Oyalıyorlar, uyutuyorlar, kandırıyorlar!
“PKK’nın tankı, topu ve ağır makinelileri var.
Üstelik bunlar ABD patentli.”
Bunu söyleyen Recep Tayyip Erdoğan.
Diyor ki Erdoğan, PKK’ya tankı ve topu ABD veriyor.
Bu ifadenin açılımı PKK’nın ardındaki güç ABD demek değil mi?
Öyle ise Recep Tayyip Bey’e soruyoruz:
PKK’nın ardındaki güç ile PKK’yı nasıl tasfiye edeceksin?
Cevap ver, ondan bilgi, istihbarat, izin ve onay istemek neyin nesidir?
Şu tabloya bakın Türk kamuoyu günlerdir oyalanıp, uyutuluyor.
Neymiş efendim, ABD Dışişleri Bakanı süre istemişmiş!
Neymiş efendim, Irak tarafından geri adım varmış!
Neymiş efendim, 5 Kasım’da Bush görüşmesi varmış !
Yahu, ABD’nin PKK’nın arkasındaki güç olduğunu söyleyen, tankı bile var diyen sen değil misin?
Görüşsen de, buluşsan da, konuşsan da sanki bir şey mi değişecek?
Değişmeyeceğine göre beklemek ve patinaj yapmak niye?
Bak 8 askerin PKK’da esir!
İsrail 2 asker için Lübnan’ı işgal ederken, sen hâlâ ne diye beklemedesin!
Hem Deniz Baykal’ın dediği gibi, övündüğümüz şanlı Ordu’muz bugünler için var değil midir?
TSK bugün görev icra etmeyecek de ne zaman edecek?
Yoksa bizim Ordu’muz artık sadece NATO’nun talepleri için mi vardır?
Evet soruyorum; Afaganisan ve Lübnan’da terörist arayan TSK’ya, kendi şerefi adına sınırın ötesine geçmesine niçin izin verilmiyor?
Verildi, geçti ve bombaladı mı dediniz?
Hikâye anlatmayın, biz tuluat istemiyoruz gerçek bir operasyon ve harekâttan söz ediyoruz.
Hem öylesine bir harekât ki ABD’sinden, Barzani ve Talabani’sine kadar pek çok küstahın ağzını kilitleyecek şiddetle olmalı.
Türkiye böyle bir topyekün operasyona sadece PKK için değil, sadece bağımsız Kürdistan devletini engellemek için değil, aynı zamanda onuru yani şerefi için de derhal start vermek durumundadır.
Yok bu yapılmayacak ise, o zaman sayısı ve kapasitesi ile böbürlendiğimiz böylesine büyük bir Ordu’yu, neden muhafaza ediyor ve ülkenin kıt kaynaklarını heba ediyoruz.
Deniz Baykal’ın söylediklerini tekrar ediyorum:
Kullanılmayan güç, güç değildir... Gücün kullanılacağı gün de bugündür..
Savaş mı istiyorsun?
Evet istiyorum..
Söyler misiniz TSK bugün vuruşmayacak da ne zaman vuruşacak?
Yok, yok, yok yanlış anlamayın, vuruşmayı istemeyen asker yani TSK değil, tersine onlar bizim istediğimiz türden büyük bir harekât için feveran halinde talepteler..
Vuruşmayı istemeyen, iktidarım bundan acaba etkilenir mi, devleti ele geçirme projem acaba aksar mı hesaplarını yapan AKP iktidarıdır.
Hayır, hayır, hayır.
Öyle üç-beş sorti ile bu milletin ayağa düşürülen onurunu, şerefini tamir edemezsiniz.
K.Irak’a girilecek, dümdüz edilecek ve dahası orada tampon bir bölge oluşturulup kalınacak.
Efendim ABD istemez, başımız derde mi girer!
Yahu sen değil miydin, nerede incelirse orada kopsun diyen?
Aylardır yapılan sövgüleri duymuyor, gelinen vahamet noktasını görmüyor musun?
Unutmayın Türkiye bugün savaşmazsa, yarın topyekün bir savaşa mecbur kalacak.
DERTLERİ BAŞKA...
Sansür-karartma ve BAAS iktidarı!
