Psikolojik savaş sanatı
Avrupalı kuruluşların fonlarıyla çekilen filmler, Türkiye’nin doğusunu olmayan bir devletmiş gibi göstermeye, insanımızı soykırımcı olarak yaftalamaya devam ediyor.
Uzun zamandan beri değil çokca zamandan beri -hatta bu zaman skalasını daha da genişletmeliyiz diye düşünüyorum-gözüme batan birşey var: Avrupa’nın sanatı kullanarak Türkiye’nin milli sınırlarını delmesi ve bunun böyle olduğunu kabul ettirmeyi kendine görev sayması. Bu olanağını sağlayan yapımların fonlarının da AB’den aktarıldığına şüphe yok. Yurtdışındaki haritalarda “Kürdistan” denilen bölgenin ülkemizin sınırları içerisinde gösterildiğini anlatmama gerek yok. Fransa’da bulunduğum için buna gözlerimle tanık oldum.
Peşmergelerin acıları!
İzlediğim Danis Tanovic imzalı “Triage” filminden bahsedeceğim. Filmin konusu 1988 yılında Irak ’ta geçiyor. 2 savaş fotoğrafçısı arkadaş, iş için Kuzey Irak’a gidiyorlar. Peşmergeleri fotoğraflıyorlar. Filmin bir sahnesinden çok etkilendim. Hem de ne kadar yanlı bir film olduğunu gösterdi bana. Peşmergeler Irak bayraklı askerleri taşıyan konvoyu pusuya düşürüp (dikkat edin kalleşçe bir hareket bu filmi yapanlar eminim insan haklarını(!) acayip savunuyorlardır madem savunuyorlarsa savaş da olsa arkadan vurmak insan hakkı için eşit bir yaklaşım değildir) hepsini öldürüyorlar. Bundan sonra da, orada ölenlerin aileleri yokmuş gibi, sadece bir leşden ibaretlermiş gibi, filmde sadece zavallı acı çeken peşmergeler gösteriliyor. Onların acılarını gözümüze sokan bir film yapılmış.
Suçlamaların arkası gelecek
Asıl sahneye gelmek istiyorum arkadaşını orda yitiren ve psikolojisi bozulan (tıpkı Irak’taki Afganistan’daki amerikan askerleri gibi) savaş fotoğrafçımız, psikolojik yardım alıyor ve bu psikiyatrist ilginç bir yaklaşımda bulunuyor. Ayrıca filme kel alaka bir sahneye (film bu sahne için yapılmış dandik bir film, amaçsız bir film; bunu hırsımdan söylemiyorum daha önce bu tarz filmlerin daha başarılı ve daha müzik-sahne uyumunu yakaladıkları için öyle diyorum) imza atıyor; duvara bulundukları yerin resmini çizdiriyor. Türkiye Cumhuriyeti’nin doğu bölgesinin NATO konferansında çıkan o haritayla uyumlu bölünmüşlükle aynı olduğu göze çarpıyor. Tabi bu sahneden sonraki kısım benim için önemli oldu. Film “EU” ile başlayan bir kurum tarafından destekli. İrlanda, İspanya ve Fransız yapımı bir film.İrlanda özellikle vurgulanmış.
Bu yazıyı kalkıp hiç doğru düzgün faaliyeti olduğunu düşünmediğim, ki olmayan Dış İşlerine göndermek istemedim. Çünkü eminim silecekler ve umursamayacaklardı. 84’lerde birkaç çapulcu diye baktıkları PKK’nın televizyonlar sayesinde ne kadar ünlendiğini söylememe gerek yok herhalde. 80’lerden itibaren Fransa’nın olsun, İngiltere’nin olsun birçok akşam programına konuk oldular ve insanların belleğine yerleştirildiler. Bu filmden sonra bizi suçlayan filmler de gelecektir.
* Elif Erdeğer
+++++
Milli gururumuz incindi
Dün izlediğim bir film dolayısıyla incinmiş (incinmeye alıştırılmış) milli gururumun daha fazla incinmeye tahammülü kalmadı. Bizler her şeyi hazmederiz fakat milli haysiyetimize dokunacak müstevli çirkefliğini asla! Bahsettiğim filmin adi TRIAGE. Colin Farrel oynuyor. Filmde sürekli sözde kürdistan lafı geçiyor ve bir sahnesinde de aziz devletimizin güneydoğusu kürdistan olarak gösteriliyor. Belçika, Fransa, İspanya ve İrlanda ortak yapımı.
