Pîrine sorsaydınız ya
Kendilerinin ilk defa şahit olduğu bir durum da değil ama, ’ulaştığı gizli bilgi ve belgelerle’ kitap yazan Şamil Tayyar’ın gazetesi Star çok şaşırmış:“Mahkemeye gidecek evrak polisten Aydınlık’a nasıl sızdı?
Bugün’ün dünkü manşeti: “Çok gizli’belgedeki gerçeği açıklıyoruz: MİT değil Jitem’in elemanı!”
Star’ın dünkü birinci sayfasındaki haber başlığı: “Mahkemeye gidecek evrak polisten nasıl sızdı”
Star’ın haberine göre; “Aydınlık’ta 4 Ocak’ta yayınlanan haberin temelini oluşturan Emniyet Genel Müdürlüğü’ne ait ’gizli’ belge 5 Ocak günü Ergenekon terör örgütü davasına bakan İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesine ulaştı. Polis, kendisine ait gizli belgeyi mahkemeye ulaşmadan Aydınlık’a kimin ulaştırdığını araştırıyor. ”
Bugün “çok gizli bir MİT belgesi”ne ulaştığını gerine gerine manşetten ilan edebildiğine göre “nereden buldun” diye sorulabilecek ve sorulamayacak gazete/gazetecileri belirleyen bazı kriterler olmalı. Nedir acaba? Öğrensek de ayağımızı kriterimize göre uzatsak!
Biliyorsunuz evrensel bir ilke olarak ’gazeteci haber kaynağını açıklamama’ hakkına sahiptir.
Bu nedenle olsa gerek, Bugün belgeye “ulaşarak gazetecilik başarısına imza attığını” öne çıkarmış. Sanki demir dağları eritmişler. (Ki öyleyse bu bir Ergenekon eylemidir uyaralım)
Ülkemizde son iki yıldır böyle başarılı gazeteci sayısı arttı.
Taraf, Cumhuriyet Çalışma Grupu, Aktütün saldırı görüntüleri gibi TSK’yle ilgili sayısız ’çok gizli’ belgeye ulaşmıştı... Sabah, aynı şekilde ’Ergenekon Örgütü’nün şema ve kadroları’na ulaşmıştı... Taraf ve Sabah aralarına 100 Temel Eser girmeden önce “Kaos Planı”na birlikte ulaşmışlardı... Yenişafak’ın çift kimlikli yazarı, Ümraniye dalgalarının kimleri yutacağına ulaşmıştı... Topu iddianamenin i’si yazılmadan iddianameye ulaşmıştı...
Bu alanın bir piri var ki, sona sakladım. “Bu belgeler nasıl sızdı?” diye soran Star’ın en ’sızma yazılar’ına imza atan Şamil Tayyar, benim görünmez adam olduğunu tahmin ettiğim meşhur ’Bir numara’ya kadar, gizli her bilgi ve belgeye ulaşmış, kitabını yazmıştı.
Star’a göre, gizli belge Aydınlık’a sızdırılmış. Fındık fıstık gibi belge çıtırdatanlar dağları delip ’ulaşmış’, Aydınlık’a sızdırılmış!
Star’ın haberinde satır aralarından için için böyle bir ses duyuluyor sanki: ’Hangi hain, her Ümraniye dalgasında üç beşi etkisiz hale getirilen Aydınlıkçılar’a belge sızdırır? Pardon sızdırır mı dedik?Ağzımızdan kaçtı...’ Belki sadece sinek vızıltısıdır, yanılmışımdır ama aranan sakın devletin bilgisini sızdıran değil de, devletin bilgisini ’Aydınlık’a sızdıran hain’, devlet içine sızmış bu ’Ergenekoncu’ olmasın(!)
Gazetecinin açıklamama hakkına sahip olduğu kaynağı dolayısıyla suçlanması madem ülkemize has yerel bir ilke haline geliyor. Madem kudretli iktidarımız bunu bir teamüle dönüştürüyor, sormadan edemeyeceğim, bugüne kadar devletin otoritesini zayıflatan, kurumlararası çatışmaya neden olan... birçok gizli belgenin mesela Star’a, Yeni Şafak’a, Sabah’a, Bugün’e, Taraf’a, Vakit’e... nasıl sızdığını da araştıracak mı acaba?