Haberi duymuşsunuzdur, AKP iktidarı Dağlıca Şehitleri ile ilgili haberlere sansür getirerek, karartma uygulamaya başladı.. Amaçları toplumda oluşan infialin, siyaseten kendilerini etkilememesi.. Yahu böylesi olaylar toplulukları kenetler ve onları milli bir kimlikte bir araya getirir.. Dolayısı ile önlemek niye?... Korkuları ,bütün bunlardan teslimiyetçi iktidarlarının siyaseten olumsuz etkilenmesidir. Nitekim bu kaygılarını daha ilk saatlerde, yani halk tepki göstermeden önce, Pazar sabahı bile dillendirmişlerdi. Hatırlayın Başbakan medyaya ultimatomlar vermişti.. Hiç kuşkunuz olmasın bu tepkiler siyaseten AKP’nin lehinde olsaydı, tıpkı Hrant Dink’ın cenazesinde İstanbul’da yapılan gösterilere suskun kalınması misali bir şey denilmeyecekti.. Bunların derdi, gerçekte sadece ve sadece parti çıkarıdır.. Düşünebiliyor musunuz bu sansür sebebi ile şehitlerimizin cenaze törenlerine bile yayın bağlamında kısıtlama yapılacak... Böylesi uygulamalar, ancak BAAS’cı Ortadoğu ülkelerinde, örneğin Saddam’ın eski Irak’ında, ya da Esad’ın Suriye’sinde görülür. Maalesef AKP ile beraber Türkiye’de de bu tür dayatmalar olağan hale geldi.. İlginç olan her fırsatta özgürlük şampiyonluğunu yapan AB’ci entellerin bu sansüre tek laf etmemeleridir.. Görüyorsunuz işte, özgürlük bunlar ve AKP için amaç değil araç..
ÖDÜLLENDİRMELİ...
Erdoğan açık ara şampiyon!
Dün açıklanan devlet rakamlarına göre Erdoğan açık ara ile şampiyon.. Doğruya doğru, Başbakanımız birazdan sunacağım konuda birinciliği hiç kimseye kaptırmadı.. Hangi konu mu? İç Borçlanma... Evet dün yayınlanan devletin borçlanma raporuna göre Recep Tayyip Erdoğan, bütün Cumhuriyet tarihinde yapılan toplam iç borçlanmalardan çok daha fazla borçlanarak müthiş bir rekora imza attı.. Bunu ben uydurmuyorum, devletin resmi birimleri dün açıkladı. Buna göre Tayyip Erdoğan, 95.3 milyar dolar olarak devraldığı toplam iç borç stokunu, iktidarı süresinde yüzde 124 artırarak 213.7 milyar dolara yükseltti.. Evet yanlış okumadınız, Türkiye’nin 80 yıllık toplam iç borcu 95.3 milyar dolar iken, Tayyip Erdoğan 5 yılda buna 118.2 milyar dolar daha ilave etti.. Müthiş değil mi? Hemen bir tören düzenlemeli ve Başbakanımızın bu şampiyonluğuna ödüller vermeliyiz! Rapora göre borçlanma yapmayan ve hatta onu gerileten lider ise Prof. Necmettin Erbakan... Ah ne ki.. Böyle bir Hoca’dan böyle bir talebe yazıklar olsun...
KURALI TAKMADI
Ahmedinecad’ı alkışlayalım!
Türk’ün büyüklüğünden, AKP kesimi haberdar değil ama, eloğlu yani İran Cumhurbaşkanı haberdar ve ona göre tutum takınıyor.. Haberi okumuşsunuzdur. İran Cumhurbaşkanı soykırım müzesini ziyaret etmemek ve bu şekilde Türk halkını rencide etmemek için, Ermenistan ziyaretini gerekçesiz noktaladı ve ülkesine geri döndü... Oysa, devletlerası ilişkilerde böylesi sembolik ziyaretler, oyunun kuralıdır. Hal bu iken Ahmedinecad bu kuralı hiçe sayarak, Türkiye’ye müthiş bir jest yaptı.. Doğrusu İran Devlet Başkanının bu tavrı takdire ve alkışa değerdir.. Barzani ve Talabani gibi peşmerge önderlerinin Türk Ulusu ve Devletine salya akıttığı bir süreçte İran gibi, devlet gibi devlet olan bir ülkeden sergilenen bu tavır, kırılan onurumuzu biraz olsun tamir etmiştir... Diyeceksiniz ki İran’ın ve başkanının hesabı ve amacı var.. Olsun, olabilir.. Önemli olan hesap ve amaçların Türkiye’ye saygı sonucunu getirmesidir.. Bugünkü, İran-Türkiye ilişkileri bu çerçevededir.