Özelleştirmede oyunun kuralı

Özelleştirme sadece mevcut şirketlerin ve varlıkların özel sektöre devri değildir.. Devletin, sosyal fayda ve dış fayda yaratmayan mallarda imtiyaz vererek, serbestleştirerek yeni ekonomik faaliyet alanları açması, hem kamu hizmet talebinin hızla karşılanmasını sağlayacak hem de atıl kaynakların harekete geçirilmesiyle istihdamı, gelir dağılımını, vergi gelirlerini olumlu etkileyecektir.
Özelleştirme, yerli ve yabancıya blok satış yoluyla yapılmaktadır. Bu durum piyasada oligopolleşmeye yol açmıştır. Doğrusu, özelleştirmede paydaş toplum hedefini benimsenmesidir. Özelleştirmede halka arz uygulamalarına öncelik vermelidir. Diğer taraftan, döviz kazancı elde etmeyen kuruluşların özelleştirilmesinde, yabancı yatırımcıya satışlarda ileride yapılacak kâr transferlerinin ödemeler dengesi üzerinde yapacağı olumsuz etkiler şirket değerlendirmelerinde dikkate alınmalıdır. Aksi takdirde, büyük miktarlı kâr transferleri ödemeler dengesini olumsuz etkilemeye devam edecektir.
Enerji üretim ve enerji dağıtım şirketlerini özelleştirmek, fiyat stratejisi açısından yanlıştır. Bu mal ve hizmetler, üretim ve dağıtımın tüm safhalarında girdi olduğu için, ekonomik açıdan ve özellikle planlama açısından stratejik öneme sahiptir... Bu nedenle bu tür mal ve hizmet üretimini prensip olarak devlet yapmalıdır. Mutlaka özelleştirmek gerekirse halka arz yöntemi kullanılmalı, hisselerin yüzde 49’u halka arz edilmelidir.
Kamu-Özel Ortaklığı Yöntemi sağlık ve eğitimde, yeni tesislerin yapımında sıkça kullanılmalıdır. Kamu-Özel Ortaklığı Yöntemi’ne göre, özel girişimci tesisi yapacak ve devlete kiralayacaktır. Böylece ihtiyaç bulunan bölgelerde modern okul ve hastaneler kamu kesiminin uzun süren inşaat ve bürokrasi kıskacından kurtularak kısa sürede tamamlanacak ve halkın hizmetine sunulacaktır. Böylece kamu tesislerinin finansmanı, inşaatı ve diğer sabit kıymetleri özel sektör tarafından karşılanacak ve kamu tarafından uzun vadeli kira bedelleri ile geriye ödeneceği için kamunun finansman sıkıntısını da hafifletecektir.
Kamu-Özel Ortaklığı yanında yap-işlet, yap-işlet devret, gelir ortaklığı senedi türünden finansman modelleri de özellikle kamu alt yapısının hızla yapılmasında etkin olarak kullanılmalıdır. Gıda piyasasını düzenleyici ve bu piyasalarda spekülasyonu önleyici, tüketici ve üretici arasına girerek, fahiş aracı kârlarını önleyici nitelikte işletmelerin özelleştirilmesinden vaz geçilmeli ve Et ve Balık Kurumu, Tarım Üretim Çiftlikleri gibi işletmelerin devlet elinde daha etkin çalışması sağlanmalıdır.
Öte yandan özelleştirme uygulamalarından elde edilen gelirlerin kullanımı büyük önem taşımaktadır. Özelleştirme gelirleri kesinlikle genel bütçeye aktarılmamalıdır. Özelleştirme fonunda biriken paralar kalkınmada öncelikli yörelerdeki eksik altyapıya, eğitim ve sağlık hizmetlerine ayrılmalıdır. Eğer özelleştirme gelirleri istihdama katkı yapacak kamu alt yapı yatırımlarında, eğitim ve sağlık yatırımlarında kullanılmaz ise kamu net varlığı azalacağı için özelleştirme uygulamalarının ülke kalkınmasına olumsuz etkisi olacaktır.
Özelleştirme nedeniyle işsiz kalanların sorunu özelleştirme gelirleriyle yeni istihdam alanları yaratılarak çözülmesi, ekonomik aklın bir gereğidir.
Özelleştirme uygulamalarının başarısı için özelleştirme yöntemleriyle birlikte piyasa ekonomisinin müesseseleri de önem taşımaktadır. Piyasa ekonomisinin müesseselerinden olan ve kaynak dağılımını yeniden sağlamaya aracılık eden sermaye piyasaları, iflas müessesesi olmadan ve bölgesel gelişmişlik farkları dikkate alınmadan, özelleştirmeden beklenen faydalar olan rekabet, kaynak dağılımında etkinlik ve firma yönetiminde verimlilik hedeflerine ulaşılması mümkün değildir.

Yazarın Diğer Yazıları