Özlemle anımsadığımız bir ses; Âşık Ferrahi

Ah neyleyim gönül senin elinden

Her zaman ağladım gülemem gayrı

Ben bıktım usandım elin dilinden

Terk ettim sılayı dönemem gayrı(Ferrahi)

Asıl adı Mehmet Ali Ergat olan, 1934'te Ceyhan'ın Kıvrıklı köyünde doğan ve 22 Nisan 1969'da vefat eden Ferrahi, 20. yüzyıl halk şiirine damgasını vuran önemli âşıklardandır.

On iki yaşındayken rüyasına bir pir girer. Pir, bir tas bade içirip güzel bir kız gösterir ve mahlasını verir. Bu durumu Ferrahi:

Der Ferrahi pirden içtim gıdamı,

Hakiki badeyi dolu severim

ve

Mehmet Ali esas adım

Ferrahi'yi pirle kodum

dizeleriyle dile getirmiştir.

Âşık halkın gözü, kulağı, kalbi ve dilidir. Halkın derdi, dileği, sevgi ve nefreti âşığın dilinde ve telinde şekillenir. Aşığın gönlü ırmağa benzer; gönlünden geçeni dosdoğru söyleyip sular gibi çağıldar, coşar, akar gider.

Ferrahi de şiirlerinde yapmacıklığa, zorlamaya, gösterişe kaçmadan içten geldiğince döktürüp, sözünü sazına doldurmuştur.

Ferrahi'nin şiirlerini okuyanlar, onda herhangi bir sanat endişesinin bulunmadığını göreceklerdir. O, diyeceğini arı, duru ve kendine özgü yöresel bir söyleyişle ortaya koymuştur.

Ferrahi'nin şiirlerinde telmihlerin güzel örneklerine rastlanmaktadır:

Davut'a el ile demir döğdürdün ve Şeytan âsi geldi onu kovdurdun dizeleriyle Davut Peygamber'e, Şeytan'ın cennetten kovulma olayına güzel telmihler yapılmıştır.

Yedi gün kuyunun dibinde yattı / Ağlar Yakup ağlar, Yusuf'um diye biçimindeki söyleyişinde de Yakup Peygamber'in oğlu Yusuf'u kardeşleri kıskanıp çölde bir kuyuya atmaları olayı işaret edilerek telmih yapılmıştır.

Hemen her âşığın şiir dünyasını süsleyen Leyla ve Mecnun konusu Ferrahi'nin şiirlerine de girmiş; Huzuruna geçip dizim çöktüğüm / Akılsız Mecnun'a dönen ben oldum

biçimindeki söyleyişiyle Leyla ve Mecnun'a telmih yapılmış, bu telmihleri de şiirlerinde o kadar güzel yerli yerine oturtmuş ki ustalığı hakkında kimseye bir söz bırakmamıştır.

Dikkat ettiğimizde; Karacaoğlan gibi Ferrahi'nin şiirlerinde de kadınlar çok özel yer tutmuş; sevgi, sitem, sevinç, hüzün ve psikolojik çalkantılarla yüreğini derinde sızlatmışlardır;

Sürmeler mi çektin ela gözüne,

Ben vuruldum cilve ile nazına ,

N'olur yarim beni yatır dizine,

Aşkın deryasına kanmam yakındır.

deyişi ve:

Kaşlarını yıkıp çatma,

Bana gamze okun atma,

Beni yalnız koyup gitme,

Kal Allah'ını seversen.

gibi söyleyişlerinde Çukurova'nın şen şakrak âşığı Karacaoğlan geleneğini ustaca sürdüren âşıklardan biri olduğunu belgelemiştir.

Kadınlar Ferrahi'de sevgiyi, özlemi, ayrılığı, evliliği, küskünlüğü, vefasızlık, sabırsızlık, pişmanlık, umutsuzluk ve mutluluğu simgelemiştir. Söz Karacaoğlan'dan açılmışken Karacaoğlan edasını sezdiğimiz bir husus da Ferrahi'nin sevdalandığı kızların sayılarının oldukça kabarık oluşudur. Kadınlar konusunda Karacaoğlan'a benzemektedir. Karacaoğlan'ın güzellerle ilgisi ne ise Ferrahi'ninki de odur. O'nun gönlü de Karacaoğlan gibi pek çok güzelin peşine düşmüş;

Bir arkadaş ile çıktım çarşıya / Güzel gördüm yine gönlüm azıyor.

dediği gibi yüreği güzellere sıkça takılmıştır.

Âşık Ferrahi'nin iç dünyasını dolduran ne varsa tellerinde ses bulmuştur. Fadime için;

Uçarsın göklerde ördek misali,

Gönül ummanında yüzer Fadime'm.

der. Havva için;

Havva diye bir güzele tutuştum,

Ateş alıp bir gün yanmam yakındır,

Ben bunun aşkından dağlara düştüm,

Dirilip Mecnun'a dönmem yakındır.

der. Mürüvvet için;

Ey nazlım ben seni sevdim seveli / Geceleri uyku girmez gözüme.

diyen Ferrahi bunu derken sanki Karacaoğlan'la özleşmiştir.

