Polis götürecek, savcı ne soracak?

Yeniçağ Ankara büromuza sivil polis memuru geldi. Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığının 2019/68864 dosyası için bugün (12 Aralık 2019) tarihinde saat 10:00'da beni alıp "mevcutlu" olarak Ankara adliyesine götürecek. Saat 11:00'de SEBGİS ile canlı bağlantı ile savcıya ifade verecekmişim...

Bana hiçbir tebligat yapılmadığı için konunun ne olduğunu, cumhuriyet savcısının ne soracağını ve tabi ne yanıt vereceğimi bilmiyorum.

Avukatlara sordum onlar da pek karşılaşmamışlar. Böyle bir hukuki uygulama ne anlama gelir çözemedim...

Yargının durumu ortada ki, CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu söyleye söyleye AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a da, "Hak, Hukuk, Adalet" demeyi öğretti…

İslam İşbirliği Konferansında ve Bilkent Üniversitesinde iki gün üst üste defalarca, "Hak, Hukuk, Adalet" dedi…

Ben de tarafına hiçbir resmi ya da gayrı resmi tebligat yapılmadan ifadeye polis ile "mevcutlu" götürülürken elbette, Hak, Hukuk, Adalet diyorum.

Değerli okurlarım bakalım bu işin içinden ne çıkacak?

Çünkü Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığının 2019/68864 dosyasının içeriği hakkında hiçbir bilgi sahibi değilim.

e-devlet ile de kontrol ettim böyle bir dosya yok.

Değerli okurlarım,

Dün yazdığım, "zimmetli mahkumiyet" konusuna gelince telefonum kilitlendi, binlerce mesaj aldım. Hepsini bu dar ama özgür köşeye taşımam mümkün olmadığından bazı örnekler aldım.

Gazeteci Cengiz Kahraman: Geçmiş olsun... Onlar yazınca basın özgürlüğü biz yazınca ceza... Bu ceza olsa olsa Orhan Uğurluoğlu'nun şeref madalyasıdır. Keser döner sap döner gün gelir hesap döner...

Emekli Albay Alican Türk: Allah kahretsin ya! Ben ki normalde sakin, sabırlı, duygularına hakim olmaya çalışan biriyim, ama hukukun ve adaletin bu kadar ayaklar altına alınmasına ve buna yol açan siyasilere artık öfke duyuyorum. Nefret kavramı benim literatürümde yoktu, ama şimdi aynı şekilde o kişilerden nefret ediyorum... Beddua etmeyi hiç sevmem, ama artık her gün beddua ediyorum.

CHP Genel Başkan Yardımcısı Bülent Kuşoğlu: Orhan Bey, canın sağ olsun. Bu baskılar seni yıldıramaz ama ülkemiz adına utanıyoruz. Yazdığında çok iyi olmuş. Rezalet gerçekten...

CHP eski milletvekili Erdal Aksünger: Geçmiş olsun Orhan bey. Bunu gündeme taşımak lazım inanılmaz, adalet muhteşem çalışıyor…

İYİ Parti Genel Başkan Yardımcısı Cihan Paçacı: Sayın Uğuroğlu, her yazını takdirle okuyorum ve hiç birisinde tek bir kelime hakaret ya da suç içermediğini biliyorum. Ancak her geçen gün özgür gazetecilere baskının yargı aracılığı ile arttığını da ne yazık ki yaşıyoruz. İyi günler gelecek, kötü günler geçecek.

Kuzenim Selçuk Uğuroğlu Almanya'dan yazdı: Günaydınlar yahu, bu ne sürat kardeşim? Bu jet hızındaki hâkimler nasıl yetişmiş?

İYİ Parti GİK üyesi Av. Mine Baş: Yazınızı okudum ve yaşadıklarınızı hissettiklerinizi anlıyorum. Yargının geldiği nokta hak dağıtmak yerine mağduriyet yaratmaya döndü maalesef…

Duayen gazeteci Latif Yıldız: Sevgili Orhan, sana yapılan adaletin geldiği yerin binlerce örneğinden biri. Mesaj ile 'sus, konuşma, yazma' diyorlar.

Değerli okurlarım,

4 dakikalık 1. duruşmada müşteki ya da avukatı yokken, duruşmaya "karar vereceğim" diyerek 30 saniye ara verip, 3 sayfa kararı bu sürede yazıp beni 5 dakikada 5 ay mahkum eden duruşma hakimi konusunda aklınıza gelen soruları tahmin ederek yanıtlayayım.

- Adalet Bakanı aradı mı? Yanıtım: Hayır.

- Hâkimler Savcılar Kurulu Başkanvekili Mehmet Yılmaz aradı mı? Hayır.

- Türkiye Barolar Birliği Başkanı Prof. Dr. Metin Feyzioğlu aradı mı? Hayır.

- İllerin baro başkanlarından arayan oldu mu? Hayır.

- Siyasi partilerin genel başkanları veya grup başkanvekilleri aradılar mı? Hayır.

- Basın Meslek kuruluşlarının başkanları aradılar mı? Hayır.

- Diyeceksiniz aramalarını bekliyor muydun? Hayır.

Ancak arkadaşlarım, gerçek dostlarım ve bir çok meslektaşım aradılar, mesajlar gönderdiler. Sağ olsunlar, var olsunlar…

Bu durumda şu gerçeklerin ortaya çıktığını vurgulayayım:

- Türkiye'de yargının siyasi hale getirilmesi,

- Cumhurbaşkanlığı iletişim başkanlığının resmi ve gizli "zimmet" belgesi baskısı ile mahkemenin tek duruşma ile 5 dakikada "mahkûmiyet" verme zorunda kalması,

- Toplumun her kesiminin bir gazeteciye verilen zimmetli mahkûmiyet kararı karşısında sessiz ve tepkisiz kalması,

Benim ağrıma gitti, sizleri bilmem…

Yazarın Diğer Yazıları