Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Murat Sururi ÖZBÜLBÜL
Murat Sururi ÖZBÜLBÜL

PISA sonuçları

PISA sonuçlarına geçmeden önce konuya bakış açımı daha iyi anlatabilmek için bugün Almanya ve Japonya gibi herkesin özendiği kalkınmış ve gelişmiş ülkelerin geçmişte yaşadıklarını anlatarak konuya başlamak istiyorum.

Malum İkinci Dünya Savaşı’nda Almanya ve Japonya çok ağır bir yenilgi almış ve hem Almanya ve hem de Japonya’da birçok şehir, fabrika ve altyapı tesisi yerle yeksan olmuştu.

İkinci Dünya Savaşı’na ait film, belgesel ve fotoğraflarda Almanya’daki yanmış, yıkılmış, bombardıman sonucunda dümdüz olmuş şehirler açık ve net olarak görülmektedir.

Hele hele Japonya herkesin bildiği gibi Amerikan Hava Kuvvetleri bombardımanı ile Tokyo dâhil birçok Japon şehri adeta haritadan silinmişti, dahası Hiroşima ve Nagazaki şehirlerine peş peşe iki atom bombası atılmış, bu şehirler halkı ile birlikte neredeyse tamamen yok edilmişti.

Peki, Almanya ve Japonya İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra nasıl bu kadar kısa bir süre zarfında yeniden toparlandı, yaralarını sardı ve dahası dünyanın en büyük ekonomileri arasına girmeyi başardılar?

Bugün her iki ülkede de İkinci Dünya Savaşı’nın yıkımından eser bile yok, her iki ülke de gelişmiş, kalkınmış, güçlü ve müreffeh ülkeler arasında başı çekiyorlar.

Türkiye İkinci Dünya Savaşı’na girmediği, herhangi bir yıkıma ve nüfus kaybına uğramadığı halde neden bu ülkelerin çok ama çok gerisinde?

Bunun sırrı nerede?

Bunun sırrı her iki ülkenin de sahip olduğu, bizimse bir türlü sahip olamadığımız nitelikli insan dokusunda.

Şehirleri, fabrikaları, atölyeleri, barajları yolları bombalayıp yok edebiliyorsunuz ama eğer nitelikli insan dokusunu bire kadar kırıp, yok edemediyseniz o ülke tekrar kolayca kalkınıyor.

Artık PISA testi sonuçlarına gelebilirim; PISA testi Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı (OECD) tarafından 3 yılda bir, 15 yaşındaki öğrencilerin kazandıkları bilgi ve becerileri değerlendiren Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı’dır.

Son açıklanan verilere göre Türkiye PİSA testinde gene nal toplamış, tüm branşlarda OECD ülkelerinin ortalamasının epeyce altında bir performans sergilemiş bulunuyor.

Ayrıca PISA sonuçlarına göre öğrenciler arasında "yaşam memnuniyeti" alanında ise Türkiye, en düşük sırada yer aldı ve bu alanda 73 ülke arasında yapılan kıyaslamada, 73'üncü oldu.

Daha da vahimi PISA testi sonuçlarında Türkiye'de 5 öğrenciden birinin son 30 gün içinde yemek alacak parası olmadığı için öğün atladığı görüldü.

Bu sonuçlar Türkiye’nin nitelikli insan gücü yetiştirme konusunda son derecede yetersiz olduğunu açık ve net olarak göstermektedir.

Ayrıca Türkiye’nin bir de yetiştirdiği az sayıdaki nitelikli insan gücünü kolayca elden kaçırması yani “beyin göçü” sorununu da dikkate alırsak önümüzdeki yıllarda Türkiye’nin yeterli sayıda nitelikli insan gücüne sahip olamayacağı bu yüzden de kalkınma ve ilerlemeyi başaramayacağı anlaşılmaktadır.

Aslında Cumhuriyetimizin kurulduğu dönemde Aydınlanma Devriminin ışığında gerçekleştirilen Türk Devrimi çok etkili olmuş ve özellikle de eğitim alanında resmen bir mucize gerçekleşmişti.

Bu mucizede alfabe ve dil devriminin katkısını yadsımak ise hiçbir şekilde mümkün değildir.

Peki, sonra ne oldu?

Sonra Mustafa Kemal Atatürk’ün çizdiği aydınlanma rotasından çıkıldı, aklın ve bilimin rehberliğinden ayrılındı. Eğitim politikaları nitelikli insan yetiştirme amacı yerine iktidara biat eden, sorgulamayan, beyni dini ve ideolojik dogmalar ile dolu ezberci insan yetiştirmeye odaklandı.

Sonuçta gele gele bu noktaya geldik…

Demedi demeyin, Cumhuriyetin kurucu değerlerine dönüp aklı ve bilimi merkezine alan çağdaş bir eğitim sistemini yeni baştan kuramazsak kalkınmayı, refaha ulaşmayı ve güçlü bir ülke olmayı ancak rüyamızda görürüz.

Yazarın Diğer Yazıları