Ömer Dinçer ve 16 milyon tablet
Mahkeme kararı ile intihal suçu işlediği sabit görülen Ömer Dinçer Başbakanlık Müsteşarlığından önce Çalışma Bakanlığına, daha sonra da Milli Eğitim Bakanlığına terfi ettirildi. Personeli ve bütçesi en fazla olan bakanlığın başına oturur oturmaz, ömrünün sonuna kadar kendisini gölge gibi takip edecek olan “intihal” meselesine tevil getiriyor. 2005 yılında YÖK’ün üniversite öğretim mesleğinden çıkardığı Ömer Dinçer’e beş yıl sonra hem intihalden hem de meslekten çıkarılma cezasını yine YÖK kaldırmış. Öğrenmenin sınırı yok. Oysa çiçeği burnunda hukukçu olarak cezaların Cumhurbaşkanı tarafından ağır hastalık gibi gerekçelerle kaldırıldığını sanıyordum. Demek ki YÖK hazretleri de mahkeme kararlarını kaldırabilme kudretine sahipmiş. Ne de olsa ince ince YÖK de düzenlendi. AKP’nin dokuz yıllık iktidarında tıpkı yargının felç edilmesi gibi çaktırmadan YÖK’e de çekidüzen verilmiş. Sehven skandallarının, şifre rezaletlerinin yaşandığı sınavların kahramanı Prof.Dr.Ali Demir’in de YÖK üyesi olduğunu, aynı YÖK’ün Demir için soruşturma izni vermediğini de hatırlatmış olalım. Ve yeniden Ömer Dinçer’e dönelim. Dinçer ilk Başbakanlık Müsteşarlığına getirildiğinde adı ünlü Şemdinli Davası ile gündeme gelmişti. Hani bombalandığı iddia edilen kitapevi olayı ile... Öyle ki bombayı attığı iddia edilen askerler öylesine uzman ki bombanın deldiği camdan aynı bombanın pimini de içeri atabilecek kadar cambazlar... Olay yeri tutanakları, bilirkişi raporları filan kesmediği için dava bir bozulup bir açılarak devam ediyor. İşte o ünlü davada Ömer Dinçer’in Şemdinli Davasını yürüten ünlü Savcı Ferhat Sarıkaya’ya iddianame ile ilgili uzun uzun faks çektiği belirtilmişti. HSYK tarafından meslekten ihraç edilen ve milyarlarca lira tazminata mahkum edilen Ferhat Sarıkaya HSYK’nın yeniden yapılandırılması sonucu mesleğe geri döndüğünde altını çizmekte fayda var. Yani Dinçer ile Sarıkaya’nın kader çizgileri birleşmiş.
Tayyip Erdoğan’ın asla vazgeçmediği Ömer Dinçer intihalden ceza alma işini getirip ünlü Ümraniye Davasına dayıyor. Dinçel’e göre müsteşarlık görevinden aldırabilmek için intihal işini öne sürmüş. Hasdal ve Silivri’deki general sayısı her geçen gün artıyor. Bir değil iki değil. Sadece Hasdal’da elli tane var. Silivri’deki emeklilerin sayısı elliden de fazla. Dinçer, Sayısal Loto oynar gibi bir tanesi diyor. Ama isim vermiyor. Fakat devletin en önemli birimleri arasında karşı istihbarat savaşlarının varlığını itiraf etmiş oluyor. Ekim 2003’te Başbakanlık Müsteşarı olan Dinçer’e önce emniyet “Şu paşa şunları şunları şöyle birşey yapmıştır” diye bilgi notu iletmiş. Daha sonra hem emniyet hem de MİT bu bilgiyi teyid etmiş. Demek oluyor ki 2003 yılında emniyet ve MİT askerleri takibe alıp bilgi notlarını Dinçer’e ulaştırıyormuş. Oysa Başbakan Erdoğan her fırsatta devlet birimlerinin, özellikle asker-emniyet-MİT ve hükümetin uyum içinde çalıştığını iddia ediyordu. Bizimle beraber kamuoyunun kahir ekseriyeti sözkonusu birimlerdeki çatışmayı bilmesine rağmen önce Başbakanlık Müsteşarı, daha sonra Çalışma Bakanı olan Ömer Dinçer’in bu konuda aktif görev aldığını tahmin edemiyorduk. Dinçer ile ilgili bu gelişmeleri takip ederken gazete haberlerinde Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergün’ün açıklaması dikkatimi çekti. Önümüzdeki dört yıl içinde 16 milyon öğrenciye ücretsiz dağıtılması planlanan tablet bilgisayarların Türkiye’de üretileceğini belirten Ergün bu ürünler için 7,5 milyar dolarlık bir bütçenin oluşacağını beyan etmiş. 7,5 milyar dolar... Dile kolay geliyor ama 2001 krizinde 4 milyar doların çekildiğini hatırlayınca paranın büyüklüğü dudak uçuklatıyor. 16 milyon öğrenci Milli Eğitim Bakanlığına bağlı. Dolayısı ile Ömer Dinçer’i zor günler bekliyor. Nihat Ergün yabancı firmaların Türkiye’de üretim şartı ile ihaleye katılabileceğini belirtiyor. 16 milyon tablet bilgisayardan kimbilir kimler neler kazanacak... Takipçisi olacağız elbette. Bu arada Dinçer’in “şimdi içeride yatıyor” dediği paşanın ismini açıklamasını bekliyoruz.