Güvenlik güçlerimize bu konuda Alparslan Evrenosoğlu’na ivedilikle ulaşan ’Star Haber Ekibi’nin tecrübelerinden özellikle faydalanmalarını tavsiye ederim.
++++++
İlginç ilişki
Erdoğanlar’ı Önder’in babası eğitmiş!..
Taraf Gazetesi’nin aynı zamanda polis akademisinde eğitim veren bir yazarı var: Önder Aytaç. Önder Aytaç gazetedeki köşesini UTAH’tan sızan belgeler ile gündeme gelen komiser Emrullah Uslu ile paylaşıyor.
Önder Aytaç’ın ünlü oyuncu Yılmaz Erdoğan ile de ilginç bir ilişkisi var.
Aysal Aytaç, öğretmenliğe başladığı 1958 yılında Hakkari’ye tayin oldu. Burada Yılmaz Erdoğan’ın öğretmen amcası Adil Erdoğan ile yakın arkadaş oldu. Aysal Aytaç, Adil Erdoğan’ın kardeşi ve Yılmaz Erdoğan’ın babası olan Nazım Erdoğan’ın da öğretmeni oldu. Aysal Aytaç, yaramaz bir öğrenci olan Nazım Erdoğan’ı çokça dövdü. Ancak Erdoğan ailesi ile Aytaç arasındaki yakın ilişki nedeniyle bu dayak olayı büyütülmedi. Aysal Aytaç, Yılmaz Erdoğan’ın amcası Adil’in arkadaşı, babası Nazım’ın öğretmeniydi. Ayrıca zamanın nahiye müdürü olan Yılmaz Erdoğan’ın babasının babası Nazmi Erdoğan ve Yılmaz Erdoğan’ın annesinin babası olan dönemin belediye başkanı dedesi ile yakın ilişkideydi. Erdoğan ailesi ile Aysal Aytaç arasındaki ilişki o kadar yakındı ki Yılmaz Erdoğan’ın amcası Adil, doğan ilk çocuğuna “Aysal” ismini verdi.
İşte tarihte kalmış bu ilişki bugün hala sıcaklığını koruyor. Yılmaz Erdoğan’ın amcasının oğlu Aysal Erdoğan’ın adı Taraf gazetesi yazarı Önder Aytaç’ın babası Aysal Aytaç’tan geliyor.
* Odatv.com
++++++
GÜNÜN SÖZÜ
“200 TL’lik banknotların arka yüzüne Yunus Emre’nin resmini koymuşlar: Adamın ahir ömrü: ‘Mal da yalan mülk de yalan, var biraz da sen oyalan’ diye diye geçti. Şimdi en yüksek banknotun üstüne adını yazdılar...”
* Tarık Erden
++++++
MİNİ YORUM
Gözlerinizi yummayın!...
2 orgeneral, bir tümgeneral, eski YÖK Başkanı, eski Büyükşehir Belediye Başkanı, ülkenin reytingi en yüksek profesörü, yine elbette gazeteciler.... Bu yazıyı yazarken sayı 40’tı...
Çeşitli araçlarla normalleştirilmiş bir toplum olarak şimdi çok ürkmemiz, tir tir titrememiz, bana dokunmayan yılanı kelebek farzederim dememiz, gözlerimizi, kulaklarımızı ve en çok da çenemizi kapatmamız gerekiyor ya...
Sakın yapmayın... TBMM’den İsrail’i kınama bildirisi çıkamadı... İşbirlikçiler çarşaf çarşaf deşifre oluyor.. Bugünler mutlaka görmemiz, duymamız, tartışmamız gereken birşeylere gebe!
++++++
SİZDEN GELENLER
Taraf’ın taraflı röportajcıbaşısı
Çok TARAF’lı az TARAFSIZ gazetenin röportajcısı “NEŞE DÜZEL: Bazen tek bir olay, toplumun derinlerindeki bir sorunu açığa çıkartabiliyor sanırım. Aydınların, ” Ermenilerden özür diliyoruz “ kampanyası da garip bir ’ırkçılığı’ortaya çıkarttı” diye soruyor.
