Özelleştirme değil gelir kırdırma
Köprü ve paralı yolların 25 yıllık geliri, 5 milyar 640 milyon dolara satıldı. Bunun adı özelleştirme değil, “devlet gelirinin kırdırılmasıdır” .
Özelleştirme, mülkiyeti devlete ait işletmelerin, özel sektöre devredilmesidir.
Devletin gelirini satmak özelleştirme değildir. Özelleştirme, sermayesi devlete ait olan ve piyasa kuralları içinde çalışan işletmelerin, daha verimli çalışsın diye özel sektöre devredilmesidir.
Köprü ve paralı yollarda ise mülkiyet devri yoktur. Bunların 25 yıllık geliri bugünden peşin satılmıştır. Bu gelirler kırdırılmıştır. Yani devlet adına geliri başkası toplayacak. Buna karşılık bugün devlete peşin para ödeyecektir.
Köprü ve paralı yolların gelirini kırdırmak ile “yap işlet devret modeli ” de farklıdır.
Doğru olan borçlanmak
Söz gelimi üçüncü köprüyü bir özel sektöre yaptırıp, sonra da gelirini bu yatırım karşılığı, 10 yıl veya 12 yıl özel sektöre vermek, yap-işlet-devret işlemidir. Zira devletin elinde 3. köprüyü yapacak kadar bir geliri olmayabilir. Aslında burada da doğru olan, devletin üçüncü köprü yatırımını borçlanarak yapması ve sonra köprü geliri ile bu borcunu geri ödemesidir.
Zaten 4046 sayılı Özelleştirme Kanunu gerekçesinde, bu gibi gelir satışları için, “indirgenmiş nakit akımları yöntemi, ileride oluşacak yıllık gelirlerin bugüne indirgenmiş değeridir” deniliyor.
Köprü ve paralı yollara ait gelirin kırdırılması, ekonomik anlamda yanlıştır:
Köprü ve paralı yolların gelirini kırdırmak yerine hazinenin borç alması daha ucuz bir yol olurdu. Borç almak yerine gelir kırdırmakla devlet zarara uğramıştır.
Köprü ve paralı yolların 2012 yıllık geliri (11 ay üstünden hesaplanınca) 450 milyon dolardır. 25 yıllık karşılığı 11 milyar 250 milyon dolardır. Buna karşılık özel sektör 25 yıl süre ile her yıl alacağı 450 milyon dolarlık geliri bugünkü değere indirgemek için yüzde 7 iskonto oranını kullanmıştır. Bir bakıma devlet yüzde 7 faizle dolar olarak borç almıştır.
Oysa ki devlet, bu satış yerine, 25 yıllık ve her yıl 450 milyon dolar ödemeli dolar cinsinden borçlansaydı daha düşük faiz, en fazla yüzde 4 veya 5 ödeyecekti. Kaldı ki her yıl ödemeli olduğu için sonraki yıllar kalan anapara üstünden daha düşük faiz ödeyecekti.
Yabancı payı sorun olacak
Özel sektör haklı olarak yüzde 7 iç verim oranı kullanmıştır. Çünkü kendisi bu parayı borç alacak ve üstüne de bir kâr koyacaktır. Devletin ve özel sektörün borçlanma faizi aynı olduğu varsayımı altında, koyduğu kâr kadar devletin kaybı vardır.
Öte yandan, köprü ve paralı yolların geliri karşılık gösterilerek veya bu gelirden pay verilerek, devletin borçlanması daha farklıdır. Söz gelimi her yıl 450 milyon dolar ödemeli ve yüzde 3 faizle Hazine borç alsaydı, bugün eline peşin olarak 8 milyar 70 milyon dolar geçecekti. Yani bu gelirleri karşılık göstererek borçlanması daha da ucuza gelirdi.
Bir başka sorun, yüzde 40 olan yabancı payıdır. Yabancı sermaye doğal olarak hissesine düşen kârı her sene yurt dışına transfer edecektir. Yurt dışına kâr transferi artacaktır. Bu transfer cari açığa yansıyacaktır.
Öte yandan, köprü ve paralı yolların onarımında, özel sektör maliyetleri en aza düşürmeye çalışacaktır. Standart konulmuş olmasına rağmen, özel sektörün devlet kadar hassas olması düşünülemez. Çünkü devlet yalnızca maliyeti düşürmeyi değil, aynı zamanda sosyal maliyetleri de dikkate alır.