Ben aziz devletimizin Dışişleri Bakanlığını ve İrlanda Büyükelçiliğini arayacağım; bu hissiyatımı paylaşmak istedim.
* Emrah Yur / Atlanta
+++++
İyi ki manav değil!..
Hani, bir yakınınız ya da çok sevdiğiniz bir kişi bir gaf yaptığında veyahut da insaf sınırlarını da aşan haksız bir karar verdiğinde, o kişiyi ne kadar kendimize yakın bulsak, sevsek bile yine de utanır, yüzümüz kızarır, hatta isyan ettiğimiz bile olur ya... İşte bu da, tıpkı onun gibi bir şey...
Giresun Üniversitesine seçilecek rektör için Cumhurbaşkanlığına sunulan isimler arasında en fazla oy alan öğretim üyesini adının olmayışına, Cumhurbaşkanımız Gül de karşı çıkmış.
Acaba Sayın Cumhurbaşkanımızın bu tavrı, YÖK Başkanı Yusuf Ziya Özcan’ı biraz olsun utandırmış mıdır ki?
Yusuf Ziya Özcan iyi ki manav falan değil... Müşterilerine domatesi, biberi, patlıcanı bile seçtirmeyip; hıyarı, kabağı dahi kendi seçse ne olurdu düşünsenize!..
* Ali Öztürk / Ordu Olay Gazetesi
+++++
Sabah Gazetesi’nin manşetine göre PKK’nın lider kadrosuna istihbarat operasyon yapacakmış.
İstihbarat faaliyetleri bizim bildiğimiz gizli olur. Böyle manşetten falan verilmez...
* Ali Şenkoy
+++++
Sus! Sus! Sus!
Ülkemi darmadağın etmiş bir partinin milletvekili olarak artık susun.
Biraz insaf duygunuz varsa susun.
İnsanlarımıza azıcık huzuru çok görmeyip susun.
İnsanlarımızın ruh sağlığı için, pimi çekilmiş bomba olmamaları için susun.
Hiçbir işe yaramayan boşa konuşmalarınızdan vaz geçip susun.
Lütfen, rica ediyorum susun.
Türkçe yazıyorum susun.
Anlamadınız mı?
Sus, sus, sus...
* Nihal Tabak
+++++
Öğretmenler atama bekliyor
Bizler yıllardır mecburi hizmet bölgelerinde fedakarlıklar göstererek çalışmakta olan öğretmenleriz. Bundan kesinlikle bir şikayetimiz yok, olamaz da fakat haziranda yapılan il dışı tayinlerinde puan üstünlüğü çiğnenmiştir.
Bunun yanında bazı okullara açık gösterilmesine rağmen hiç atama yapılmadı, MEB bu okullara yıllardır doğuda görev yapmakta olup, zorunlu hizmetini tüm zorluklara karşı tamamlayan ve memleketine gitmeyi hak etmiş öğretmenleri atamak yerine ücretli öğretmen çalıştırmayı mı
düşünüyor?
Doğu affı ile mağdur edilen öğretmenlerin hakkını nasıl verecek?
Öğretmenlerin il dışı atamaları yılda bir kez yapıldığından mağdur olmuşlardır.
Bu yüzden temmuzda da il dışı atamaların yapılmasını istiyoruz.
Zorunlu hizmete sözde muafiyet getiren MEB, il dışı kontenjanı ile bu muafiyeti, yıllardır doğuda görev yapan öğretmenlerin aleyhine çevirmiştir.
Mağduriyetin giderilmesi için il dışına yeni bir hak talep ediyoruz.
* A.K.
+++++
Danışıklı dövüş
Başbuğ’dan iki Genelkurmay Başkanı sanki TC’nin resmi ideolojisi yanlısı görüntü veriyorlardı ama devletin ve milletin limanları satılırken, cumhuriyetin altı oyulurken ses çıkarmadılar.
Teröristle savaşmış kahraman subaylar tutklanırken, askerin namus odası -bir
ailenin yatak odası gibi düşünün- olan kozmik odaya girilirken hiçbir direniş gösterilmedi.
Taraf adlı bir gazete hergün iftiralar atarak orduyu yıpratırken ufak birkaç serzenişin dışında hiçbir yaptırım uygalamadılar.
Düşündürücü değil mi?
AKP ve işbirlikçileri ile sanki danışıklı dövüş gibi, biz böyle gözükelim ama siz yine Atatürk Cumhuriyeti’nin canına ot tıkamaya devam edin der gibilerdi.
Mustafa Kemal’in ordusunun başında Pentagon ataması olamayan komutanlar bulunmalıdır.
