Orgeneral başbuğ hukuk, anayasa, yasa, etik ve demokrasi dersi verdİ

Şimdi sıra savcılarda
Görevleri bu sorunun cevabını bulmak: Hapiste olan 105 kişi, yargılanan 142 kişi, tutuklanmış, dava açılmasını bekleyen 100’e yakın kişinin “Ordunun olmayan, ordudan da çalınmamış 45 silah ve mühimmatla bağlantısı” nedir?

Türk ordusu; CIA, MI 6, GLADIO türü eylemler için kullanılmış olan gömülü silahlara sahip değildi. NATO’nun, “sahra talimatnamesi” doğrultusunda 1950’li yıllarda gömülen silahlar; diğer 22 ülkede yapıldığı gibi Türkiye’de de ordu tarafından 1986’dan itibaren topraktan çıkartılmış, ordunun depolarına alınmış ve bu işlem 1996 yılında tamamlanmıştı. Orgeneral açıkça, samimiyetle, temiz Türkçeyle, hiddetlenmeden, bağırmadan, vücut dilini kullanmadan bunları söylüyordu.
Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ, tam 2.5 saat süren açıklamasında dedi ki; Türk ordusu darbe ortamı yaratmak isteyenlere izin ve destek veriyor yakıştırması yapanlar ayıp ediyorlar; tutuklu emekli generallerin GATA’ya tahliye için getirildiğini söylemek de ahlaksızlıktır. Cihan Haber Ajansı muhabiri Müslüman biri olduğu için ordu onu dağ başında soğuktan donmaya terk etti diye çamur atanlar da yalancıdırlar.
Şimdi sıra savcıda.
Gömüden çıkan bu silahlar ordunun olmadığına göre kimindir? Kimler gömdü ve ne için kullanılacaktı?
Bunun cevabını vermek, belgeleri, kanıtları ve tutarlı bağlantılarıyla sunmak Ergenekon savcısının tarihi görevidir.12 dalga operasyonla tutuklanan ve şimdi hapiste olan toplam 105 kişi, haklarında dava açılıp yargılanan 142 kişi ve tutuklanmış, dava açılmasını bekleyen 100’e yakın kişinin “ordunun olmayan, ordudan da çalınmamış 45 silah ve mühimmatla bağlantısı” nedir?
Orgeneral açıkladı.
Savcıdan bekliyoruz.
* Necati Doğru / Vatan

++++++

GÜNÜN SORUSU
Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’un basın toplantısında sözünü ettiği LAW kalıntıları
kamuoyuna müthiş silahlarmış gibi yansıtılırken Emniyet ve savcılar neden sessiz kaldı?
Neden gereken düzeltmeyi yapmadılar? Merak edilmez mi?
* Melih Aşık / Milliyet

++++++

Hukuk adına balans ayarı
Genelkurmay bu davanın mahiyeti ve seyri hakkında kendi konumunu hukuk devleti konsepti çerçevesi içinde belirlemiş ve yakın takibe almış olduğunu ortaya koydu. Yürümekte olan dava ile ilgili olarak usule ve yasalara riayet etmenin gerekliliğinden dem vurup, sayfalarında ekranlarında ‘kaba kompas’ yayın yapanlara hukuk adına sağlam bir ‘balans ayarı’ yaptı.

++++++

Basının kaderi: Fırça
Komutanın kızgınlığından aslan payını, “Ergenekon” kelimesini ilk telâffuz eden Star Medya Grubu Başkanı Mustafa Karaalioğlu aldı. Kendisine, mahkeme kararıyla bu ismi telâffuz etmenin yasak olduğunu hatırlattı Genelkurmay Başkanı. Başbuğ, Mehmet Ali Birand’ın lâfın gelişi söylediği “topraktan fışkıran silâhlar” sözünü de sevmedi. Hele, GATA’ya sevkler konusunda yazılıp çizilenlere iyiden iyiye kızmıştı. “Bu konuyu böyle yalanlarla gündeme getirmek ahlâksızlıktır” bile dedi. Galiba, basının kaderi, her basın toplantısında, az ya da çok “fırça” yemek.
* Nazlı Ilıcak / Sabah


Kader kaçınılmaz, önüne geçilmez olandır. Sebep-sonuç ilişkise bakarak Karaalioğlu ve Birand için kendi ‘düşen ağlamaz’ demek daha doğru olmaz mı?


