Operasyonlar dönüm noktası mı?
Demokratikleşme açılım ve çözüm masalları ile şımartılan, teröre alan açılan, muhatap alınan, terörle mücadele yerine müzakere ve pazarlığı silah bırakmamış bir örgütle sürdüren bir iktidara şahit olduk. İşin enteresan tarafı vatandaş da reyiyle bu çarpık gidişi destekledi. İktidar rey aldıkça coştu ve sonunda bazı bölgelerde kamu düzenini sağlayamaz ve vatandaş devleti arar hale geldi.
Uzatmalı iktidar nihayet 13 senelik yanlışı terk eder gözükmektedir. Aziz şehidimiz Yalçın Nane’nin ismini taşıyan dışarıdan onaylı operasyon gerçekleştirildi. Yıllardır etnik etiketli bölücü ve ırkçı terör örgütü ile İslâmi görüntülü, İslâmı teröre bulaştırmak ve tefrika yaratmak için kurdurulmuş IŞİD -bazılarına göre DAEŞ- kanlı örgütleri birçok vatandaşımızın kanına girdi. Hala şehitler veriyoruz. Demokrasiyi teröre yenik düşürenler şimdi günah çıkarıyor. 2002’den bugüne yanlış politikalarla, tecrübesiz, duygusal ve devletinden intikam alma peşindekiler, dış telkinlerle ülkeyi yangın yerine çevirdiler. Hayali ve romantik sözde çözümlerle ülke oyalandı. Türkiye’de hukuk devleti işletilebilse, terör örgütü ile iç içe olan parti çoktan kapatılırdı. Ona demokrasicilik oyunu oynatılmaz, toplumla dalga geçmesine fırsat verilmezdi. Habur’da kurulan çadır mahkemesi, güvenlik güçlerini savunmaya çeken, elini kolunu bağlayan sorumsuz anlayış, Oslo ve Dolmabahçe’deki rezil pazarlık ve mutabakatlar -Sayın Cumhurbaşkanı haberim yok dese de- ciddi devlet adamlığı ile bağdaşır mı? Böyle bir anlayışla nasıl bir koalisyon kurulabilir?
“Şiddetle kınıyoruz” ve “kanları yerde kalmayacak” lafları artık ezberlendi. 13 sene sonra inşallah uzatmalı ve istifa etmiş olan iktidar gerçekleri görebilmiş ve tecrübe kazanmıştır. Bunların ve kendilerine rey vererek “ileri demokrasi” ve “Yeni Türkiye” tuzağına teslim olanların terörden ve ekonomiden şikayet hakları var mı?
Halkımız birçok şeyi sorgulamıyor, sorgulayamıyor. Çavuşesku basını yıkama ve yağlama servisi gibi çalışıyor. Riyakârlık ve sahtekârlık diz boyu... Terör örgütünün palazlanmasında, siyasallaştırılmasında sandıktan çıkan reylerin payı yok mu? Demokrasi öyle bir sürece sokuldu ki; kendi kendisiyle yabancılaştı ve çelişti. İktidar geçmiş dönemlerin merkez “sağ kitle” partileri gibi zannedildi. Gerçekler ve yanlışlar ferdi irade (cüz’i irade) ile değil; kader (külli irade) ile örtüldü. Alnı secdeye giden bir devlet adamı, laiklik elden gitmesin diye Süleymaniye Camii’ne sokulmayan ve bekletilen bir Cumhurbaşkanından çok daha iyidir; ama iş bununla da bitmiyor. İşbirlikçi Sadrazam Damat Ferid’in alnı secdeye gidiyordu.
Operasyonlarda bazı soru işaretleri var. ABD IŞİD’e ders verme işini bize mi havale etti? Suriye’nin kuzeyinde Kürt koridorunun tamamlanmasında engel olarak kalan IŞİD alanı için mi operasyon izni çıktı? ABD Kandil’in kulağını mı çekiyor? IŞİD de PYD de onun emrinde... ABD’nin sivil yeni müttefiklerini koruyacağı bir gerçek... PKK’ya karşı operasyonda ABD ile istihbarat paylaşıldı mı? Esad’ın kısa zamanda düşeceğini bekleyenler, muhalif güçleri ve İslâmi terör örgütlerini destekleyenler, tedavi ettirenler, bedava otellerde barındıranlar, lojistik destek sağlayanlar, TIR’larla Adana’da yakalananlar ne kadar büyük çelişki ve yanlışlar içinde oldular? Jandarma ile uğraşıp onu İçişleri Bakanlığı’na bağlamak teröre alan açmak değil miydi? Öncelikli hedefimiz Esad idi; şimdi ABD bize hedef mi değiştirtti? “İsmi önemli değil; hepsi terör örgütü” diyen sayın Cumhurbaşkanı değişim sürecine mi girdi? Silahlı peşmerge sürülerinin Aynel-Arap’ı (Kobani) IŞİD’den kurtarmak için topraklarımızdan ABD lehine tezahüratla geçişleri yasal mıydı? IŞİD’li katillerin üzrinde bizce verilen özel ikamet tezkereleri çıkmadı mı? PYD başkanı Müslim Ankara’da ağırlanmadı mı?
“Müslümanın vatanı, milli kimliği, sınırı ve devleti olmaz; ibadet yapabildiği her yer vatanıdır” şeklinde egemen güçlere hizmet eden sözde ümmetçi ütopya artık çökmüştür. Orta doğu dersini iyi okuyalım. Herkes aslına dönüyor; ümmet ortaklığı üst bir etiket olarak kalıyor.
Bugün neredeyse bırakın milliyeti; her etnisiteye izinle devlet ve vatan kurdurup kullanma çabaları var. Birçok Müslüman kardeşimiz de bundan mutlu ve rahatsız değil... Emperyalizmin yeni silahı etnik ve mezhep çatıştırması ve dinde yeni tefrikalar yaratmaktır. Çatışma ve ayrıştırmanın olmadığı yerde emperyal güç barınabilir mi?
Milliyet ve milli kimlik reddedilerek ümmeti büyük ve güdümlü bir kalabalık olmaktan kurtaramazsınız. İslâm Dünyasının öncelikli sorunlarını pratiğin ışığında tekrar tekrar düşünelim.