Muhabbet ettiği YÜKSEL TAŞKIN’a, o da: “... Kemalizm baştan beri dışlayıcıdır. Kemalizm azınlıklarla ve farklı etnik kimliklerle birarada yaşama meselesini çözememiştir. Azınlıkların Türkiye’den gitmesiyle vatan ve millet olunabileceği vurgusuna sahiptir.” diye yanıtlıyor.
Şimdi daha başta çanak soruya kapak yanıtı okuduktan sonra zaten yazının gerisini okumak artık “gereksiz” leşiyor.
Zira niyetler aşikardır artık.
Ama en azından şu kendi dar ve önyargılı dünyalarını yansıtan bu değerlendirmeye kısa yanıt vermeden de durmayı kendime yediremedim:
Hoş yazının tümünü eleştirmeye kalksam yemekten içmekten kesileceğim.
2009’da haram olacak.
Yani yazı baştan aşağı “nereni düzelteyim” durumlarında....
Hayır Neşe Düzel hayır, “özür” lü imzaların ortaya çıkardığı “garip bir IRKÇILIK” değildir; sadece ve sadece Türk insanının “Tek yanlılığa” karşı olan isyanını; “imza” nın ve “özür” ün arkasında dönen dolaplara, yerine getirilmeye çalışılan “verilmiş olan sözler” e ve boynuna asılmak istenen “soykırımcı” yaftasına karşı olan tepkisini yansıtmaktadır NOKTAAA. !
İşte hepsi bu kadar..
Tepkilerin altına öyle kendi işinize gelen çapanoğullarını tıkıştırmanıza sokuşturmanıza hiç gerek yok.
Asıl “garip” olan, olanlar sizsiniz, sizlersiniz.
Tutturmuşsunuz bir “ırkçılık” bir “faşistlik” gidiyorsunuz.
(Önceki gün bir Ermeni tanıdığım bana onunla olan yıllardır tanışlığımıza ve yaşamını sağladığı işiyle ilgili olan kişisel gereksinimlerimi nerdeyse 25 yıldır hep ondan sağlamama; en azından 20-25 yıldır da ev doktorlarımın Yunanlı olduğunu bilmesine rağmen bir Türk doktora sorun çıkmasın diye takındığım özel bir tavrım için bana “sen çok milliyetçisin” diyordu.
İnsaf yahu..
İşte sizin değerlendirmelerinizin de bundan farkı yok..)
Nerede kalmıştık?:
Evet ezberleşmişsiniz bir ırkçılık, bir faşitlik yuvarlanıp gidiyorsunuz, ekmek kapınız olmuş artık.
Evet sizler ne toplumu ne de bireylerini tanımıyorsunuz.
Bu da zaten hem sizlerin hem de Türk toplumunun talihsizliğidir: kendisini tanımayan “enteller” e sahip olmak.
* Aydoğan KEKEVİ
******
PA“BUŞ”UN DİĞER TEKİ
Eyy karanlıklar şövalyesi,
Ey zâlim derebeyi,
Zevâlin yaklaştı, gayrı ürk Benden !..
Ayağını denk at, şimdi kork Benden !..
Keser döner, sap dönerdi,
Bağdat’tan hesap dönerdi
Bilmez misin ?..!
Soylu kalemimi çekip dikelmişim,
Yedi dağın, yedi düvelin doruğunda,
Şakımışım özgürlüğün solmayan gülüne...
Eleğimsağma çarklarında bilene, bilene,
Destan burçlarında bayrağımla renklenmişim,
Vuruşa, dövüşe teklenmişim, Bilmez misin !..?
İşte çıkageldim ışık atlarla
Kan doğradığın şafaklarda,
Çatal ağız ırmaklarda,
Dönmüşüm coşkun bir sele,
Bir pa “buş” luk canın kaldı,
O da cehenneme gayrı
Bay bay bayım, güle güle !..