++++++

Medya “geri bir tezgah”ın aleti
Basın toplantısında bir gazeteci söze “Ergenekon davası..” diye başladı...
Başbuğ yanıtladı:
- Mahkeme kararı davanın Ergenekon diye nitelenmesini yasaklıyor...
Soru sahibi ne duruma düştü?..
Bir başka gazeteci soru sorarken lafa:
- Toprağı kazdın mı silah fışkırıyor.. diye girdi..
Başbuğ uyardı:
- Silah fışkırıyor demek doğru mu?..
Gazeteci lafını geri aldı...
*
Genelkurmay Başkanı toplantı boyunca medyanın yalan dolan üzerine nasıl yayın yaptığını somut örnekleriyle anlattı...
Salonda tık yok...
Başbuğ medyaya dört başı mamur hukuk, anayasa, yasa, demokrasi dersi verdi...
Darbe edebiyatıyla ortalığı allak bullak eden medyanın temsilcileri dinlediler...
*
Başbuğ’un yüksek düzeyde kavrayışı ve konulara egemenliğiyle süregelen basın toplantısından sonra ortaya bir gerçek çıkıyor...
Barolar..
Anayasa Mahkemesi..
Asker..
Medya bu üç kurumdan geri mi geri bir tezgâhın aletine dönüşmüştür...
*
Medya bu pazarlamayı sürdürecek...
Darbe edebiyatı üzerine yayınlar sürecek...
Genelkurmay Başkanı’nın açık seçik gerçeği dile getirmesine karşın, cemaat iktidarının çöküşü darbe sayıklamasıyla sürecek...
* İlhan Selçuk / Cumhuriyet


++++++

Orgeneral İlker Başbuğ, Ümraniye Davası’yla ilgili olarak askeri savcıların da çalışma yaptığını söyleyerek, önemli bilgiler verdi.

++++++

'Ordu müdahil oldu'
İddianame zayıflayabilir
Anladığım kadarıyla Silahlı Kuvvetler dünkü basın toplantısıyla Ergenekon davasına resmen müdahil oldu. Bu andan itibaren davanın seyri değişebilir. Savcılık, Silahlı Kuvvetler’in bu duyarlılığını görmezden gelerek daha da sertleşebileceği gibi tam tersi de yaşanarak iddianame zayıflayabilir de.
DAVANIN ADI: Ergenekon davası adına karşı çıkarak “Bu konuda mahkemenin emri var, davayı isimlendiremezsiniz” dedi. Bu, Başkan’ın hukuka saygısını olduğu kadar bu isimle sürdürülen bir davadan rahatsızlığını da dile getiriyor.
GÖMÜLÜ SİLAHLAR: “Bulunan silahların hiçbiri bizim envanterimizde yok” dedi. Mühimmatın sadece kendilerinde bulunmadığını söyledi.
SERİ NUMARALARI: Mühimmatların herbirinde ayrı bir seri numarası bulunmadığını, kafile numarası bulunduğunu belirterek “Örneğin aynı anda yapılan tüm el bombalarının kafile numarası aynıdır” diyerek irtibat kurulmasının yanlış olabileceğini söyledi.
ÜMRANİYE BOMBALARI: Ümraniye’de ele geçen el bombalarıyla, Cumhuriyet’e atılanların aynı kafileden olmasının bağlantı noktası olamayacağı ortaya çıkmış oldu. Bu el bombaları Ümraniye’dekilerden biri olabileceği gibi olmayabilirdi de. Bu da iddianamedeki ilgili bölümü zayıflatır.
İTİRAFÇI VE GİZLİ TANIK: Bu iddiaların doğru kabul edilerek iddianameye konduğunu ama olayın diğer tarafından (kendilerinden) bilgi istenmediğini söyledi. Demek bilgi istense durum farklı hale gelecek.
GATAKULLİ:Genelkurmay Başkanı sağlık raporlarının GATA uzmanları tarafından değil savcılığın belirlediği sağlık kurumları tarafından verildiğini söyledi. Bu yayınlara karşı savcılığın herhangi bir açıklama yapmaması üstü kapalı olarak eleştirildi.
ASKERİ SAVCILIK: Ergenekon davası nedeniyle Silahlı Kuvvetler’le yapılan her bağlantının askeri savcılar tarafından incelendiğini öğrendik. Bu da eğer savcılar bilgi isterlerse ayrıntılı raporların verileceğinin bir göstergesi. Ama anlaşılan savcılık şu ana kadar ordudan hiçbir konuda bilgi ve belge istememiş.
ESKİ KOMUTANLAR: Hilmi Özkök’ün hukuksal yardım aldığını belirtti. Bu da askeri yargı yetkililerinin, adı geçen diğer komutanlarla da ilgili çalışma yaptığını ve raporlar düzenlediğini ortaya koyuyor.
HUKUKA BAĞLILIK: Ergenekon konusunda şu ana kadar hukuk dışı hiçbir şey yapmadığını söyleyen Başbuğ, açıkça davanın ilgililerini de aynı çizgiye çağırdı.
KİŞİNİN MASUMİYETİ: Asker açıkça suçlu olup olmadığı bilinmeyen kişilere yönelik uygulamaların sıkıntı yarattığını bildirdi.
* Can Ataklı / Vatan


