Polis Devleti ve 3 Maymun!

"Polis Devleti" özellikle marjinal sol jargonda yaygın olarak kullanılan bir tabir. Terörle anılan grupların bu tabire sık sık başvurmaları "polis devleti" terimini belirli bir alana hapsetti. Hatta kimileri için "teröristler bu kadar kararlıysa, polis devleti o kadar da kötü değil" düşüncesine neden olmuştur.

Tüm bu kafa karışıklıkları bir yana; özgürlüklerin kısıtlandığı, devletin baskıcı yöntemlerle vatandaşlarını belirli alanlara hapsettiği, devleti temsil eden memurların haksız baskıları, "polis devletine mi gidiyoruz" söylemlerini daha sık duyulmasına neden oluyor.

15 Temmuz'da FETÖ'cü darbenin başarılı olması durumunda neler yaşanabileceğinin ilk örneklerini en acı şekilde gördük. Ancak sonrasında başlayan süreç bu işin sorumlularını ortaya çıkarmak yerine, hukukun ortadan kaldırıldığı, olayların dışındaki kişilerin mağdur edildiği bir sürece dönüşmeye başladı.

Önceki akşam başımdan geçen bir olayı anlatayım. Akşam saatlerinde gazeteden ayrıldıktan sonra eve gitmek için otobüse bindim… Otobüste Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın posterleri vardı. Posterde, "Tek Millet, Tek Bayrak, Tek Vatan Tek Devlet" yazıyordu… Anlaşılan başkanlık propagandası bu şekilde sürdürülecek… Çünkü metro, metrobüs ve Marmaray'da da aynı uygulama var.

Neyse, otobüsten indim, marketten ekmek aldıktan sonra eve yöneldim… Saat 20.20 sıraları… Önümde bir polis aracı sirenlerini yakmış bekliyor… Yaşça benden küçük olduğu her hallerinden belli olan 2 polis memuru, ellerinde cep telefonları gayri ciddi tavırlarla gelene geçene bakıyor, derken bir tanesi önüme geçerek beni durdurdu…

"Merhaba, pardon, bakar mısın, talimat var" bile demeden emredici ve gayet sinir bozucu bir sesle "Kimliğini ver!" dedi.

"Anlayamadım"

"Kimliğini ver kimliğini!"

İçimden 'sakin ol, sarma başına akşam akşam şunları' derken basın kartımı cüzdanımdan çıkarıp kendisine verdim.

Tepki aynen şöyle oldu: "Bu ne yaaaa"

"Basın Kartı"

"Haaa… GBT yapacaz, bekle"

Polislerin bu tutumundan dolayı insanlar da tedirgin olmaya başladı. Kimisi dükkanın camından bakıyor, kimisi evinin hafif aralık penceresinden korka korka izliyor.

GBT işlemi bittikten sonra, "Ne oldu bir problem mi var" dedim

"Hayır yok gidebilirsin" cevabı geldi.

Daha olay yerinden 10 metre uzaklaşmamışken, arkadan gelen bir başka vatandaşı daha aynı şekilde durdurup "Sen dur bakalım, kimliğini göster" dediklerini işittim.

Bu yaşıma kadar polis tarafından böyle bir üslupla önümün kesilmesine alışık olmadığım için haliyle sinirlendim, gerildim.

Bizim vergilerimizle oluşturduğumuz kurum, kollarına taş değse üzüldüğümüz çocuklar bizlere karşı aynı hassasiyeti taşımıyorlar. Çevremde de polislerin metrolarda, metrobüslerde vatandaşlara çok sert ve üslupsuz bir şekilde davrandıklarına ilişkin şikayetler alıyorum.

Bu olayın ardından dün de yolum Bakırköy'e düştü… İş çıkışıydı, insanlar bir yere yetişme telaşında koşuştururken, Bakırköy'ün en merkezi caddesinde bir grup dikkatimi çekti. Gelen geçen (bilhassa tek başına olan genç kızlara) "Pardon bayan bakar mısınız, bir dakikanızı ayırın, size güzel bir teklifimiz var, neden böyle yapıyorsun, lütfen beni dinle" diyerek sözlü tacizle peşlerine takılıyor, kimi zaman da kollarına dokunarak fiziki tacizde bulunuyorlar. Sayıları 10-12 arasında değişiyor, oradaki tüm esnafı tanıyor, hepsiyle sohbet ediyorlar.

Sonra sakin bir yere geçerek durumu detaylarıyla gözlemledim. Günde on binlerce insanın geçtiği caddede, genç kızlarımıza "Güzellik merkezinde indirimimiz var, hemen yukarıda, lütfen 5 dakikanı ayır…" deniyor. Kandırabildiklerini güzellik merkezine götürüp "anlık indirim" diyerek sözleşme imzalatıyorlar. Birçoğu hayatında sözleşme nedir bilmeyen kızlar imzaları düşünmeden atıyor.

Olayın vahameti ise aylar sonra eve gelen icra takibiyle başlıyor. İmza attıkları dosyalar arasında senetler ve aylık düzenli ödeme yapılması gereken sözleşmeler de var! Hatta konuyla ilgili bir televizyon kanalı mağdurlara ulaşıp, haberini de yapmış. Tüketici Hakları Derneği Başkanı kendilerine başvuran yüzlerce güzellik merkezi mağduru olduğunu söylüyor.

Bir vatandaş olarak benim tüm bu organizasyonu görmem, çözmem ve tespitlerini yapmam toplam 15 dakikamı aldı.

Peki bu kadar merkezi bir yerde, genç kızlarımız dolandırılıp, taciz edilirken polis nerededir? Yaşanan tüm bu rezaleti görmemeleri imkânsız… Peki bu dolandırıcılara, hırsızlara, tacizcilere, teröristlere neden ve niçin müsaade ediliyor? Aksaray, Yenikapı bölgesinde yaşayan mültecilerin kadınlarımıza, kızlarımıza yaptıkları tacizleri yazsak roman olur.

Yazarın Diğer Yazıları