Polisten tazminat fişlemesi

Gezi eylemlerinde duran adam konumuna geçilip hararetin düşürülmesiyle birlikte o sıcak atmosferde çok ön plana çıkmayan gerçekler de yavaş yavaş ortaya dökülmeye başladı. Orantısız güç kullanan polisin tutuklamalardaki  haksız-hukuksuz uygulamaları İstanbul’da gözaltına alınan bazı vatandaşların gözaltı tutanaklarından gün ışığına çıktı.
Ya, Gezi’ye en büyük desteği veren Ankara’daki tutuklamalar?..
CHP Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka, Gezi’ye verdiği desteğin yanı sıra  tüm tutuklama ve gözaltıları da çok yakından takip ediyor. Cadı avı devam ederken ne olup bittiğini yakın kaynaktan öğrenmek için Nazlıaka ile görüştüm. Aylin Nazlıaka, eylemler sırasında atladığımız olayları anlattı;
“İnanılmaz bir hak hukuk ihlali oluyor tutukladıkları esnada da. Mesela fotoğraflarını çekiyorlar. Oysa ki ben gittiğimde talimatı istedim, hangi talimata istinaden fotoğraf çekiliyor diye. Gözaltındayken öyle bir uygulama yok çünkü, ‘savcının talimatı’ dediler. ‘Görebilir miyim o zaman talimatı’dedim, ‘yok, yazılı değil sözlü talimat’ dediler. Sonra ben ‘o zaman öyle bir şey olmaz fotoğraf çekilmeyecek’ dedim. Bunun üzerine fotoğraf çekilmedi. Sonra bir yarım saat diğer binaya geçtim emniyet içinde, gene çekmeye başlamışlar. O kadar keyfi uygulamalar ki.”
--Ne zaman oldu bu?
“İlk 900 kişi kadar tutukladıkları gece vardı spor salonuna götürdükleri. Ben de o akşam orada arkadaşlarla sabahlamıştım. O gece oldu. Hakikaten çok keyfi uygulamalar yapıyorlar. Birincisi bu. İkincisi mesela avukatları ile görüştürülmesi konusu var. Normalde 24 saat gözaltı süresi fakat süreyi 4 güne kadar uzatabiliyorlar, tabii yazılı bir kararla uzatılması gerekiyor. O zamana kadar kısıtlama kararı olduğu için avukatla görüştürülmüyor. Ancak öncesinde bir takım tutanaklar imzalatıyorlar. O tutanakları da ben vekil olduğum için yanlarına girebildiğimden dolayı imzalamamalarını söyleyebildim. Ama her tarafta da olamayabileceğimiz için kimi zaman müdahalenin ortasında kalıyoruz, kimi zaman emniyette oluyoruz. Uyaramadıklarımız oluyor. İmzalattıkları belgelerde onları kamuya zarar vermekle itham eden bazı vurgular var. Onların hatta örneklerini twitter hesabıma koymuştum. O tutanakları imzalatmaları yasal değil. Çocuklar orada büyük sıkıntı yaşıyorlar. Gözaltındayken de onları ziyaret ettiğimde çok faydamız oldu, final dönemiydi sınava girememişlerdi mesela. Tek tek hocalarını aradım üniversitelerden, sağ olsun onlara hak sağladı hocalar. Annelerini babalarını aradım tek te,k merak etmeyin çocuğunuz iyi diye. Ama, tam bir cadı avı var ve her profilden insan var.”
--O fotoğrafları neden çekiyorlardı?
“Fişliyorlar çocukları. Müthiş bir fişleme var. Bana yaptıkları açıklama şuydu, ’çabuk salıvermek amacıyla fotoğraflarını çekiyoruz. Eğer kamuya zarar verdiklerine dair videolarda izlediğimiz olursa fotoğrafları ile onu eşleştireceğiz’şeklinde. Tabii bu yasal değil, bir de sonra çabuk salıvermediler. Gene ifade alıyorlardı. İlk söylediklerinde ’sadece fotoğraf çekeceğiz, kimliklerini alacağız göndereceğiz’şeklindeydi. Sonra hem fotoğraf çektiler, hem de aynı zamanda adli tıp raporu, savcılık ifadesi her birine başvuruldu. Bir de mesela bunlar içerisinde aslında gözaltı aracına bindirildiğinde bacağına kapsül gelmiş olan, kolu çok ağrıyan kişiler vardı, bu kişilerin öncelikle doktora götürülmesini izah ettim. ’Önce onlar hastaneye gitsin arkasından ifadelerini alırsınız işlemlerini yaparsınız’dedim ama gene de onları o şekilde beklettiler. Bu bırakın hak hukuku, insaniyete sığmayacak bir şey. Bir de tabii plastik kelepçeler kullanılıyor. Özelliği şu, tek sefer kullanılabiliyor ve elini hareket ettirdiği takdirde kişi, bileklerini daha da sıkıp kanamaya kiminde hatta elinde uyuşmaya neden oldu. Gözaltı otobüsüne bindiğimde özellikle rica ettim oradaki kolluk güçlerinden. ‘Lütfen ben de yanlarındayım gidebilecekleri, kaçabilecekleri bir yer de yok artık ellerini çözün bu kişilerin’dedim ama yine de çözmediler. Baştan böyle itibarsızlaştırarak ve de aynı zamanda fiziki olarak da hırpalayarak götürüyorlar. Çok keyfi uygulamalar var orada.”
***
AKP iktidarı eylemcilere  “kamu ve özel sektörün malını tahrip”ten yüklü  tazminat faturaları hazırlarken CHP de biber gazı ve kimyasal sudan zarar görenlerin tazminat başvurusu yapması için dilekçe örneklerini hazırladı.
Tamam!.. Bunlara bir diyeceğimiz yok da!..
Bölücülüğün tazminatı var mı?..


