Özyeğin'e destek var!
Sabah-atv ihalesinde geri sayım sürerken, iddialar da ortalıkta dolaşıyor. İhale yasaklısı Aydın Doğan’ın, Hüsnü Özyeğin’e destek olacağı öne sürüldü
Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF) tarafından 1.1 milyar dolara satışa çıkarılan Sabah-atv ihalesi için geri sayım sürüyor. Yabancı yatırımcıların da ilgisini çeken ihale için, birçok Türk yatırımcısının ismi geçiyor. Bunlardan en dikkat çekici olanı ise şüphesiz bankasını Yunanlı yatırımcılara satan Hüsnü Özyeğin!
Bu ismi daha önce turktime yazarı Fatih Altaylı, gündeme getirmiş ve “Bankasını sattıktan sonra ciddi bir nakit varlığa kavuşan Hüsnü Özyeğin’in de adı ihaleye katılacaklar arasında geçiyor. Hüsnü Özyeğin, Sabah ve ATV’yi kredi bile almadan alabilecek likiditeye sahip. Özyeğin’i Aydın Doğan’ın yönlendirdiği, destek sözü verdiği iddia ediliyor. Özyeğin’in ihaleye girip girmeme konusunda Başbakan’la bir görüşme yaptığı dedikodular arasında” diye yazmıştı.
Şirket kurdu
Hüsnü Özyeğin’in oğlu Murat Özyeğin’in bir medya şirketi kurması, Özyeğin ailesinin Sabah-atv ihalesinde ciddi alıcı olacağı iddialarını güçlendirdi. Üstelik Özyeğin’in, Doğan Grubu’nun stratejik ortağı Alman Sat1’le ortak ihaleye gireceği belirtiliyor. Bu konuda Altaylı şunları yazdı: “İddia o ki, Hüsnü Bey, Aydın Doğan’ın Almanya’daki ortağı Sat1 ile birlikte ihaleye katılacak.
Oğlu istiyor
Bu arada geçen hafta bir dostunun verdiği iftara katılan Hüsnü Özyeğin oradaki arkadaşlarına “Oğlum bu işi çok istiyor. Eğer o ısrar ederse ihaleye gireceğim. Yoksa benim bu saatten sonra medya ile uğraşacak gücüm yok” demiş.
Son zamanlarda Aydın Doğan ile sıksık beraber olan, birlikte pek çok geziye giden Özyeğin, medyaya girerse Doğan ile işbirliği içinde girecek.
Doğan’a rakip olmadığı sürece Özyeğin’in başı ağrımaz.
Ama Doğan’a rakip olmaya başladığında bir anda neye uğradığını şaşırır. ”
Murdoch devrede
7 Kasım’da yapılacak Sabah ve atv’nin ihalesine katılması beklenen Yahudi medya baronu Rubeprt Murdoch’un, Türkiye’de AKP’ye yakın bazı grupların nabzını yokladığı belirtiliyor. Başbakan Erdoğan’ın ABD gezisi sırasında kapalı kapılar ardında, Erdoğan’la sıksık buluşan Murdoch’un, Sabah ve atv’yi çok istediği söyleniyor. Bu durumda Murdoch’un ihaleye gireceği Türk ortağı kim olacak sorusu önem kazandı. Nitekim Akşam gazetesi konuyla ilgili olarak şu haberi geçti: “Yabancı yatırımcıların bu satışa çok ilgi gösterdiği biliniyor. Bunlardan biri de Murdoch. Başbakan’ın ABD gezisi sırasında da Murdoch Sabah’a talip olduğunu açıklamıştı. Murdoch’ın Türk ortağı kim olacak? Kanal 24 ile medyaya adım atan Ethem Sancak adaylar arasında yer alıyor. Ancak Murdoch’ın son yıllarda yıldızı hızla parlayan Çalık Grubu’nun da nabzını yokladığı belirtiliyor.
Damadın patronu!
Ahmet Çalık’ın medya patronu olmak için fırsatları değerlendirme isteğinde olduğunu son yıllarda duyuyoruz ancak henüz bir adım atmadılar. Doğal olarak herkes Murdoch ile Erdoğan’ın ABD’deki buluşmasını bekliyordu. Beklenen buluşma oldu ve olumlu sinyaller verildi. Artık Çalık’ın bu konuda daha ‘agresif’ davranacağı ve Murdoch’ın ortaklık teklifine evet diyeceği belirtiliyor. Başbakan’ın damadının da Çalık’ın CEO’su olması belki Çalık’ın şansını artırabilir.”
