Onlar buna bankacılık diyor (11 Şubat 2017)

Bir dönem kapıdan pazarlama diye bir satış yöntemi vardı.

Tencere-tava, nevresim ve daha birçok ev ihtiyacı ürünler kapımıza gelen pazarlamacılar tarafından satılırdı.

Türk insanının ağzı o kadar yandı ki bu pazarlamacılardan devlet sonunda müdahale etmek zorunda kaldı. Bu pazarlamacılar yüzünden halk kapısını açamaz olmuştu.

Bu süreç bugün tamamen olmasa da bitti diyebiliriz.

Kapımızı tencere tava satıcıları çalmıyor ama şimdi de onların yerine bankacılar çalıyor.

Evet! Yanlış okumadınız bankacılar artık tencere-tava satıcıları gibi sokak sokak, ev ev dolaşıyor. Geçen hafta bir bölge müdürünün banka personeline cami önlerine, kiliselere ve kahvehanelere gidin diye verdiği emri yazmıştım.

Meğerse bu adamın talimatları diğerlerinin yanında zemzem suyu ile yıkanmış.

Bu yazım üzerine bankacılar adeta beni elektronik posta yağmuruna tuttular. Yüzlerce mail ve fotoğraf aldım.

Gencecik kızların ellerinde tabletlerle başına toplanmış onlarca adamın bulunduğu kahvehanelerden tutun da, muhtarlık önünde, eczanelerde ve sokak aralarındaki aile hekimlerinin önünde pusu kuran bankacıların çektikleri resimler geldi.

Bunu sadece bir banka yapmıyor.

3-4 banka yapıyor. Gerekçeleri ise emekli müşteri toplama. Daha düne kadar kimse yüzüne bakmıyordu emeklinin ama şimdi bir anda kıymete bindi.

Bankalar emekli maaşı transferi için artık kapıları da çalmaya başladı.

***

Genç bir bankacı kızın anlattıkları Türkiye'de bankacılık sektörünün geldiği noktayı gözler önüne seriyor:

"Güngören'de mahalle mahalle dolaşıp evlerden emekli müşteri arıyorduk. Bir sitenin bir bloğuna girip kapıcının ziline bastık. Kapıcı öfkeyle gelip dilenci kovar gibi bize bağırdı. Meğerse o gün 3 bankacı daha gelmiş ve insanlar rahatsız olmuş."

Buna benzer onlarca örnek.

Bankalar bu işi sadece yeni mezun gençlere yaptırmıyor. 40 yaşına gelmiş mesleki tecrübesi olan bayanlara bile yaptırılıyor.

Ya gişeye geçersin ya da sokakta kredi satar, emekli maaşı bulursun. Ya da kovulursun.

Allah aşkına bu ülkede bankacılık düzenleme ve denetleme otoritesi yok mu?

Bu ülkede işverenin çalışma koşullarını denetleyecek ve düzenleyecek bir kurum yok mu?

Yabancı sermayeli iki üç banka üç kuruş maaş veriyor diye bırakın ekonomik gerçeklere, akla mantığa sığmayan hedeflerle saçma sapan bir performans sistemi geliştirmiş ve istediğini alıyor istediğini atıyor.

Bunu bu yabancı bankalar kendi ülkelerinde yapabiliyor mu?

Sokakta kapı kapı dolaşıp emekli maaşı toplamayan, otomatik ödeme talimatı alamayan 20 yıllık bankacılar "düşük performans" gerekçesiyle işten atılıyor. Sesini çıkartan yok.

***

Mahkemelerde yüzlerce değil binlerce işe iade davaları var. Neredeyse tamamını bankacılar kazanıyor. Bankalar mahkeme kararını bile uygulamıyor. Veriyor 3-5 maaş kadar cezayı yoluna devam ediyor.

Mobbing yani psikolojik taciz davaları adeta patlamış. Sadece Körfez sermayeli bir banka hakkında açılan mobbing davaları bile başka ülkede olsa kıyametin kopmasına neden olurdu. Türkiye'de bankacı sahipsiz, çaresiz birkaç yöneticinin olmayan vicdanına terk edilmiş durumda.

Sokakta kredi kartı pazarlarken bir arabanın altında kalacak olan, emekli maaşı için girdiği bir evde cinsel saldırıya uğrayacak ve daha birçok kötü akıbeti yaşaması muhtemel insanların vebalini kim ödeyecek?

3 kuruş veririm gönderirim diyen, kulede yaşayan banka yöneticileri mi yoksa aman kriz çıkartmasınlar diye bunlara ses çıkartmayan bir hükümet mi?

Bankacılık sektöründe kötü şeyler oluyor. 200 bin insanın sadece kaderi değil aynı zamanda onuru ile de oynanıyor.

Artık birilerinin buna dur demesi lazım.

Yazarın Diğer Yazıları