++++++

Başbuğ daha ne desin?
Org. Başbuğ’un toplantısını dinlerken sürekli olarak ‘Şu anda yandaş basının yandaş insanları, çeşitli kademelerdeki libo-faşolar, Altan biraderler, Taraf gazetesinin yazı işleri elemanları acaba kimbilir neler düşünüyorlardır’ diye düşündüm.
Düşmanlıktan, kinden gözleri dönmüş insanlara ‘Ahlaksız’ dedi, ‘İlkesiz’ dedi. Daha ne desin Genelkurmay Başkanı; tek tek suratlarına mı tükürsün anlamaları için...
Adını vermedi ama Ergenekon davası hakkındaki ilk kapsamlı konuşmasıydı. Bu nedenle de çok önemliydi.
Ben, saydığım meczuplar listesinden olsaydım, dün komutanı dinlerken biraz kendimi sorgular, bayağı utanırdım.
TSK gibi bir kurumu prestijsizleştirmek, gözden düşürmek, gücünü yok etmek; sonunda kurumu tamamen yıkmak olduğu görülen bir savaşın tarafı artık bu insanlar. Medya içine kümelenmiş ahlaksız, ilkesiz, düşman tavırlı, gözü dönerek saldırganlaşmış bir grubun gerilla taktikleriyle sürdürdüğü bir iç savaş ile karşı karşıyayız.
Dün komutan kurumunu savundu. Ama söyledikleri o kadar iyi düşünülmüş ve içerikliydi ki bu ‘savunma’, anlamda müthiş bir taarruza da dönüştü. Asker ilk defa kendisini yaralamaya, karalamaya çalışanlara hakkındaki fikrini açıkça söyledi, karşıdakinin neler amaçlıyor olabileceğini ima etti. Cumhuriyetimizin gelişimi ve geleceği açısından son derece önemli bir konuşmaydı bu.
* Serdar Turgut / Akşam


++++++


PIRRRRRRRRRAG...
Cumhurbaşkanı geziye çıktı

O dönemin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Tayyip Erdoğan, Belediyespor-Sakaryaspor playoff finali için Japonya gezisini yarıda kesti.
Bu dönemin Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın oğlu merdivenlerden düştü, Afganistan gezisini apar topar yarıda kesti, “Baba olunca bu işler çok zor” dedi.
Diyarbakır’da mayın patladı...
9 evladımız şehit oldu.
Şemdinli’de karakol tarandı...
1 evladımız şehit oldu.
Genelkurmay Başkanı elinde lav silahıyla konuştu, “Ahlaksızca yayın yapılıyor” dedi. “Ahlaksız” dedikleirnin bazıları o salondaydı... Bir gazeteci 9 evladını şehit vermiş kurumun komutanıyım diyen Genelkurmay Başkanı’nın doğum gününü kutladı!
Eski Adalet Bakanı’nı üniversitede canlı bombayla öldürmeye çalıştılar. Peşinden otogarda bi canlı bomba daha yakalandı.
Cumhurbaşkanı Pırrrrrag’a gitti.
* Yılmaz Özdil / Hürriyet

++++++

Emniyetin zamanlaması
İlker Başbuğ’un açıklama yapacağı günler öncesinden belliydi.
Poyrazköy’de yapılan kazılarda bulunan mühimmata dair konuşma yapacağı da...
Ancak Başbuğ’un konuşmasından sadece birkaç saat önce Emniyet Genel Müdürlüğü, 21 Nisan’da başladığı Poyrazköy kazısının silah ve mühimmatlarını basının önüne çıkardı. Zamanlama oldukça dikkat çekiciydi. Nitekim Başbuğ’da cevap olarak el bombalarının ve lav silahlarının emniyette de bulunduğunu iddia ifade etti.
* odatv.com


++++++

MİNİ YORUM
Eğitim şart ama...

Genelkurmay Başkanı, Mustafa Karaalioğlu’nun kamu önündeki yazılıda yaptığı hataları, sözlüde tekrarlamasına izin vermedi. Gazeteciliğin etik ve teknik değerlerini öğrenmesine çalıştı.
Türkiye’nin merakla beklediği cevaplarla dolu 2.5 saatten, askerin söylemesine gerek dahi olmayan, bilinen görevini başlığa çıkaran Karaalioğlu, öğrenmeyi pek sevmiyor anlaşılan...

Yazarın Diğer Yazıları