Orman deyip geçmeyin
Telefonum çaldı. Arayan Avukat dostum Onur Cingil''di. Maltepe Zümrütevler ormanlık alanda ağaç kesimi ihbarını almış ve semt sakinleri ile görüşmüş olayı araştırmak gerektiğini söyledi.
Çok yakın olduğumu ve geleceğimi bildirdim. Tam bu gibi durumlara çabuk ulaşabilmek için aldığım motora atlayıp gittim.
Semt sakinleri ile görüştük.
Yurttaşlar kesim yapıldığını ne olup bittiğini görmek için de alana gittiklerinde kesim yapan kişilerin "mesire alanı için araziyi kiraladık" cevabını almışlar.
Onur Cingil ve ben alanı görmek için ormanlık bölgeye gittik. İnanamadım. Tepelerde binlerce kesilmiş ağaç vardı.
Ağaçlar gençleştirme kapsamında mı kesildi?
Orman yangınlarını engellemek için yol açma kapsamında mı kestiler?
Yoksa seyreltmek maksatlı mı yoksa mesire alanı için mi kesilmiş bilmiyoruz.
Ancak bahse konu yere gittiğimizde bir alanın düzleştirildiğini yol yapıldığını gördük. Hatta güzergah üzerinde kaldırım taşları ve yol taşları öbek öbek duruyordu.
Konu hakkında Maltepe Belediyesini aradım. Belediye yetkilileri "alanın kendilerinin sorumluluğunda olmadığını, daha önce ağaç kesildiği yönünde ihbar geldiğini, alana gidip müdahale ettiklerinde çalışan firmanın Kartal Orman Müdürlüğünün iznini gösterdiğini bu konuda resmi yazışmaları başlattıklarını" söyledi.
Alandan ayrılırken yine aynı yerde onlarca kahvaltı, mesire alanı, düğün balo organizasyonu için yerlerin olduğunu gördük. Bir kısım vardı ki bir tabela konmuş ve "giriş yasak" yazılmış. Bir kişi de zincirlerle oluşturulmuş kapıda bekliyordu.
Bu kişiye kendimizi tanıtıp sorduk. "Ben size bilgi vermek zorunda değilim" dedi. Kimin izni ile buradasın, ne amaçla buradasın, memur musun vs. gibi sorularımızı cevapsız bıraktı.
Ormanlık alanın hemen hemen her köşesinde balo, davet, organizasyon işleri için yerler var. Mesire alanları, kahvaltı ve et lokantaları var.
Takip edeceğiz takip edeceğiz ama hangisine yetişeceğiz şaşırmış durumdayım.
Bu bilgileri Twitter''dan paylaştım. Sosyal medyadan paylaşınca haklı serzenişlerde aldım. Şırnak''ta binlerce ağacın kesildiği bildirildi. Gerçekten yüzlerce kamyon ve TIR''larla taşınan kesilmiş ağaç tomruklarını gördüm. Bu konuyu da araştırıyorum.
Sadece buralar değil.
İstanbul Beykoz, Samandıra, Kayışdağı, Muğla, Adana Pozantı, Kozan, Mersin her yerden görüntüler geldi.
İnsanın aklı almıyor.
Bir sömürge ülkesi gibiyiz.
Madenlerimiz yağmalanıyor. Ormanlarımız kesiliyor. Nehirlerimize beton dökülüyor. Şehirlerimizde her yer parsel parsel kapatılıyor.
İngilizlerin, Fransızların, İspanyolların Kuzey ve Güney Amerika''yı istila ettiklerinde yaptıkları ne varsa bugün ülkemizde yaşanıyor.
Tek yapmadıkları şey Türk vatandaşlarının boyunlarına zincir vurmadılar. Onun dışında fındığımız, çayımız, zeytin ağaçlarımız, tarlalarımız, eşi benzeri olmayan kıyılarımız, dağlarımız satılıyor. Hem de üç beş kişiye, yok pahasına.
Gidip gördüğüm orman talanında da farklı bir şey yok.
Tüm dünya ormanlık alanlarını arttırmaya çalışırken biz ormanlık alanları yok etmeye çalışıyoruz. Ormanlarda yaşayan canlıları görmezden geliyor rant uğruna insanımız dahil her şeyi katlediyoruz.
Buna dur demek gerekiyor. Fakat gördük ki buna dur diyecek olanlar iktidarlar, hükümetler değil. İşçisiyle, köylüsüyle, ofislere tıkıştırılmış beyaz yakalı işçileriyle, asgari ücretlisiyle hepimizin buna dur demesi gerekiyor.
Sesimizi çıkarmadan bu gidişata dur diyemeyeceğiz.
Her zaman söylediğim gibi bireysel olarak değil örgütlü bir mücadele ile bu alanlara verilecek tahribatın önlenmesi gerekmektedir.
Özel ormanlar ve turizm amaçlı tahsislerin durdurulması ve 2B alanlarının iptal edilmesi gerekmektedir. Orman Yasası yeniden ele alınmalıdır.
Hem hukuki hem toplumsal bir karşı duruş gösteremezsek biteriz, bitiyoruz.
Sanmayın ki sayımız üç beş kişi.
Paylaştığım videoları yüz binlerce izlenmeye ulaştı. Kesilmiş ve üst üste dizilmiş kütüklerin fotoğrafı 17 binden fazla beğeni yaklaşık 5 bin retweet aldı.
Bunları şu yüzden yazıyorum.
Evet tepki gösteriyoruz, ama sadece Twitter''da kalıyor. AKP''nin bu ülkeye yaptığı en büyük kötülük protesto kültürünü yok etmek oldu.
Parti mitinglerine sıkıştırılmış hibrit protestolara mahkum olduk. Önceden sendikalar yürürdü, öğrenciler yürürdü. Cumhuriyeti sevenler yürürdü. İki kişi bir araya gelir otoriteye karşı pankart açardı.
Artık yumurta bile atmıyoruz. Yaptığımız tek şey "like" tuşuna basıp "retweet" etmekten ibaret. İçerisine girdiğimiz girdapta onlarca konser ve festival iptal edilirken, tek bir Tarkan konserinden medet umuyoruz. Kötü değil ama hiç yeterli de değil.
Biliyorum, onlarca mahkeme, dava tehdidi, enflasyon, 5 lira olan ekmek, yıldırdı hepimizi, sindirdi. Ama işte biz sinersek ormanlarımızı yok ediyorlar, dağlarımızı ele geçiriyorlar. Şehirlerimizi yağmalıyorlar, madenlerimizi zenginlere peşkeş çekiyorlar.
Eğer ülkeyi bu yağma düzeninden kurtaracaksak sadece sandıkta değil, ormanda, madenlerde, mahkemelerde, kıyılarda, denizlerde, ekmekte kurtaracağız.
O yüzden orman deyip geçmeyin…