Putin ne aldı, biz ne aldık
Uluslararası Şeffaflık Örgütü tarafından yayınlanan yolsuzluk konusundaki son rapor, Merih’te yaşayan Türkleri şaşırttı. Ne hikmetse, onlar ülkede yolsuzluk olduğunun farkında değillermiş. Ancak yabancılar “yolsuzluk yapıyorsunuz” deyince fark etti bizim hemşeriler. Hem de, dünyada böylesine hızlı bir ilerleme gösterip, listenin diplerine gitmeleri, onları şaşırttı. Hâlbuki 17 Aralık skandalı, Patagonya’da ve Sultanistanda yaşanmıştı. Bu arada ülkenin Sultanı, arada bir çıkıp, gündeme oturan, veciz fikirleri ile dünya kamuoyunu aydınlatmaya devam ediyor.
Sulu zırtlak konuları bırakıp, gelelim ciddi konulara. Şu son, Putin ziyareti üzerinde duracağıma söz vermiştim. Şimdi sözümü tutayım. İslam dünyası diktatörleri, ne hikmetse, hep Ruslarla flört etti. Uygar dünyanın, kendilerini kabul etmemesinden mi, yoksa onlara bizimki gibi söyleyecek yalanları kalmadığından mı, bilemem, hep Moskova’nın gözünün içine baktılar. Hepsinin sonu da malum. Kaddafi, Saddam Hüseyin, Enver Sedat, Esat gibi batı ile tepişen Müslüman ülkelerin diktatörlerini, Rusya ile flört edip oraya sığınmaları kurtaramadı. Sonuç. Bugün çoğu öbür tarafta. Ben, Rusya federasyonu başkanı Putin’in ziyaretini, bu açıdan değerlendiriyorum.
Cumhuriyet’in kuruluşundan bu yana, Türkiye, Rusya ile ülke sistemi, komünist olduğu zamanlarda bile, dengeli bir ilişki sürdürmüştü. Zaman, zaman, karşılıklı tehditler ve ilişkilerde gerginlikler, bu ilişkileri, koparma noktasına getirmedi. Türkiye, yarım asır kadar öncede, ABD’nin, Rusya’ya karşı kurduğu ittifaka girebilmek için, evlatlarını Kore batağında kaybederek, NATO’ya girdi. Bu ilişkiler, hep mesafeli devam etti. Ne zamanki Türkiye’de adı, hırsızlık ve yolsuzluklara karışmış liderler işbaşına geldi, Rusya bu kişilerle ilişkileri daha da ilerletti, derinleştirdi.
Sevgili okurlarım, yanlış anlamayın, ben de tek eksenli bir dünya istemiyorum. Dünyanın inzibatı Amerika fikrini desteklemiyorum. Tek süpergücün şımarıklıklarını, dünya 1986’dan bu yana yaşıyor. Tabii yanlışlıkları sineye çekerek ve bizim gibi geri kalmış ülkelere, bedel ödeterek. Ama ne hikmetse, komşumuz Rusya’nın, biz Türklerle asırlar boyu ilişkilerinde hep kazığı biz yedik. Gene de yiyecek bizmişiz gibi bir duygu var içimde.
Evet, müteahhitlerimiz muhteşem iş yapıyor, sebze meyve ihracatımız çok güzel. Ama ikili ticari ilişkiler de, genelde, bir giden, bir de gelen yol vardır. Ne hikmetse, kimse bizden gidenler konusunda, bir açıklama yapmıyor. Rusya’nın resmi basın yayın organları da, bu ziyareti abartmadan, öylesine geçiştirdi. Belli ki gizli bazı anlaşmalar yapıldı. Hani Mavi Akım Anlaşması gibi. Biz alışığız ya böylesine kumpaslara.
Rusya’da, komünizm sonrası gelişmeleri, demokrasi diye tanımlamak için, insanın aklını kaybetmiş olması gerek. Bir başka derin devlet ülkenin yönetimini sanki komünist partiden alıp ekonomik sistemde değişiklik yapmış gibi. Sanki bizde uygulanan sultanlığı andırıyor. Tek fark onların lideri daha cesur ve karate biliyor. Rusya komşularının topraklarında gözü olan bir ülke. Son Ukrayna ve Kırım olayları bunun en güzel örneği. Ankara’nın Putin’e Suriye’yi satmasını kabul ettirmek, bir şekilde mucize olurdu. Nitekim Putin Suriye ve Esat söylemlerini yemedi.
Putin beklediğimiz gibi Ukrayna’yı devre dışı bırakarak Avrupa’ya gaz naklini üzerimizden sürdürmeyi becerdi. Bu Türkiye için kabul etmek gerekir ki kazançlı bir uzlaşma. Ancak benim dikkatimi çeken iki ülke ticaretindeki rakamların değişmemesi. Nasıl oluyor, Rusya her şeyi bizim üzerimizden pazarlayacak ama resmi rakamlarda bu değişiklik yansıtmayacak. Sizin de mideniz bulanmaz mı?
İçerde dönen kayıkçı kavgasına katılmak istemiyorum. Ben akil ve akılsız adamlar konusunda uzun süre önce görüşlerimi belirtmiştim. Bugün haklı olduğumuz tescil edildi. İnsanların ne olduğu gözlerinden belli oluyor. Doğru adam yılık yılık bakmaz, düz bakar dürüst bakar. Bugünlerde çevrenizde kaç kişi böyle bakabiliyor. Siz Kaç-Ak saray konusunda tartışmaları izleyin. Bundan daha komiği yok. Görgüsüzlük abidesi gibi. Birileri Osmanlı’yı taklit etmeye çalışıyor ama onlarda sanata ve sanatçıya verilen değerler netti. Ayrıca akrabalara inşaat yaptırmıyorlardı.
2014’de gene yoksulluğumuza yoksulluk katarak sona erfiyor. Bizim yoksulluğumuz zaten başkalarına saraylar ve AVM’ler yaptırıyor. Bu yüzden seçim sistemini değil kafamızı değiştirmemiz lazım.