Özelleştirme ile satmak farklıdır
Özelleştirme İdaresi Başkanlığı, paralı otoyollar ile 2 Boğaz Köprüsü’nün, 25 yıl süre ile işletme hakkının yerli veya yabancıya verilmesi için ihale açıyor.
Köprü ve paralı yolların gelirini satmak “devlet gelirinin kırdırılmasıdır”. Yani devlet adına geliri başkası toplayacak. Buna karşılık bugün devlete peşin para ödeyecektir. Zaten 4046 sayılı Özelleştirme Kanunu gerekçesinde, indirgenmiş nakit akımları yöntemi, ileride oluşacak yıllık gelirlerin bugüne indirgenmiş değeridir deniliyor. Devletin gelirini satmak özelleştirmek değildir. Özelleştirme, sermayesi devlete ait olan ve piyasa kuralları içinde çalışan işletmelerin, daha verimli çalışsın diye özel sektöre devredilmesidir.
Devletin gelirini peşin satmak ile vergi toplamada iltizam usulü aynı kapıya çıkar.
İltizam usulü, Osmanlı İmparatorluğu’nda belirli vergileri toplama görev ve yetkisinin devlet tarafından, yapılan bir anlaşma ile mültezim adı verilen üçüncü şahıslara önceden belirlenmiş bir bedel karşılığında verilmesine dayanan vergi toplama yöntemidir. Vergi gibi kamu gelirinin toplanmasını başkasına devretmek de bir iltizamdır.
1) Köprü ve paralı yolların gelirini kırdırmak yerine hazinenin borç alması daha ucuz bir yoldur. Köprü ve paralı yolların 25 yıllık işletmesini alacak olan özel sektör, bankadan borç alacak, bunun için yılda en az yüzde 10 faiz ödeyecektir. Kendisi için de en az yüzde 10 kâr hedefi koyacaktır. Teklifini verince 25 yılda köprü ve paralı yolların sağlayacağı gelirin en az yüzde 20 iskonto ile bugünkü değerini hesap ederek, peşin teklif verecektir. Yani hükümet paralı yolları ve köprüleri en az yüzde 20 iskonto ile kırdıracak. Oysa ki hükümet istediği zaman kanunla borçlanma limitini artırabilir. Köprü ve otoyolların gelirini yüzde 20 iskonto oranı ile satmak yerine, yüzde 8 oranı ile aynı miktarda borçlanabilir.
Özetle hükümet, borçlanmak yerine köprü gelirini satarsa, devletin yılda ortalama yüzde 12 kaybı olacaktır.
2) Yap-işlet-devret modeli ile hazır geliri satmak farklıdır. Bazı kamu yatırımlarının yap-işlet ve devret modeli ile özel sektöre yaptırılmasının da toplumsal faydası olabilir... Örneğin, Dalaman-Göcek arasında 900 metrelik tünel, yap-işlet-devret modeli ile 12 yıllığına özel sektöre verildi. Özel sektörün yaptığı tünel, yolu kısalttı... Akaryakıt tüketimini azalttı. Zaman tasarrufu sağladı. Yapan işletmeciye de kâr sağladı. Bu işletme 12 yıl sonra devletin olacak ve kamuya gelir sağlayacak. Bu tür yap-işlet-devret modeline kimse itiraz etmez. Ancak sürekli gelir getiren köprü ve paralı yolların gelirini iskonto ettirmek yalnızca başkalarına rant yaratmak amacıyla olur.
3) İşletme hakkını alan özel şirket, köprü ve paralı yolların bakım ve onarımını, devlet kadar titiz yapamaz. Özel sektör kural olarak kârını maksimize etmek için daha ucuz onarım ve bakım yolları arayacaktır. Bakım ve onarım kalitesi düşecektir. Köprü ve yolların ekonomik ömrü azalacaktır. Ayrıca kazalar ve riskler ortaya çıkacaktır. Devlet bunları geri aldığında daha fazla onarım masrafı yapacaktır.
4) Hükümet bu satış geliri ile yeni bir yatırım yapmıyor... Yani gelecek yıllar için bir gelir bırakmıyor... Tersine açıkları kapamak için gelecekteki gelirleri bugünden kullanmış oluyor. Bu uygulama gelecek iktidarların kullanabileceği kaynakların bugünden kullanılmasıdır.
Siyasi iktidarlar halkın malını basiretli bir tüccar gibi idare etmelidir. Ben, köprüler ve paralı yolların devri projesi Meclis’e gelince, yukarıdaki görüşlerimi gerek plan ve bütçe komisyonunda ve gerekse Meclis Genel Kurulu’nda, Sayın Baykal’ın da desteğini alarak açıklamıştım. O gün tasarı halinde olan ve bugün uygulamaya giren, köprü ve paralı yollardan sağlanan gelirin hükümet tarafından peşin satılması karşısında muhalefet partileri ne düşündüğünü açıklamalıdır.