Vakit’imin Hasan Amcası!
Sağlık problemleri yüzünden uzun süre medyadan ayrı kalan Vakit yazarı Hasan Karakaya, yine hızlı bir giriş yaptı. Vücut sağlığı kendi ifadesiyle ‘turp’ gibi olan Karakaya’nın son yazısından anlıyoruz ki bazı diğer sorunları aynen sürüyor! Gerçi yokluğunda, dinci (dini alet eden anlamında) gazetenin arşiv bölümü ‘foseptik’ arşivini göstermekten çekinmedi ama, Hasan Amca’nın yeri bir başka! İktidarın ‘dolmuşu’ olarak görülen ANA uçağının yolcularından biri olmaya devam edeceğinin sinyalini veren Karakaya, işi ciddi tutmak için son yazısında müdediyyin insanları da hedef tahtasına oturtmaktan vazgeçmedi. Onları lakayıtlıkla, boşvermişlikle itham eden Hasan Karakaya, mahalle baskısının ne menem bişey olduğunu gösterdi. Gerçekten de, sırf dinini yaşamak için çaba gösteren insanların, bu dinci kesimden (ayrıca dini bir çıkar aleti olarak gören) gördükleri zulmü anlamak hiç de zor değil.
Operasyon sürecek
TMSF kontrolündeki Sabah gazetesinde, iki gün önce yaşanan manşet sıkıntısının sürdüğü belirtiliyor. Gazetenin Ankara Temsilcisi’nin görevine son verilmesinden sonra operasyonun İstanbul’a da uzanacağı kaydediliyor. Öte taraftan boşalan Sabah Ankara Temsilciliği için birçok gazetecinin AKP ve TMSF çevrelerindeki kulislerini arttırdığı da gözleniyor. Kulislerde, hem Köşk’e hem de Erdoğan’a yakın Koru’nun istediği bir gazetecinin göreve atanacağı söyleniyor.
‘Yerelcilere’ hayırlı işler
İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde 2004 Mart’ından beri belki de dünyanın hiçbir ‘metropol’ kentinde görülmemiş bir imar yoğunluğu faaliyetiyle milyarlarca dolarlık bir rant kapısı açılmış durumda. CHP İstanbul İl Başkanı Gürsel Tekin, bunu 10 milyar dolar olarak telaffuz ederken, Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş’ın ise “Bütün kararları CHP ile ortak alıyoruz” demesi dikkat çekiyor. Yaşanan yağma karşısında İstanbul’daki ilçe ve belde belediyeleri ile onların üyelerinden oluşan Büyükşehir Belediye Meclisi’nin adını ‘İmar Meclisi’ olarak nitelendirmek yanlış olmayabilir.
* Yalçın Bayer (Hürriyet)
GÜNÜN SÖZÜ
Kafa tutmak!
MALEZYA olacağımıza İran olalım daha iyi..Hiç olmazsa ABD’ye kafa tutarız, Bush’a posta atarız!
* Mehmet Tezkan (Vatan)
Tankın sahibi çok pişkin!
ABD, Irak işgali ile birlikte kendisine destek veren tüm güçleri silahlandırdı. Ne gariptir ki bu silahların önemli bir bölümü de Türkiye üzerinden Kuzey Irak’a sevkedildi. Amerika özellikle de Kuzey Irak’ta oluşturulan yeni yönetim ile PKK’yı yanyana getirerek yeni bir güç oluşturmaya çalıştı.
Bu arada ABD’nin Irak’ta kaybolan silahları konusu gündeme geldi. Aslında ortada kaybolan silah falan yoktu. Konu ABD’nin yandaşlarını silahlandırmasıydı. Dünya kamouyonu uyutmak ve yanıltmak için güya Irak’ta 400 bin civarında Amerikan silahı kaybolmuş ve bu silahlar da illegal yollardan Kuzey Irak yönetimi ile PKK militanlarının eline geçmişti. Aslında illegal yollardan ele geçirilen silah söz konusu değildi. Doğrudan ABD’nin bazı grupları silahlandırması söz konusuydu.
