Referandum günahları!
Başkanlık rejimini oylamak için sandık başına gitmemize tam 1 hafta kaldı. "Partiler son kozlarını oynuyor" diyeceğim ama böyle bir durum yok. Bir tarafta "evet" diğer tarafta yine "evet"!
Artık kampanyalar öyle bir hal aldı ki "evet" kampanyasının içinden "hayır" çıkmaya başladı. Her mitingde değişen söylemler, dün "siyah" dediğine bugün "beyaz" diyenler, 'evet'e ikna edelim derken 'hayır'a epey bir katkı sağladılar.
2002'den bu yana yapılan seçimler düşünüldüğünde bu sefer bambaşka bir tablo ile karşı karşıya olduğumuz mutlak. Özellikle AKP'nin "evet" için devletin tüm imkanlarını kullanması, bunu yaparken de vatandaşın hakkını dikkate almaması büyük bir vebal taşıdığını gözler önüne seriyor.
Devletin resmi araçları, kurumları sınırsızca kullanılıyor. Valilik talimatıyla liselere bile "evet" afişleri asılıyor. Valiler, kaymakamlar, bürokratlar, devlet memurları "evet" kampanyası için çalışmak zorunda bırakılıyor.
"Hayır" araçları meydanlara sokulmuyor, çadırlar sökülüyor… Tüm bunlar yapılırken camiler bile "evet" için kullanılabiliyor.
Bu olaylara alet edilen devlet görevlilerine "sen gizli FETÖ'cü müsün" baskısı oluşturulurken, "Devletin, vatandaşın parasını böyle çar-çur edemezsiniz, bu günahtır" diye itiraz eden memurun başına neler gelebileceği kestirilemiyor. Bu yüzden devlet kurumlarında çalışan vatandaşlar susmak ve itaat etmek zorunda kalıyor.
Ana akım medyada "hayır"a kesinlikle müsaade edilmiyor, "evet" in karşısına 'yorumcu' olarak çıkartılan kişilerin profilinin düşük, ikna kabiliyetinin de sınırlı olmasına büyük özen gösteriliyor.
Seçim sonuçlarını belirleyecek milliyetçi camianın önde gelen isimlerine, kampanya yürütücülerine müthiş bir baskı ve sansür uygulanıyor. Sistemli fiili saldırılar ise işin cabası…
Referandumun maliyeti ve ekonomik tablosu inanılmaz boyutlara ulaştı. Elde edilen verilere göre, şimdiden yüzlerce milyon liralık kaynak kullanıldı.
Bayraklar, afişler, yol harcamaları, ulaşım masrafları, reklam ve tanıtım kampanyaları… Bu harcamaların tamamına yakını "evet" için yapılıyor, hem de devlet kaynaklarından!
AKP'nin dün Yenikapı'da yaptığı miting için yollar kapatıldı, İDO seferleri iptal edildi, milyonlarca İstanbullu farklı güzergahlardan yollarını uzatmak zorunda kaldı. Ek metro, vapur, metrobüs ve otobüs seferleri konulurken, büyükşehir belediyesi tüm gücünü seferber etti.
Tüm bunlar yetmemiş olacak ki AKP mitingi için 15 milyona yakın SMS atıldı. İstanbul Büyükşehir Belediyesi adına, vatandaşların izni alınmadan gönderilen mesajlarla vatandaşlar mitinge davet edildi.
Bunları bir parti bünyesi altında ve partinin reklam bütçesi kapsamında yaparsanız, kimsenin itirazı olmaz.
Ancak vatandaşlardan toplanan vergilerle parti reklamı yapmak, milyonlarca TL harcamak hangi siyasi sistem içerisinde, hangi demokrasi ile açıklanabilir!
Sivri biberin 11 lira, dolma biberin 13 lira, Antalya biberin 13 lira, salkım domatesin 7, muzun 9, kivinin 8, armudun 9 lira olduğu bir ekonomiden bahsediyoruz.
Vatandaşların evine ekmek götüremediği bir ortamında, zorla siyasi kriz havası oluşturup, ülkeyi devlet kaynaklarıyla referanduma götürmek büyük bir günahtır.
Son olarak, aylardır "15 Temmuz'un arkasında ABD var, Batı var, dört yandan kuşatıldık, bu var olma mücadelesidir" denildi, referandum kampanyalarında da sıkça bu vurgu yapıldı.
Ancak ABD, Suriye'yi vurduktan sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan "ABD operasyonları yerindedir, devamı gelmeli" derken, Başbakan Yıldırım ise "ABD insanlık vicdanına tercüman oldu" ifadelerini kullandı.
Bu durumda 15 Temmuz'un arkasında ABD var mıdır yok mudur?