* Yusuf Bilge
******
Evladım Güneri,Corc Kluney’e benzerliğiyle ilgili sorun var ya, tam onikiden vurmuş, meraktan, sormayacaksın diye milletçe kurdeşen döküyorduk.
* Bülent Uluçer
******
Yeniçağ ve yahudinin madalyası...
Herkesin mutlaka severek ve isteyerek okuduğu bir yada birkaç gazete ve dergi vardır...
Ben de YENİÇAĞ Gazetesini de mümkün olduğu ölçüde, aksatmadan takip ederim...
BU GAZETEDE, 90 60 90 ölçülerindeki magazin kasaplarının beyaz etli kadın resimlerini göremezsiniz... BU GAZETEDE, herhangi bir siyasi partinin maaşlı emir eri askeri olmuş yazarlarını da göremezsiniz... BU GAZETEDE, yalan ve iftira atarak siyaset tavuklarının yolunması için kumpaslara da rastlayamazsınız... BU GAZETEDE, beyinlerin yıkanması için, bol köpüklü yazılar yazan, yanlı ve yanlış köşe yazılarına da rastlayamazsınız...
Bu gazeteyi diğer birçok yayın organı gibi Soros camiası, iktidarlar ve kişisel menfaatleri için yönlendirmek isteyenler satın alamaz ...
Bakın 01.01.2009 tarihli YENİÇAĞ Gazetesinde, Sabahattin ÖNKİBAR köşesinde ne yazıyor;
“ ADI: AJC (ABD Yahudi Kongresi)
1906’da New York’ta Yahudi bankerler tarafından kuruldu.
MİSYONU: İsrail devletini kurmak ve Siyonizm’i dünyaya egemen kılmak...
Dünya Musevi Örgütleri’nin çatısı olan AJC sadece Siyonist önderlere layık gördüğü cesaret madalyasını kuruluşundan beri ilk kez bir Müslüman’a verdi. Peki kim midir bu Müslüman? Bütün gençliğini “KAHROLSUN İSRAİL” diye bağırarak geçiren RECEP TAYYİP ERDOĞAN’dır.
Siyasal İslamcı güruh tarafından Morrison lakabıyla onlarca yıl hedefe oturtulan Süleyman Demirel’e bile verilmeyen bu Yahudi madalyalarının bir önemi ya da anlamı yok mudur? Varsa Tayyip Erdoğan’ın takındığı o sözde Filistin yanlısı tavır ve tutumlar hiç inandırıcı olabilir mi?
Sen hamaseti ve nafile Ortadoğu turuna bırak da Gazze’de şehadete eren bebelerin hatırına şu YAHUDİ MADALYALARINDAN BİRİNİ İADE ETSENE!”
* İmdat Aslan
Bolu Köroğlu Gazeteciler Cemiyet
Başkan Yardımcısı
Bolu Express Gazetesi Köşe Yazarı
******
Olmuşsunuz Hakan bey
Sayın Hakan; Türkiye sağını tanıyan herkesin bildiği bir hususu dile getirmişsiniz. (Yeniden Milli Mücadele Derneği) Yazınızı da “Keşke vaktiyle ben de şu gruplardan birine girip sebat etseydim yahu” cümlesiyle bitirmişsiniz. Aslında, siz de bir gruba girmişsiniz. Hem de grupların en güçlülerinden birine: Doğan Grubuna... Eski Mücadelecilerden en etkin konumda olanlardan birinden, Taha Akyol’dan hiç bahsetmeyerek, “Doğan Grubu Kardeşliğinin” en güzel örneklerinden birini vermişsiniz.
* Fazlı KÖKSAL
******
Ana dil mi? Resmi dil mi?
Resmi dil ile ana dil farklı şeylerdir. Resmi dili Türkçe olan Türkiye’de Kürtçe bir kanalin devlet eliyle açılması son derece yanlıştır.
Devlet bütün yurttaşlarına eşit mesafede durmak zorunda olup, resmi dil ne ise, o dilde yayın yapmakla mükelleftir. Aksine bir durumda ülkede yaşayan diğer etnik kökenli insanlara da yayın yapma durumu ortaya çıkmaktadır.