Buna rağmen Amerika kendi silahlarının özellikle PKK militanlarının eline geçtiğini inkar etti. Ancak mızrak çuvala sığmaz hale gelince bazı silahların kaybolduğu ve bunların PKK’lıların eline nasıl geçtiğinin araştırıldığı şeklinde açıklamalar yapıldı. Şimdi de Başbakan Erdoğan PKK’nın elinde Amerikan tankları ve toplarının bulunduğunu açıkladı. Böylece ABD’yi zorlamaya çalıştığı anlaşılıyordu. Peki Amerika bunların açıklanması ile utanma ve mahçubiyet duyar mı? Bu mümkün değil. Herhalde tanklar da diğer silahlar gibi illegal yollardan PKK’nın eline geçmiş olamaz. Bu bakımdan PKK’nın eline geçen tüm silahlar Amerika’nın bilgisi dahilindedir. Bunun aksinin ileri sürülmesi dünyayı aptal yerine koymaktan öte bir anlam ifade etmez.
* Abdülkadir Özkan / Milli Gazete
Soru ve cevap
Soru ile Yanıt Bir Bütündür... İnsan tüm yaşamı boyunca sorar; sorgulama, yanıtlama ile bütünleşir... Sorunun karşısında yanıt var...
Ancak yanıt kimi zaman sorunun sorgulamasına kendiliğinden yuvalanır... Diyelim ki iktidar sahibinin yolsuzluk dosyası var... Soru nedir:
- Acaba çaldı mı?..
Sorunun sorulması bile sorgulananı küçültür, yerin dibine geçirir...
Çare nedir?.. Soru işaretinin çengelinden kurtulmak... Peki, 22 Temmuz seçimlerinden önce yolsuzluk dosyalarını sırtlarında taşıyan politikacılar, seçimi kazandılar diye aklandılar mı?.. Seçim başarısı dosyalardaki sorulara yanıt mı verdi?.. Yoksa dosyalardaki soruları, seçim değil, ancak bir yargıç mı yanıtlayabilir?.. Türkiye’nin bugünkü hali soruyu doğurmuş, üretmiş, yaratmış, çoğaltmıştır... Evet, soru ile yanıt bir bütündür... Bir soru daha tüm sıcaklığıyla gündemdedir:
- Başımızdaki iktidar takıyyeci midir?.. Gündemdeki soru, yanıtını da kendi içinde taşıyor...
Diyorlar ki:
- Türkiye İran olur mu diye soruluyordu, Türkiye İran olmadı...
’An’ile ’süreç’iki ayrı kavramdır...
Birbiriyle içiçe geçmiş iki gerçektir... “Olmadı, olur mu, oluyor mu” sözcüklerinin kuşkuları içinde süregelen sorgulama, bugünkü Türkiye’nin en ağırlıklı gerçeğidir... ’Soru’, kimi zaman ’yanıt’tan bile daha gerçektir...
Ve kimi zaman soru, yanıttan da önemlidir...
Bugünkü Türkiye’de sorular yanıtlarından daha önemli gerçekleri dile getiriyorlar...
* İlhan Selçuk / Cumhuriyet
Laf ola beri gele
Medyada değişim bekliyorum, peki de bu değişim nasıl olacak?
* Fehmi Koru (Yenişafak)
-Bekle görürsün. Az kaldı.
Peki “Başka birisi olabilmek mümkün mü?”
* Mümtazer Türköne (Zaman)
-Aynaya bakman yeterli olur sanırım.
Yaşamak için acı çekmek! Bu cümle benim değil.
* Hasan Cemal (Milliyet)
-Olması da düşünülemezdi zaten..
Onu deşifre edeceğim.
* Ertuğrul Özkök (Hürriyet)
-Geç bile kaldın!
Kübra’ya ne kadar altın takılacak; kim, nereden, ne alacak?
* Mustafa Mutlu (Vatan)
-Ne o kuyumculuk merakı mı?
Yüzde kaç mesela?
* Rauf Tamer (Posta)
- İşin uzmanı sensin.
Köylü illa köyünde yaşayan insan değildir.
* İsmet Berkan (Radikal)
-Maymunlar da öyle mi?
Girdiğimiz siperden milim kımıldamayız.
* Ahmet Altan (Gazetem)
-Herşeyin bir fiyatı vardır..