülkücülerin mitingleri iptal edilip, salon toplantılarına saldırılar düzenlenirken, HDP'nin organize ettiği Nevruz etkinliklerinin tamamına izin veriliyor. HDP'nin yaptığı büyük organizasyonlardan bir tanesi bile iptal edilmedi.
Sonu federasyonla bitecek "II. çözüm süreci" net bir şekilde başlamış gözüküyor. Hedef, referandumdan sonra "Türkiye vatandaşlığı" adı altında rejimi değiştirip, özerklik ilanlarıyla Türkiye'yi federasyona götürmektir.