Organik bal şekerlenir
Kamuoyunda bal konusunda yanlış bir anlayış var... Kristalize olan, halk diliyle şekerlenen bala iyi bal gözüyle bakılmıyor. Gerçekte ise tam tersine, iyi ve katkısız bal şekerlenir. Balın kristalleşmesi içindeki dekstrozun tanecikler haline gelmesi sonucu balın akıcılığını az veya çok kaybetmesidir. Bu sonuç balın özelliğidir.
Eğer balı kristalize olarak yemek istemiyorsanız, bal kavanozunu sıcak su dolu kap içine koyun kendiliğinden şekeri çözülecektir. Dikkat edilmesi gereken, balın sıcaklığının 60 dereceyi geçmemesidir. Eğer 60 dereceyi geçerse ve kötü depolama şartları olursa, balın kimyasal yapısı bozulur, zararlı hale gelir.
Söz gelimi, ısıtılınca balın içindeki kimyasallardan diastas sayısı düşmektedir. Diastas sayısının mevzuat değeri, çiçek ballarında en az 8’dir. Bu değerin daha düşük çıkması dolum tesislerinin balı ısıtmasından ileri geliyor. Gerçekte bal petekten süzüldükten sonra, işlemeye gerek kalmadan doğrudan kavanoza konulabilen bir üründür. Fakat bal firmaları, özellikle balın içinde kalmış olan ince petek, polen vs.. leri ince filtreden geçirmek ya da balın donmasını engellemek için genellikle ısı işlemi uyguladıklarından diastas sayısı düşer.
Yine, bal ısıtılınca veya depo şartları kötü olunca içindeki kimyasallardan Hidroksi Metil Furfurol’un değeri artıyor. Bu kimyasalın mevzuat değeri en çok 40’tır. Bal 60 derecenin üstünde ısınırsa veya uzun süreli ısınırsa bu değer artıyor. Bu değerin artması balın besin değerinin düşmesi demektir. Ayrıca bal ısıtılınca, rengi de daha koyu olmaktadır.
Ben bir iktisatçı olarak bunları neden yazıyorum? Çünkü eğer değerlendirmesini bilirsek, balın özellikle Kuzeydoğu Anadolu’da, çiçek balı olarak, önemli bir ekonomik potansiyeli bulunmaktadır.
Dünyada gıda sektörü stratejik bir sektördür. Beslenme, gelecek nesillerin belirleyici unsurudur. Eğitim ve sağlık ile birlikte beslenme de iktisadi kalkınmada yeni neslin başarı şansını tayin eden faktörlerden birisi olacaktır. Kaldı ki beslenme ile sağlık arasında da doğrudan bir ilişki vardır.
Avrupa Birliği başta olmak üzere, gelişmekte olan ülkeler ilaçsız, hormonsuz ve doğal ürünlerin üretimine yani “ekolojik tarıma” ağırlık veriyor. Bu fırsattan yararlanması gereken ülkelerin başında Türkiye geliyor. Ekolojik tarıma uygun arazi ve potansiyel en fazla Türkiye’de var.. Gel gör ki Türkiye, henüz bu işin farkında değil.
Bal üretiminde dünyada dördüncü ülkeyiz. Önemli bir ihracat potansiyeline sahibiz. Ayrıca Ardahan’da Kafkas cinsi arının ürettiği bal dünyanın başka bir yerinde yoktur. Ancak dünyanın da bundan haberi yoktur...
Örneğin; Artvin, Ardahan ve Çıldır çiçek bakımından Türkiye’nin en zengin bölgesidir.
Çiçek balı üretiminde önemli bir potansiyele
sahiptir.
Posof ve Artvin’de saf Kafkas arısı mevcuttur. Bu arı, yerli arıya göre daha verimlidir.
Eğer çalışırsak bal üretiminde dünyada bir numara da olabiliriz. Olmamız için bal üretimini halka öğretmeliyiz. Bal üretimine standartlar getirmeliyiz. Devlet tahlil laboratuvarları kurmalı, ana arı üretimi yapıp, bal üreticine dağıtmalıdır. Daha da önemlisi bal üreticisinin kooperatifler şeklinde organize olması teşvik edilmelidir.