Popülizm çıkmazı
Geçen sene ilk 7 ayda 29.3 milyar lira olan bütçe açığı bu sene aynı dönemde 46.9 milyar liraya yükseldi. Bütçe açığının tek nedeni, 2017 Nisan referandumunda, bütçe kaynaklarının ve kamu imkânlarının referandum için kullanılmasıdır. Bunun içindir ki bunlar sosyal harcama değil, popülist harcamadır.
Bundan sonra da bütçe açıkları devam edecektir... İki nedenle... Birisi Referandum nedeniyle yapılan harcamaların bir kısmı ve vergi indirimleri 2017 yılının tamamını kapsar niteliktedir.
İkincisi ise, referandum nedeniyle yapılmış olan popülist harcamalar ve vergi tavizleri bitse bile, 2019 veya daha erken yapılacak seçimler için de siyasi iktidar tavizleri artırmak zorundadır. Zira popülizme alışan seçmenler daha fazlasını isteyecektir.
Birçok düşünür çağımızı popülizm çağı olarak tarif ediyor... Popülizmin zararlarını tartışıyor. Bu sene 17-20 Ocak tarihleri arasında İsviçre'nin Davos kentinde yapılan Dünya Ekonomik Forumu (WEF) öncesinde, 750 dolayında uzmanın katılımı ile bir küresel raporu yayınlandı. Bu raporda dünyayı bekleyen en büyük risklerin popülizm ve kutuplaşma olduğu vurgulanıyor.
Aslında popülizm ile halkçılık arasında ince bir çizgi bulunuyor. Bazen birbiri ile karıştırılabiliyor..
Fransızca popülizm halkçılık demektir. Ancak siyasette siyasilerin iktidar olabilmek için kamu imkânları ve kaynaklarının seçim amaçlı kullanılması ile ekonomik etkinliği olmayan tavizler vermesi ve uygulamalar yapması popülizmdir. Bunun içindir ki popülizm her şeyden önce, bir ekonomide kaynakların etkin kullanılmasını etkiler.
Popülizm uygulamasında, bütçeden yatırımlar için ayrılması gereken kaynaklar seçim tavizleri olarak harcanıyor... Kamu ihaleleri ve kamu reklamları siyasi iktidarlar tarafından yandaşlara veriliyor. Yine devlet memurları seçim öncelikli kullanılıyor... Devlette işler yürümüyor. Kamu hizmetlerinde etkinlik ve kamu yatırımlarında verimlilik düşüyor.
Bazı küçük belediyeler kurdukları işletmelere seçim öncesi çok sayıda geçici personel alıyor. Sonra da bunlardan kurtulmaya çalışıyor.
Halkın millî ve manevi duygularını kullanmak, milliyetçilik, şövenizm, köktendincilik gibi toplumun millî ve manevi değerlerini okşamak ve istismar etmek de popülizmdir.
Venezuela popülizmin her türlüsünü yaşadı...
Hugo Chavez 1998 yılında başkan seçildi. Halka gıda kolileri dağıttı. Halk onu dağıttığı sürece seviyordu. Halkın bu zaafını kullandı ve Anayasayı değiştirdi. Muhalefeti ve basını susturdu.
Dikta yönetimi kurdu ve 1.5 milyon aydın ülkeden kaçtı.
Chavez, millî duyguları da kullandı. Kendini destekleyenleri vatansever, desteklemeyenleri hain olarak ilan etti.
Yerine gelen Maduro şaibeli bir seçim sonrası başkan olunca, yargıyı tamamıyla kontrol altına aldı. Toplum ikiye bölündü. Tepki için sokaklara dökülen halktan binlerce kişi öldürüldü.
Bugün Venezuela petrol imkânlarına rağmen, dünyada en ağır ekonomik kriz yaşayan bir ülkedir.
Sonuç olarak popülizm, bir çıkmazdır. Aman, bu çıkmaza girmemeye çalışmalıyız.