Önce insan...
Gelir dağılımının aşırı bozulması yalnız ekonomik istikrarı değil aynı zamanda sosyal istikrarı da bozar. Bunun içindir ki, iktisat’ın alfabesi, üretim, istihdam ve bölüşümdür.
Gelir dağılımını teknik olarak ölçen yöntemler var... Örneğin biri Amerikalı, diğeri İtalyan iki iktisatçının adını taşıyan ve gelir dağılımını aynı yöntemle ölçen, Lorenz veya Gini eğrileri gibi teknik ölçme yöntemleri var. Bunlar gelir gruplarının yoğunlaşmasına göre sonuçlar çıkaran ölçme yöntemleridir. Ancak gelir dağılımındaki bozulmayı gösteren en iyi gösterge, görüp yaşadıklarımızdır.
Bir toplumda, fiili işsizlik oranı yüzde 18 ise, halkın yüzde 70’i borçlu ise, mutlak yoksulluk oranı yüzde 20’lerde ise, o toplumda gelir dağılımının bozuk olduğu çok açıktır.
Türkiye’de büyüme var... Ancak büyüme hiçbir zaman gelir dağılımı hassasiyeti içinde yorumlanmıyor. İşçi ve memurların maaş zamları, yalnızca enflasyona göre hesap ediliyor. Çalışana büyümeden refah payı verilmiyor. İşsizlik oranı da yüksek olunca, gelir dağılımı sürekli çalışanlar aleyhine bozuluyor. Büyümeden çok sınırlı bir kesim pay alıyor. Bu nedenledir ki, Türkiye’de gelir dağılımına ve paralel olarak insan faktörüne, iktisat politikalarında öncelik verilmelidir.
Küreselleşme ile dünya, sahibi belirsiz fonların hakimiyetine girdi. İnsan faktörü geri planda kaldı. Bu anlamda son seçimlerde siyasette de akıl tutulması yaşadık. AKP seçimlerde insandan bahsetmedi... CHP, kaçak güreşti. Üstünde durmadı. Şimdi Başbakan Tayyip Erdoğan “Krizler kapitalizmi sorgulama imkânı verdi. Dünyada çalışma sürelerinde, ücretlerde ve iş güvenliğinde sorunlar var. Bunların çözümü insanlık borcu... İnsanı temel alan ekonomik modele geçmeliyiz” diyor. Ancak iş maaş zamlarına gelince, Başbakan’ın aklına büyümeden refah payı vermek gelmiyor.
Aslında önce insan yaklaşımı, 2008 yılında CHP programına konuldu. Bu gün de “Önce insan anlayışını CHP yöneticilerinin sürekli gündemde tutması gerekirdi...” CHP’nin geçmişte parti programlarına konulan bu anlayışın, bu günkü yöneticiler tarafından iyi kavranmamış olduğu anlaşılıyor.
CHP’nin 1999 programında, slogan olarak , “Önce insan, önce iş, önce ahlâk” üçlüsü vardı. 2000 kurultayında, Deniz Baykal “CHP’nin sosyal demokrat anlayışında önce insan vardır” demişti. 2002 seçimlerinde CHP’nin açılımında üç ayak, “insana öncelik verilecek, etnik ve mezhepsel ayırımcılık yapılmayacak ve parti içi kavga olmayacak” şeklindeydi. Ayrıca parti programı Enis Tütüncü’nün geliştirdiği Anadolu sol’u gibi birleştirici bir yaklaşıma sahipti.
Şimdiki CHP yöneticileri, Anayasadan Türk sözünün çıkartılması, Dersim dosyalarının açılması, bölgesel özerk yönetime gidilmesi, askerin Cumhuriyeti kollama görevinin kaldırılması ve bedelli askerlik gibi toplumu ayrıştıran uygulamalar peşindedirler.
Oysaki CHP misyonu, memura ve işçiye büyümeden pay verilmesi kavgasını yürüten, kredi kartlarından yüzde 30 faiz alarak tüketiciyi istismar eden bankalarla mücadele eden, yüzde 37 oranındaki yüksek istihdam yükünü düşürme endişesini taşıyan, vergi adaletini, gelir dağılımını düzeltmeyi sürekli gündemde tutan yöneticiler gerektirir.
Halkın ayağına gitmenin en iyi yolu, halkın sorunlarını çözmektir.