Âşık Ferrahi günlük yaşamı şiirleştirmesini iyi bilen usta aşıklarımızdan biri olarak hep anımsanacak izler bırakmış ender âşıklarımızdandır. O'nun;

Küçük avrat her gün bana gel diyor,

Entari kundura çorap al diyor,

Param yoktur desem ara bul diyor,

Mecbursun bunları alın ikievli.

biçiminde sürüp giden "İki Evli" şiiri, yine:

Hastaneye gidersin de bakmazlar,

Paran olmaz ise film çekmezler,

İnsan mısın nesin sahip çıkmazlar,

Sefalette nice nice kul vardır.

dediği "Vardır" şiiri, günlük yaşamın izlerini gelecek kuşaklara aktaracak örneklerdendir.

Her âşık, şiirlerine yetiştiği çevrenin damgasını vurur. Bu damgalar tapu senetleri gibidir. Âşık, şiirlerinin altına adını koymasa da şiirlerinde estirdiği mahalli hava ve dizeler arasına sokuşturduğu mahalli söyleyiş, onun bir başka yöreye mal edilmesini önleyen ve yetiştiği çevredeki otantik kültür izlerini gelecek kuşaklara nakleden önemli belgelerdir.

Âşığın mahalli söyleyişleri ustaca kullanması da dilin canlılığını korumasının önemli noktalarından biri olduğunu göz ardı etmemek gerekir. İşte Ferrahi'de bu mahalli söyleyiş, kuvvetli bir şekilde kendini hissettirmektedir. Ferrahi, Çukurova'da kullanılan sözcükleri de başarıyla kullanmıştır.

Ferrahi'nin mahalli sözcükleri gergef üstündeki dal dal nakışlar gibi renkli, bahar dalları gibi canlıdır.

Eyyup gibi vücuttaki etimi,

Çaman yapıp dilik dilik eyledin

söyleyişinde "çaman",

Sana her gün her an dayak atmak

Üstünde eksiktir pıynar kumarcı.

deyişinde "pıynar",

Gören yok diye de harama sünme,

Benim diyeceğin el şahit olur.

deyişinde "sünme",

Burada sırtına yüklersen şelek,

Yarın mahşer günü kâr etmez dilek

deyişinde "şelek",

El bağından meyva yolma

Selam salsam pahal olma

deyişinde "pahal olma" sözü Çukurova'nın mahalli söyleyişlerinin Ferrahi'nin şiirlerine nakış gibi işlenmiş güzel örneklerdendir.

Ferrahî de olgun âşıkların sık sık yaptığı gibi;

Nasihat edeyim size müminler

Akan gözyaşını silmezsen olmaz

diyerek nasihatten geri durmamıştır.

Aşık Ferrahi yokluk, hastalık ve acı içinde bir yaşam sürmüş olmasına karşın feleği bütün kötülüklerin kaynağı olarak değerlendirilmemiş, olgun bir âşık edasıyla şükretmiş;

Der Ferrahi takat kalmadı bende,

Konuşurken sakat ettin dilimi,

biçimindeki söyleyişleri ile yakınmış, ölüm karşısında da hiç metanetini bozmadan;

Böyle yazmış takdirini Ulu Hak,

Her emri yerine gelir muhakkak.

deyip bu gerçeği dile getirirken;

Ferrahi bir uğrak verdik dünyaya,

Bazı atlı gezdik bazı da yaya.

diyerek dünyaya misafir olarak gelindiğini vurgulamıştır.

Âşıkların ortak özelliklerine sahip oluşunu sergileyen:

Yurda yan bakanın iki gözünü,

Takar parmağımız oyarız sonra

biçiminde millî ve kahramanlık konularını da şiirlerinde ustaca işlemiştir.

Görüldüğü gibi Ferrahi değişik ve birbirinden ayrı konulara gereği gibi eğiliş, eğildiği konuları çeşitli açılardan sazına getirmiş, kalıcı bir ses vermiş tellerine.

Genelde insancıl düşüncelerle yoğrulmuş yüreği bir sevgi, insan için akan pınar olmuştur. Ferrahi de pek çok halk şairinin başvurduğu dedim-dedili söyleyişi de denemiş,

Dedim yanakların gonca gül müdür,

Dedim zülüflerin sırma tel midir,

Dedim memelerin ayva nar mıdır,

Dedim güzel seni sevmek zor mudur.

biçiminde kullanmıştır.

Halk türküleri repertuarına: Ela Gözlü Nazlı Yâri, Ah Neyleyim, Gönül, Bu Dünyayı Baştan Başa, Güzel Ben Senin Elinden, Kara Kaş Gözleri Ela, Hasta Gönlüm Divanedir gibi insanın yüreğini derinden sarsan pek çok seçkin türkü katmıştır. Ruhu şad, mekanı cennet olsun.

Yazarın Diğer Yazıları