Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Hulki CEVİZOĞLU
Hulki CEVİZOĞLU

Özal’a gerçekten suikast yapıldı mı?

Son günlerde medyamızın ve Türk siyasetinin tutumunu anlamak mümkün değil.
Kondurmak istemiyoruz ama, aslında anlamak mümkün.
Yıllardır medyanın adam olmasını umduk, ama olmuyor. O da kendi suyunda ilerliyor.
Bakınız nelerden söz ediyorum?
- Turgut Özal’a başbakanlığı döneminde yapılan Kartal Demirağ suikastı,
- 12 Eylül Cuntasının üyelerinden eski Hava Kuvvetleri Komutanı Tahsin Şahinkaya hakkındaki iddialar ve Şahinkaya’nın konuşması,
- PKK terör örgütünün başı Öcalan’a af ve hükümetin masaya oturması,
- Eski Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Eşref Bitlis’in öldürüldüğü iddiaları.
Ben, Turgut Özal’ı, parti kurma sürecinden başlayarak yıllarca izledim. Hürriyet Gazetesi’nin Başbakanlık Muhabiri ve “Başbakanlık Masası Şefi”
olarak...
Bugünlerde, Özal’ın oğlu Ahmet Özal ve kardeşi Korkut Özal, piyasaya çıkıp Özal’la ilgili birbiriyle çelişen abuk sabuk açıklamalar yapıyorlar.
Artık, birilerini suçlamak (kim olduğu önemli değil, iş zıvanadan çıktı), moda oldu ya.
Ahmet Özal’a göre, babası Kartal Demirağ’ın arkasında kim olduğunu biliyormuş, bunları MİT’e ve polise vermiş; Cumhurbaşkanı iken de öldürülmüş, saç kılları yurt dışında bir kasada duruyormuş. Korkut Özal’a göre ise, ağabeyi ölünce ağzından köpük gelmiş, bu da zehirlendi anlamına geliyormuş, vs, vs..
Hakkında yolsuzluk iddiaları ayyuka çıkan, zaman zaman gözaltına alınan, parasızlıktan Barzani’ye bile gidip villa inşaatları alan, Başbakan Erdoğan’la sıkı fıkı olan Ahmet Özal’ın iddiaları hezeyan gibi.
Kardeşim, Turgut Özal gibi gücü istediği gibi kullanan bir başbakan, kendisine suikast yaptıranları biliyorsa hesap sormaz mı? Kimlere hesap sormadı ki?
Efendim, “Türkiye karışmasın diye hesap sormamış!” Böyle şey olur mu?
Başbakana suikast yapıldı ise, arkasındaki kişiler biliniyor ise, ortalık karışmasın diye cezasız bırakılır mı? Başbakanlara suikast yapmak, Cumhurbaşkanı zehirlemek normal bir davranış mıdır?
Laf ola beri gele.
Hürriyet’in eski sahibi Erol Simavi de zanlılar arasında gösteriliyor.
Ben tanığım ki, Özal’ın by-pass ameliyatından sonra Simavi, Özal’a ağır bir açık mektup yayınlamış, sonra da barışmışlardı.
Hürriyet’in o zaman Cinnah Caddesi’nin başındaki Ankara bürosuna, dönemin Ankara Emniyet Müdürü Mehmet Ağar bizzat gelerek, Erol Simavi’ye eşlik edip, az yukarıdaki Başbakanlık Konutu’ndaki Özal görüşmesine götürmüştü.
Yani bu bir “katil-maktul görüşmesi” mi idi?
Ayrıca, Özal’a kongre salonunda “iki el” ateş eden Demirağ, nedense sadece 4 yıl hapis yattı. Onun büyük bölümünü de açık cezaevinde ve tarlada çalışarak!..
Geçen gün bir haber vardı. Polisin parmağını ısıran kişiye 22,5 yıl hapis istenmiş! (Milliyet, 23.09.2010, Perşembe). Yani, başbakanı vurmak 4 yıl, polisin parmağını ısırmak 22,5 yıl, öyle mi?
Şimdi can alıcı soruyu soruyorum:
Özal’a gerçekten suikast yapıldı mı?.. Yoksa, Özal bu operasyonun ortağı mı?
Özal’ın parmağını saran doktorlar, bugün çıkıp konuşmalı. Özal’ın parmağındaki kurşun yarasını kimler gördü? O günleri hatırlıyorum. Her şey örtbas ediliyordu. Demirağ, ben yapmadım, diyordu. Özal, hemen salona dönüp konuşma yapıyordu. Korumalar binlerce insanın arasındaki Demirağ’a ateş ederek, sadece onu vuruyordu! Sadece iki el ateşten sonra adamın silahının “tutukluk yaptığı” (!) açıklanıyordu. Ağca, sürekli konuşurken, Demirağ sürekli susturuluyor ve medyadan kaçırılıyordu.
Öte yandan, bu olay Özal’ın oylarının büyük oranda düşüşe geçtiği, sivil diktatör suçlamalarının yoğunlaştığı zamanda oluyordu nedense! Ki, o Özal, sadece yüzde 22,5 oyla Çankaya’ya çıkma hesapları yapıyordu ve başardı da!..
Ayrıca, suçlananlardan biri dönemin MGK Genel Sekreteri Sabri Yirmibeşoğlu. Özal, o dönemlerde Genelkurmay Başkanı ve KKK üzerinde operasyonlar yaparken, bu komutanı mı görevden alamadı yani?
Bir daha soruyorum: Özal’a bu suikast gerçekten yapıldı mı?
Bugün açılacak bir soruşturma, toplumu yanıltma, kandırma ve büyük siyasi çıkar sağlama iddialarıyla Özal ve o dönemin sorumlularına açılmalıdır.
Bir de, Cumhurbaşkanı olarak ölen Özal’ın zehirlendiği iddiaları var.
Ahmet Özal diyor ki, “Babamın saçları yurt dışında, kasada.”
Niye?
Eğer babanızın zehirlendiğini düşünüyorsanız, ortalığı bulandırmadan, o saçları Başbakan Erdoğan’a teslim edersiniz, analiz yaptırırsınız ve gerçeği açıklarsınız.
Niçin gerçeğin peşinde değilsiniz de, spekülasyon yapıyor ve bugünkü iktidarın ekmeğine bolca yağ sürüyorsunuz? (Bu, seçimler gelirken ortaya çıkar!)
Turgut Özal’ın saçlarını, ilerde parasız kalınca, açık artırmada yüksek fiyata satmak için mi tutuyorsunuz?
Türkiye’deki “derin devlete” (!!) inanmıyorsanız, versenize ABD’li yetkililere, ya da Barzani’ye!.. Onlar sonucu araştırıp size ve bizlere söylesinler.
Orgeneraller Şahinkaya
ve Bitlis...
Yerim kalmadı.
Tahsin Şahinkaya ve Eşref Bitlis’le ilgili de önemli şeyler söyleyeceğim ve medyanın cehaletini ortaya koyacağım.
Bugün Türkiye’de “hakkı teslim etmek” isteyen objektif bir medya olsaydı, biraz Ceviz Kabuğu programı izlerdi ve oradan alıntı yapardı.
İzlemeyenlere, Çarşamba günkü yazımda anlatacağım.
İyi pazarlar.

DEĞİRMEN
Başbakanın medyayı yok etmesine gerek yok,
o kendi kendisini imha ediyor.

Yazarın Diğer Yazıları