Özelleştirmede dayanılmaz yanlışlar

Dev-Maden-Sen Genel Başkanı Tayfun Görgün, “Ne zaman ki Soma özel sektöre geçti, kazalarda adeta patlama yaşandı. İnsanlar kaçak olarak ya da düşük ücretlerle madende çalıştırılmaya başlandı, iş güvenliği yok sayıldı.. Maliyet düşürmek için güvenlik tedbirleri geri plana atıldı” şeklinde bir iddiada bulunuyor.
Aslında madenlerin özelleştirilmesi, özelleştirme kurallarına aykırı değil. Ancak özelleştirme ile satış farklıdır. Blok olarak özelleştirmede, Devletin işletmeye , işçi güvenliğine ve çalışma koşullarına ait kurallar getirmesi ve bunu denetleme şartını da koymalıydı. İş güvenliği için özel sektörün en son teknoloji kullanması da bu şartların içinde yer almalıydı.
1980 sonrası, “dışa açık piyasa ekonomisi” rüzgarı öyle bir esti ki çoğu konuda düşünmeden, pat diye karar verdik. Bu rüzgarda 1980 ve öncesinde yaşanan ekonomik ve sosyal krizlerinde etkisi oldu.. 24 Ocak kararları adeta bir tepki kararlar olarak oluştu.
Özelleştirme de, hem dünyada yeni liberal politikaların, hem de bizde dışa açık piyasa ekonomisi heyecanının rüzgarı içinde ortaya çıktı.
Hatta son 1985 sonrası kafalarımıza öyle yerleşti ki, artık ön yargı haline geldi.. Ön yargı haline geldiği için bugün birçok kimse önüne arkasına bakmadan, “ne olursa olsun özelleştirme bir an önce bitsin” diyor...
Hatta aynı kimseler, Bulgaristan, Macaristan ve diğer eski Sovyetlere dahil ülkeler özleştirme yaptı, özelleştirmede bizden daha ileri gittiler diye şikayet ediyorlar.
Kaldı ki özelleştirme bir hedef değil, devletin ve piyasanın yeniden yapılandırılması için bir araçtır. İktisat politikalarının bir aracıdır. Bu anlamda bir özelleştirme politikası olmalıdır. Her ne pahasına olursa olsun özelleştirme yapmak, veya bütçe açıklarını kapatmak için özelleştirmeyi hızlandırmak, toplum için işte böyle facia şeklindeki maliyetleri getirme riski taşıyor.
Biz her şeyde olduğu gibi, özelleştirmenin altyapısını hazırlamadan, özleştirmeye başladık.. Anayasamızda bile özelleştirme yoktu.. Kamulaştırma ve devletleştirme vardı. Ancak 1999 yılında özleştirmeyi de koyabildik.
Özelleştirmenin bir diğer alt yapısı devletin yeniden yapılanması ise bugüne kadar gündeme gelmedi.. Devletin yeniden yapılanmasının, temel felsefesi, özel malları özel sektörün, kamusal malları kamu sektörünün üretmesidir.
Yani devletin ayakkabı üretmesi, otel işletmesi doğru değildir.. Buna karşılık, savunma, güvenlik, adalet gibi klasik devlet hizmetleri ve altyapı hizmetlerini devlet yapacaktır.
Buraya kadar kolay ve tartışmasızdır.. Tartışmalı ve düşünülmesi gereken, hem özel faydası olan, hem de üretiminden dolayı topluma dış fayda sağlayan mal ve hizmetleri kimin ve ne oranda üreteceğidir.
Örneğin eğitim ve sağlık hizmetlerinin topluma olan faydası kişiye olan faydasından daha yüksektir.. Bu nedenle bu hizmetlerin, ya patronu olmayan toplumsal organizasyonlar veya devlet tarafından görülmesi gerekmektedir.. Yalnızca özel fayda ve kârlılık düşünülürse, piyasa bu hizmetlere gerekli kaynakları ayırmakta yetersiz kalır.
Öte yandan, özel kullanımda da olsa, gerek ekonomik ve gerekse piyasa açısından stratejik mallar da bulunmaktadır.. Bunların da toplum refahında ve piyasanın düzenlenmesinde dış yararları vardır. Telekom örneği.. Ereğli Demir Çelik örneği, bunlardandır..
Bu hizmetleri özel sektör de yapabilir. Ancak bütün ekonomiye girdi sağladığı olduğu için, fiyat stratejisi kârlılık esasına göre olur. Özel sektörün kârlılık amacı ile toplumsal fayda, uymayabilir. Zira özel sektör maliyetleri düşürmek için çevre kirliliğine önem vermez veya iş güvenliğinde en son teknolojiyi kullanmaz.

Yazarın Diğer Yazıları