Ayrıca olay Kürtçe TV ile de bitmeyecek ardından kamu kurumlarında Kürtçe kullanımından başlayarak pek cok istek gelecek ve önce fedaratif bir yapıya ,sonra da bölünmeye dogru adım adım, alıştıra alıştıra geçilmesinin yolları açılıyor.
AKP nin oy ve iktidarının devamı uğruna attığı bu adım çok tehlikelidir .
Yaşadığım Almanya’da da Almanca dışında yayın yapan tüm kanallar özel kanallardır.
Yine arkadaslarımın yasadığı İsviçre’de Fransızca,Almanca,İtalyanca resmi dildir ve devletçe sadece bu dillerde yayın yapılmaktadır.
Ha keza Kanada’da resmi dil İngilizce ve Fransızca olup, devlet yayınları sadece bu dillerde yapılmakta, diğer dillerle yayinlar özel kanallarla, sponsorlarla yapılmaktadir.
MHP ve CHP oy kaygısına düşmeden, bunun anayasaya uygunlugunu da inceleyip, uygun değil ise Anayasa Mahkemesi’nde dava açmalıdır.
Neden bir Kürt zengini çıkıp da Kürtçe bir özel kanal açmamıştır? Bunun devlet eliyle resmen yapılması/yaptırılması ve millet içinden yeni bir milletin legal yollarla çıkarılmasıdır.
* Nermin Irmak /Almanya
******
İki yüzyıldan beri Batı, ihtiyar Osmanlı İmparatorluğu’nu parçalamaya çalışıyordu. Fakat Sakarya’da Türk’ün kendisi ile karşılaştı ve ona dokunduğu anda da tarihin yönü değişti. Tarih bir gün Sakarya kıyılarında cerayan eden ve çok kimsenin bilmediği bu savaşı, devrimizin en büyük olaylarından biri olarak kaydedecektir.
* Clair Price
******
Gösterişsiz yaşayalım
Yılbaşı gecesi Taksim’deki manzaradeğişmedi! Türkiye olarak, dinimizi gösterişsiz yaşadığımız, yaşlılara saygıyı esirgemediğimiz, küçüklere sevgi gösterdiğimiz, annelerimizin “oğlum sokağa elinde yemekle çıkma, aç olanları da düşün” eleştirisine kulak astığımız, bayramlarda kucaklaştığımız, yeni yıla sevgi dilekleri ile girdiğimiz günleri unutmamalı ve her şeye rağmen yaşatmalıyız!
Genelev yıkmakla övünen, bunu bile şov aracına dönüştürebilen zihniyet yel değirmenleri ile savaştığının farkına varamıyor! Toplumu eğitmek, bilinçlendirmek, sanata ilgi uyandırarak, en kısa zamanda kültür erozyonun önüne geçmek gerek. Yoksa sonuç ortada, laçkalaşmış ve başkalaşmış bir yandan “Kahrolsun İsrail” diye bağıran, diğer yandan savunmasız kadınları taciz eden kafası tın tın bir toplumsal yığın ortaya çıkıyor!
* Engin Balım
******
Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozy, ‘Ateşkes’ önerisi sunmuş. İsrail Dışişleri Bakanı Tzipi Livni ‘Ne zaman duracağımıza biz karar veririz.’ demiş. Deyim yerindeyse ; ‘Al birini vur ötekine...’
* M.Nuri Üte
******
Ampul’un iktidar yolculuğu
İki kafadar iddiaya girer. Biri, ampulü ağzına tamamen sığdırabileceğini iddia eder.... Sığdırır ancak geri çıkaramaz. Arkadaşı evdeki başka bir ampulü ağzına sokar ve o da çıkaramaz. Hastanenin yolunu tutarlar. Taksici ‘Nasıl olur, uğraşsanız çıkar, bir asılın şuna..’ diye söylenir. Gece acil servise gelirler. 15 dakika geçmeden taksici yeniden kapıda görünür; ağzında bir ampulle. Çocuklara inanmamıs, marketten ampul almış ve denemiştir !! Anladınız mı ampulün nasıl iktidara geldiğini?
* Recep Kibaroğlu