Parası olmayan nasıl harcayacak?

Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği önderliğindeki, “kriz varsa çare de var” kampanyasına en doğru cevabı Adıyamanlı bir vatandaş veriyor: “Para yok ki çaresi de olsun... Nasıl çare olacağını bana gösterin” diyor.
Krizde çareyi devlet bulur... Anayasanın 167. maddesine göre krize çare bulmak devletin görevidir. Devleti de hükümet yönettiğine göre, Hükümetin görevidir. Zaten Küresel krizde, krizi daha hafif atlatmak ve kalıcı istikrar için her hükümet, benzer veya farklı önlemler aldılar. Bu önlemler içinde her zaman, “tüketicinin satın alma gücünü artırmak” da yer aldı.
AKP hükümeti de bazı önlemler aldı. Ancak, alınan geçici önlemler günü kurtarmak amacıyla alındı. Hükümet talebi artırmak için tüketicinin cebine hiçbir şey koymadı... Bu nedenle de talep artışı olmadı... Üretim ve istihdam artmadı.
Örneğin, Otomobilde KDV ve ÖTV indirimi özel sektörün stoklarının erimesine neden oldu. Bu anlamda özel sektörün stok maliyetleri düştü. Özel sektör için yararlı oldu. Ancak üretim artmadı... Örneğin Mayıs ayında otomobil satışı geçen yılın Mayıs ayına göre arttı. Ancak otomobil üretimi de tersine geçen sene Mayıs ayına göre yüzde 41 azaldı.
Satılan otomobil de ithal edilerek satıldı. Yani bizim KDV ve ÖTV indirimi otomobil ithal ettiğimiz Almanya, İtalya gibi ülkelere yaradı. Bunun nedeni bilinçsizce uygulanan günü kurtarma politikasıdır.
Gerçekte, bu uygulama uzun dönemli bir yapısal program çerçevesinde, diğer iktisat ve maliye politikaları içinde ve vergi politikasının bir parçası olarak uygulanmış olmalıydı... Ayrıca bir süre stok eritmek için arkasından yalnızca yerli üretim için uygulansaydı, iç üretim artardı.
Aslında bütün sorun Başbakanın tutumundan kaynaklanıyor. Başbakan Türkiye’nin içinde bulunduğu resesyonu ve hatta işsizliği bilerek veya bilmeden yanlış teşhis koyuyor.
TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu, krizden çıkış için bir beklenti yaratmak amacıyla böyle bir kampanya başlatmak gereği duymuştur.
Ne var ki, TOBB vatandaşın cebine para koyarak veya vergiyi düşürerek, satın alma gücü yaratamaz. Hatta, kriz nedeniyle malını satamayan, kredi alamayan özel sektör firmalarına da işçi çıkarmayın diyemez. Ekonomik beklentileri de yönetemez. Bu nedenlerle bir kampanya yerine hükümeti zorlasa daha iyi yapardı.
Yanlış yanlışı doğurur... Şimdi bu kampanya çerçevesinde düşünülen yeni proje de bu yanlış işin tuzu biberi olacaktır.
Yeni projeye göre, Turizm, Mobilya, Beyaz eşya gibi alışverişlerde kredi kartına taksitin önüne geçilmesi ve yerine 36 aya kadar tüketici kredisi verilmesi öngörülüyor.
Anlaşılan, bankalar TOBB’u da kafaya aldılar. Çünkü kredi kartı faizini düşürmek yerine, kartla alış-verişi sınırlayıp, tüketici kredisi kullandırmak kulağı tersten göstermektir.
Kredi kartı azami faizlerini MB tayin ediyor. Şu anda yüzde 41 ve yüzde 51 olan faizler azami faizlerdir. Bankalar isterlerse bu faizleri sıfıra kadar indirirler. Bankalar bu fahiş faizleri indirirlerse, tüketici kredisi yerine vatandaş hem avans kullanır, hem de tüketici kredisi ile satın alacağı malı kartla satın alır... Ne değişir? Değişecek olan Bankaların tüketici kredisi verirken, dosya parası gibi isimler altında peşin ve gizli faiz alması olacaktır. Bu nedenle, kulağı tersten göstermek bankaların işlerine geliyor... TOBB da oyuna geliyor. Bankaların tuzağına düşüyor.

Yazarın Diğer Yazıları