Öğretmenlerimizi incitmeyelim

Yarın 24 Kasım yani Öğretmenler Günü.

Her yıl olduğu gibi bu yıl da öğretmenlerin gururu ayaklar altına alındı.

Öğretmenler aç, zavallı ve hayatı kararmış insanlar olarak gösteriliyor.

Bunu her 24 Kasım'da yapıyoruz.

Son iki gündür öğretmenlerle ilgili o kadar çok haber yapılıyor ki insan okuyunca "yazık bu öğretmenlere" demesi geliyor.

Öğretmenlik mesleği çok önemlidir.

Sadece Türkiye'de değil bütün dünyada öğretmenler toplumda hep itibar görür.

Çünkü geleceğimizi onlara emanet ediyoruz.

O halde neden Türkiye'de öğretmenler her 24 Kasım'da bu kadar zavallı gösteriliyor.

Lütfen haber başlıklarına bakın:

Öğretmenler aç, öğretmenler evine ekmek götüremiyor, öğretmen geçim derdinde..

Bu mudur yani?

Bu başlıklarla mı öğretmen sorunları çözülür?

Elbette çözülmez. Bu tür haberler olsa olsa öğretmenleri toplum gözünde zavallı ve gariban gösterir.

Gençler heveslendirilmeli

Türkiye artık her 24 Kasım'da bunu tartışmamalı bu mesleğin cazip yanlarını göstererek gençlerin heveslenmesi sağlanmalı.

Türkiye'de öğretmenlik mesleği bir çok işe göre halen iyi kazananlardan. Çok mu iyi derseniz elbette hayır ama diğer meslek gruplarıyla kıyasladığınızda Türkiye'de öğretmenler bir çok meslek grubuna göre daha iyi maaş alıyor daha iyi sosyal haklara sahip.

En önemlisi öğretmenlerimizin üzerinde bir hedef baskısı yok. Şu kadar işi şu kadar zamanda yapacaksın, yoksa işten atılırsın diye performansa dayalı bir çalışma sistemi yok.

Bugün Türkiye'de on binlerce çalışan, iş kanununun 17 ve 18. maddelerine göre yani performansını düşük bulan patronlar tarafından işten kovuluyor.

Eğer patron seni işten çıkartmak istiyorsa sana yapamayacağın işleri hedef olarak veriyor sonra yapamadın, performansın düşük kaldı diye işten atıyor.

75 milyonluk Türkiye'de milyonlarca kişi asgari ücret almasına rağmen bu tehdidi yaşıyor.

Her gün sabah kalktığında acaba bugün hedefimi tutturamazsam işimden kovulur muyum, evime ekmek getirebilir miyim korkusu duyuyor.

Türkiye'de yaşanan sorun sadece öğretmenlerin değil, aynı zamanda halen mesai saatleri belli olmayan polislerin, bankacıların, postacıların, gazetecilerin ve daha bir çok meslek grubunun.

Türkiye'de iş kanunları maalesef işçinin değil işverenin yanında.

Öncelikle bu tartışılmalı.

Atananlar ve atanamayanlar

24 Kasım Öğretmenler Günü ile ne alakası mı var?

Çünkü öğretmenlik mesleği de ikiye ayrılmış durumda.

KPSS'yi kazanıp atanmış devlet öğretmenleri ve kazanamadığı veya atanamadığı için özel okullarda köle gibi çalıştırılan öğretmenler diye ikiye ayrılıyor.

Devlet okullarında çalışan öğretmenler, Türkiye'de bir çok meslek grubunun üzerinde bir yaşam standardına sahip. Özel okullardaki öğretmenler ise tam bir köle sistemi ile çalışıyor.

Hafta sonu çalıştırılan, gece geç saatlere kadar okulda her iş yaptırılan, yıllık yasal tatilleri bile kullandırılmayan o kadar özel okul öğretmeni var ki! Bir çocuk için yıllık 25-30 bin lira alan özel okullar maalesef bu öğretmenlere aylık 2 bin lira civarında bir maaş vermekte. Hatta 2 bin lirayı bulan da kendini şanslı kabul ediyor.

Türkiye'de öğretmenlerin sorunları tartışılmadan iş yasaları ve çalışanları köleleştiren uygulamalar gündeme getirilmelidir.

Yazarın Diğer Yazıları