Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Adnan İSLAMOĞULLARI
Adnan İSLAMOĞULLARI

Paralel devlet: Güneydoğu’da özerklik

AKP ve cemaat arasındaki 11 yıllık aşk, 7 Şubat 2013’te MİT Müsteşarı ve iki bürokratının ‘Oslo görüşmeleri ve KCK’nın kuruluşunda MİT’in rolü’ başlığıyla ifâdeye çağırılmasıyla çatırdamasının ardından dersâne tartışmalarıyla alevlenip ‘17 Aralık yolsuzluk ve rüşvet soruşturması’yla son buldu.
Cemaat 11 yılda biriktirdiği kozların ne kadarını oyuna sürdü bilinmez, fakat bilinen bir şey var ki her ne kadar Ankara başta olmak üzere şâibeli de olsa seçimlerin neticesinin en bâriz yorumu, seçmenin siyâset dışı bir aktörün/gücün siyâseti dizayn etmesine müsaade etmediğiydi.
Başbakan’ın 17 Aralık’ı ‘darbe teşebbüsü’ olarak millete pazarlamasının ardındaki propaganda stratejisinin hikmeti, 27 Mayıs, 12 Eylül, 28 Şubat gibi darbe dönemlerinden sonraki seçim neticelerinde saklıydı ve benzer bir sonuç çıktı sandıklardan. Adalet Partisi’ni, Anavatan Partisi’ni ve AKP’yi iktidara getiren seçmen, siyâset dışındaki bir aktörün/gücün asker veya sivil olmasıyla ilgilenmedi, ortaya saçılan akıllara sezâ yolsuzluklara rağmen AKP’nin, daha doğrusu Tayyip Erdoğan’ın sahneden cemaatin itmesiyle düşürülmesinin önüne geçti.
Seçim neticeleri açıkça cemaatin yenilgisi olarak geçti tarihe, en azından şimdilik.
Fakat ortada garip ve mâkûl izahı olmayan bir durum var. Seçimlerden oldukça yüksek bir oy oranıyla çıkan Başbakan Erdoğan 17 Aralık sürecinde olduğu gibi gergin, öfkeli, asabî, saldırgan, suçlayıcı uslûbunu hiç vites küçültmeden sürdürüyor.
“İhânete uğradık” diyor, “17 Aralık darbe teşebbüsüdür” diyor, “İnlerine gireceğiz diyor”, “Hain” diyor ve en çok da ‘paralel devlet’ kavramını sürekli güncel tutuyor. 11 yıldır teslim ettiği bürokrasiden cemaat kadrolarını temizliyor. Fethullah Gülen’in ABD’den iâdesi için prosedürü başlatıyor, iâde etmese bile ABD’nin sınır dış etmesi gerektiğini söylüyor ve Fethullah Gülen’e terörist muamelesi yapıyor.
Kısaca Başbakanın kendisi, bütün bürokrasisi ve medyası ülke gündemini ‘paralel devlet’ eksenine mıhlamış durumda. Başbakan 17 Aralık’ta cumhuriyet tarihinin en büyük tehlikesini savuşturduğunu anlatıyor.
Şüphesiz hiçbir cemaatin, hiçbir baskı grubunun devlet üzerinde seçilmiş siyâsî iktidar kadar etkili olmaması lâzım gelir ve aksi bir durum yürütmenin paylaşılması anlamına gelir ki Mustafa Çalık’ın muhteşem tespitiyle ‘Bir şehirde iki şehriyâr olmaz’.
Fakat Başbakanın ve Bakanlarının, cemaatin Kutlu Doğum Haftası etkinliklerine salon verilmesinin bile önüne geçecek kadar dinmeyen bir kin ve öfke motivasyonuyla bunu büyük bir savaşa çevirmesi, söz konusu ‘paralel devlet’in ülkenin varlığını ortadan kaldıracak çapta bir tehlike olarak sıcak tutması aslında tam olarak böyle bir tehlikenin de dikkatlerden ve gözlerden uzak tutulmasını ve üzerine ‘paralel devlet’ şalının örtülmesi çabasını fark etmek için stratejist olmak gerekmiyor. Bizzat AKP hükümeti ve MİT tarafından iki yıldır Ankara’dan tohumlanan bir ‘gerçek paralel devlet’ Güneydoğu’da hayat buluyor ve çıplak gözle bile görülebiliyor.
İmralı, Kandil, KCK hiç olmadıkları kadar güçleniyor.
TBMM’deki PKK kırıkları, Kandil’de teröristlerle hükümet arasında arabuluculuk görevi ifâ ediyor.
PKK, Güneydoğu’da kurumsallaşıyor.
Kalekol inşaatlarını korumak üzere bölgede bulunan askerin aczi PKK’nın sitelerinde teşhir ediliyor.
PKK asker kaçırıyor, PKK kırığı milletvekilleri kaçırılan askerleri rica-minnet PKK’nın elinden alıyor.
Özerklik artık titrek sesle telâffuz edilen bir kavram olarak değil, bir dayatma olarak, PKK terörünün karşılığı olarak kazanılmış bir hak olarak isteniyor Ankara’dan.
Güneydoğu’daki yer altı kaynaklarından pay isteniyor.
Her geçen gün artarak devam eden bu talepler bin yıllık kardeşliğin temeline döşenmiş dinamite dönüşüyor.
Taksim’de toplanmaya cüret eden arkaik birkaç sol örgütün üç-beş göstericisi devletin sonunu getirecek bir tehlike olarak ambalajlanıp ekranlardan macera filmi gibi takdim edilip gereken sert tedbirler(!) alınırken, Güneydoğu’da şehirler İmralı’daki teröristbaşı katilin posterleriyle doluyor, her türlü PKK gösterisi Ankara’nın şefkatli kollarında mâkes buluyor.
Ankara’nın şefkatli kollarında mâkes bulan PKK küstahlıkları AKP iktidârının sinesinde usul usul bir Güneydoğu özerkliğine dönüşüyor.
Ve Türkiye, Başbakanın heyûlâya dönüştürdüğü bir ‘paralel devlet masalı’nın içinde hafakanlara boğulurken, diğer tarafta Başbakan ve hükümetinin inisiyatifinde bir ‘gerçek paralel devlet’ cüzzamın sebep olduğu mecruh bir altıncı parmak gibi vücûd buluyor.

Yazarın Diğer Yazıları