 

CHP’den “ince” kulisler...
CHP Grup Başkanvekili Muharrem İnce’yi gündem yaratan çıkış ve açıklamaları ile tanırız. İnce’nin bu çıkışlarının yanı sıra üslubu da çok dikkat çeker. İnce, konuşmalarında esprili bir dil kullanır, ilginç benzetmeler yapar. Kolay kolay da laf ve sataşmaların altında kalmaz Muharrem İnce.
CHP’nin atak Grup Başkanvekili, Gezi eylemleri sırasında AB’den Sorumlu Bakan Egemen Bağış ile kapıştı. İnce, “Egemen Bağış daha önce yaptığı açıklamada ‘Başbakan istesin bakan olurum. İstesin Ak Parti Genel Merkezi’nde camları silerim’ demişti. Artık geldiğimiz noktada baş müzakereciye gerek yok. AKP’nin de Avrupa Birliği ile girdiğimiz bu yeni dönemde, Egemen Bağış da bari baş cam silicisi olsun”  demişti.
Muharrem İnce, CHP içinde Deniz Baykal’a daha bir yakınlığı ile bilinir.
Deniz Baykal bu çıkışın ardından Muharrem İnce’ye yine kendine yakın olan Antalya Milletvekili Osman Kaptan ile önemli bir mesaj gönderdi. CHP kulislerinde konuşulanlara göre Baykal, Muharrem İnce’ye şu uyarıda bulundu;
“Bu tür esprili çıkışların Grup Başkanvekilliği konumuna uygun. Ama daha üst pozisyonlar düşünüyorsan, daha ciddi üslup kullan ve sık sık espri yapma.”
***
Hazır CHP kulislerine dalmışken AKP’nin sol açığı eski Kültür Bakanı Ertuğrul Günay’ın durumuna da bakalım. AKP’li Günay “Muhteşem” e olan muhalefet dozunu artırırken “istifa etmeyeceğim” açıklamaları yapıyor ama CHP’den de farklı haberler geliyor. CHP kulislerindeki iddialara göre; Ertuğrul Günay ile birlikte AKP’de 6 sol açık isimle görüşmeler devam ediyor. İddia o ki; AKP’li 6 sol açık milletvekilinin CHP’ye transfer isteğine karşı  “önce istifa edin bakalım” dendi.

Yazarın Diğer Yazıları