* Nevzat Vural
+++++
Bunlar varken PKK’ya ne gerek vardı
Ertuğrul Özkök’ün 06 Temmuz 2010 tarihli yazısından bir pasaj:
“Haydi gelin ağzımızı alıştırmak için hep birlikte soralım:
”Türklerle Kürtler birlikte yaşamak zorunda mıdır?
Eğer bu ortak iradeyi gösterip yaşayabileceksek, tabii ki yaşayalım.
Tabii ki hem Türkler, hem Kürtler için en iyisi budur.
Ama yaşayamayacaksak? Yaşayamayacaksak, artık adını koyalım.
Böyle aydınlar gazeteciler varken PKK’ya ne gerek vardı?
* İsmail Uluğ / Kayseri
+++++
Vicdanlı aydın mı!
Hürriyet gazetesinin, ismi bende saklı, eski yayın yönetmeni Ertuğrul Özkök, “bazı tutuklamalarla” ilgili olarak “bazı vicdanlı aydınların” (!), yeni yeni eleştirel yazılar yazmaya başladıklarını belirtmiş.
Bu ifadede insanı rahatsız eden bir sözcük var:
“Vicdanlı”.
“Vicdan” haksızlıklar karşısında otomatikman ortaya çıkan asil bir duygudur.
Bir olayın vukuundan 2-3 yıl geçtikten sonra, salına salına kalem uçlarında beliren şey ise, bizim tanıdığımız vicdana pek benzemiyor.
Bu, olsa olsa, burunları iyi koku alan, kulakları iyi işiten ve yurt içi (ve dışı) bağlantılarını akıllıca kuranların, her nasılsa (?) her zaman olduğu gibi, herkesten önce “geleceğini hissettikleri geleceğe” göre şakralarını ayarlama sancısıdır.
* Duygu Yelbaşı
+++++
Anayasa Mahkemesi, AKP’nin ikinci noteri mi olacak?
Siz bakmayın AKP sözcülerinin bildik riyakârlıklarına!
Milleti enayi yerine koyma alışkanlıklarından bir türlü vaaz geçemiyorlar!
Onlara göre millet aptal!
Hâlbuki hiç kendi aptallıkları akıllarına gelmiyor!
Bakınız;
Tüm AKP sözcüleri, AYM’nin kararını tepki ile karşılamalarına karşın,
Hükümet sözcüsü Cemil Çiçek Kararın kendileri için olumlu olduğunu söylüyor.
Peki, İrecep Bey kükredi mi?
Geçtiğimiz günlerde, Yargıtay, 2 yıla yakın bir zamandır tutuklu bulanan Prof .Mehmet Haberal’ın yandaş hakimler için açtığı tazminat davasını kazanması ve 9 yandaş hakimi mahkum ettirmesi konusunda nasıl da kükremişti !
Şimdi anayasa Mahkemesi’nin Anayasa maddelerinin bazılarında ki göz boyama iptalleri karşısında tık yok!
Duyan var mı?
Turgut Özal’da, Şemdinli Eruh baskınlarında, Göcek koyunda dinlenirken, kendisine, Şemdinli Eruh baskınlarının, PKK tarafından hatırlatılması üzerine , “ İki çapulcu için tatilimi kesmem” demişti!
Şimdi de hafta boyunca ülke de kan gövdeyi götürürken,
Bay Gül, Kazakistan Cumhurbaşkanının Yaş günü katılırken...
İrecep beyde ailece YAT gezisinde sefa sürdü!
Yani;
Ya da olanlardan memnun ki kükremiyor!
Demek Anayasa mahkemesi, AKP’nin istediği gibi karar vermiş!
* M. Salih Özbey
++++
MİNİ YORUM
Trakya açılımı
Hafta sonunu Trakya’nun “unutulmuş” köylerini kasabalarını dolaşarak geçirdim. Trakya’nın unutulmuş yeri mi olur İstanbul’la Avrupa Birliği’nin arasında bir yarım ada işte demeyin. Olur; tarım arazilerine kurulmuş fabrikalar yüzünden sapsarı gür saçları seyrelmiş ayçiçeklerini, zarganaya dönmüş atları, katırları, eşekleri, insanların kalü beldan kalma otobüslerle seyahat ettiğini, Türkiye’nin en verimli toprakları üzerine kol gezen çaresizliği, haciz kıskacındaki çizgiyi, tayini Güneydoğu’ya çıktığı için sevinçten havalara uçan genç öğretmeni görseniz anlarsınız...