Rasyonel politikanın alt yapısı yoktur
Türkiye’de birçok köşe yazısında, ekonomide rasyonel (akılcı) politikaların yalnızca geleneksel Ortodoks politikalarla aynı anlama geldiği şeklinde bir anlayış olduğu gözleniyor. Aynı paralelde; Heterodoks politikalar sanki akılcı değilmiş gibi bir algı oluşuyor.
Aslında heterodoks politikalar dâhil kullanılan tüm politikaların akılcı olması gerekir.
Söz gelimi rasyonel politikalara bir örnek olarak; “Rasyonel Tercih Teorisi veya Rasyonel Seçim Teorisi, alternatifleri olan konularda olası tüm seçeneklerin sıralanması, her birinin maliyet ve getirilerinin hesaplanması ve buna bağlı olarak en uygun kararın verilmesi durumunu ifade eder.”
Heterodoks politikalar; yüksek enflasyon ve kriz dönemlerinde normalleşme için uygulanan kısa süreli şok politikalardır. Bir örnek; yüksek enflasyonda, geçici olarak fiyat ve ücretler dondurulur. Ancak temel şart gelir dağılımının aşırı bozuk olmamasıdır. Türkiye gibi gelir dağılımı aşırı bozuk bir ülkede bu politikayı uygulamak imkânı yoktur. Aksi hâlde sosyal sorunlar artar.
İktisadi konjonktür ve sosyal şartlar uygunsa, heterodoks politikalar içinde rasyonel politikalar diyebiliriz.
Genel olarak, bugünkü başkanlık sistemi ve ideolojik anlayış içinde Türkiye’de rasyonel politikalar uygulama imkânı yoktur. Her şeyden önce piyasa ekonomisinin dayandığı hukuki ve siyasi alt yapı kalmadı. Bazı örnekler vermek gerekirse;
1. Mülkiyet güvencesi rasyonel politikaların olmazsa olmazıdır. Türkiye de hükûmetlerin kimsenin malına el koyması akla gelmez. Ama bazı siyasi kararlarla kayyum atanması ve bu konuda ortaya çıkan şaibeler, içerde ve dışarda mülkiyet güvencesini zedeledi.
Bir savcının açıklaması, yargı sisteminin mülkiyeti koruyamayacak kadar bozulduğunu gösterdi. Dahası, idare mahkemeleri şahıslar ve devlet olunca, devletten yana peşin karar veriyor. Bu durum özel mülkiyeti ürkütüyor. Elbette istisnaları olabilir ve fakat idare mahkemeleri için yaygın kanaat böyledir.
Türkiye’ye artık doğrudan yabancı yatırım sermayesi girmiyor. Yerli sermaye de yurt dışında yatırım yapmayı tercih ediyor. Bunun başta gelen nedeni, Türkiye de mülkiyet güvencesinin tartışılır olmasıdır.
2. Popülist politikalar bir ekonomide kaynakların etkin ve rasyonel kullanılmasına engeldir.
Dünkü Karar gazetesinde, 2022 ilk yarısında KOBİ’lere dağıtılan kredilerin tamamıyla dövize gittiği yazılıyordu. Yatırım programı kapsamında dağıtılan kredilerin, harcamaya ve ölü yatırıma gitmesi halinde, arz- talep dengesinin ve istikrarın sağlanması da imkânsız olur.
Aile yardımları adı altında yapılan seçim harcamalarının payı devlet yatırımlarının neredeyse iki katıdır.
2024 yerel seçimlerinde hükûmetin kamu kaynaklarını ve kamu imkânlarını kullanmaktan vazgeçmesi akla bile gelmez. Devlette en baştan en sona, lüks ve şatafat harcamaları da kısılması mümkün görünmüyor. Kaynakların seçim popülizmi için kullanılması, etkin ve rasyonel kullanılmaması demektir.
3. Bütçelerle kamu hizmeti yapmak olası değildir. Kamu gelir ve harcamaları ekonominin tümünü etkiler. 2024 yılı bütçe açığının GSYH oranı yüzde -6,4 ve bütçe içindeki payı yüzde 22,3’tür. Maliye ve Hazine Bakanı her seferinde mali disiplin diyor. Ancak açıklar artıyor. Dahası açıkların nedenleri de ürkütücüdür.
Zira bütçe, kamu-özel işbirliği yolu ile yapılan yatırımların ipoteği altındadır. Ayrıca kayıt dışı ekonominin payı yüksektir.
Hükûmetin uyguladığı adil ve rasyonel bir vergi politikası yoktur. Aklına gelince bir kararname ile yakaladığından vergi alıyor. Yani kümesteki kazları yoluyor.
Bu şartlarda bütçeler için rasyonel demek imkânı var mı?
4. MB anketinde 2023 TÜFE beklentisi 68’dir. Gelişmelere bakılırsa, İTO geçinme endeksinin de en az yüzde 80 olacağını tahmin edebiliriz. Bu durumda TÜFE’ye göre reel faiz oranı yüzde eksi 19,65’tir.
ABD enflasyonla mücadelede rasyonel politika uyguladığını ve bu nedenle reel faize döndüğünü söyledi. Türkiye de rasyonel politika için önce MB’nin yasa gereği TL’yi koruması gerekir. Bu kadar eksi reel faiz varken TL’ye güven olur mu? Aynı paralelde millî paraya sahip çıkamayan bir merkez bankasına kim güvenir?
5. Hükûmet enflasyonla mücadelede reel faiz politikasına geçmek yerine firmaları suçluyor, tehdit ediyor. MB ve BDDK, Kur Korumalı Mevduat’tan dönüş için bankaları zorluyor. Bunlar bir piyasa ekonomisi için tamamıyla irrasyonel politikalardır.
6. Yabancı sermaye için güven ortamı sağlamak yerine, cari açığı önlemek için Çin’e kota getirmek yerine (Çin’e kota mal darlığı yaratmaz), Maliye ve Hazine Bakanı’nın gidip devletlerden borç bulmaya çalışması hiçbir ülke için rasyonel politika olamaz.