Piyasa ile inatlaşmak çöküşe götürüyor!..

Yeni ekonomi programı açıklandı. Programda ekonomi gündeminin ilk sorunu, kur artışları ile ilgili iktisadi ajanları tatmin edecek bir cevap yok. Tersine piyasaya meydan okuma var; Bakan; ''Yeni Ekonomi Programı'nın bu yılki ana temalarını; 'Yeni Dengelenme', 'Yeni Normal' ve 'Yeni Ekonomi' olarak belirledik. Her bir maddeyi ayrı bir meydan okuma olarak gördüğümüzü anlatacağım.'' diyor.

Döviz konusunda ise , "Kur geçişkenliğini azaltacak tedbirler kapsamında yerlileştirme programları, TL bazlı alım garantili kontratlar artırılarak devam edecek" diyor.

Bu açıklananları yalnızca iyi niyet olarak görebiliriz. Ancak bu günkü sorunlara ve özellikle acil hale gelen kur sorununa çözüm getirmez.

Eğer Hükümet Merkez Bankası'na müdahale etmeseydi, Merkez Bankası gösterge faizini yüzde 15'e çıkarırdı. Kurlar beş -altı ay istikrar bulurdu. Zira Merkez Bankası para kurulu reel faiz hesabı yapabilecek uzmanlardan oluşuyor. Korkularından yapamadılar. Ne şiş yansın ne kebap hesabı, gösterge faizini 2 yüzdelik puan artırmakta bir işe yaramadı. Zaten MB bunu haftalık repo ihalesi yerine, geç likidite penceresini ve gecelik faizleri kullanarak dolaylı yoldan yapmıştı. Ortalama fonlama maliyeti 10,40'a yükselmişti.

Dün Dolar kuru 7,85 idi. Merkez Bankası Ağustos ayı TÜFE bazlı reel kur endeksi Ağustos ayında 63,71 oldu. Ağustos ayı ortalama dolar kuru 7,2067 oldu. Euro dolar paritesindeki değişmeleri ihmal edersek ve Ağustosa göre düzletirsek, 7,85 kurunda TL yüzde 41,51 daha düşük değerdedir. Cumhuriyet tarihinde TL'nin en düşük olduğu değerdir.

2018 kur şoku Hükümetin, ''enflasyonun nedeni faizdir'' diye diretmesinin yanlış olduğunu gösterdi. Buna rağmen direnmek piyasalara inat yapmaktır.

Tekrar etmeye gerek yok , anlaşıldı ki kur şokları daha yüksek enflasyon yaratıyor . Yine anlaşıldı ki , algı yaratmakla TL 'ye güven yaratılamıyor. Swap hacmini artırarak bu işi çözemeyiz . İstikrar programı yapmadan , çöküşü önleyemeyiz. Dış borçlarda temerrüt riski arttı.

Kıs dönemde alınacak acil önlemlerin ekonomik ve sosyal maliyeti de olacaktır.

Kısa vadede;

1. Gösterge faizi hemen yüzde 15'e çıkarılmalıdır. Ancak bu faiz aynı zamanda yatırım ve işletme kredileri faizlerini de artıracaktır. Yatırım hacmi ve üretim hacmi daralacaktır. Ekonomi yeniden resesyona girebilir. Ancak kur sorunu daha büyük sorundur. Ekonomik ve sosyal maliyeti daha yüksektir. Dikkat edilmesi gereken, banka kredilerinin makul bir kar marjı ile verilmesidir.

2. Türkiye tahvillerinde iflas risk primi dün 559 olmuştu. Bu şartlarda Dış kredi almak daha pahalıdır. Buna rağmen hazine ve özel sektör dışarıda tahvil satmak ve dış kredi almak zorundadır. Döviz girişi, döviz arzının artması kurları frenler. Ancak bu durumda da yüksek faizden dolayı resesyon riski vardır.

3. Stand -by düzenlemesi yapmadan, İMF' den kredi desteği alınmalıdır.

4. Tüketim malı ithalatına kota getirilmelidir. Üretimde kullanılan aramalı ve hammadde sektöründe ithal ikamesi politikası uygulanmalı, aramalı ve hammadde üretimi teşvik edilmeli ve gerekirse bu alanda devlet geçici olarak piyasaya girmelidir.

Orta ve uzun dönemde;

5. Dalgalı kur politikasından bir geçiş süreci içinde vazgeçilmelidir. Öngörülebilir, Türkiye şartlarına göre kontrollü bir kur sistemine geçmeliyiz.

6. Merkez Bankası yasasını değiştirerek, Merkez Bankası'nın TL yanında döviz kurunu da gözetmesini sağlamak gerekir.

7. Ekonomik ve mali planları rafa kaldırıp, üçüncü planlama dönemine girmeliyiz.

Yazarın Diğer Yazıları