Nüfus planlaması ve yoksulluk
Bir ülkede gelir artışını fert başına GSYH gösterir. Söz gelimi Türkiye de 2019 yılında GSYH da büyüme pozitif, yüzde 0.9 oldu. 2029 yılı nüfus artış hızı ise yüzde 1.39 oldu. Bu şartlarda Türkiye de 2019 yılında fert başına GSYH büyüme oranı, bir önceki yıla göre küçülerek negatif, eksi 0,48 oldu.
Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde, tasarruf yaratmak-yatırım yapmak, dış borçları ödemek, kalkınmada sosyal gelişmeyi sağlamak, beşeri yatırımları artırmak için önce gelir artışı yaratmak gerekiyor. Ülkelere göre değişmekle beraber genel olarak gelişmekte olan ülkelerde fert başına GSYH'nın en az yüzde 5 oranında büyümesi gerekir.
Nüfus artışı, hem eğitim, sağlık gibi altyapı harcamalarının artmasını gerektirir; Hem de aynı zamanda işgücü arzını artırır. Artan işgücü arzını istihdam edebilecek yeni iş imkânları yaratmak gerekir.
Gelişmekte olan ülkelerde nüfus artış hızı yüksektir; Gelişmiş ülkelerde ise göç sorunu vardır. Bu nedenle gelişmekte olan ülkelerin nüfus politikası olmalıdır. Kalkınmak için "Optimum Nüfus" planlaması yapmalıdırlar.
Nüfus politikası, nüfusun büyüklüğünü, yerleşim alanlarını, çalışma alanlarını ve çalışma süresini, nüfus yapısını (kompozisyon) belirleyen politikadır.
Optimum nüfus gelişme seviyesine ve ülkelere göre farklılık arz eder. Ayrıca zaman içinde değişebilir. Jeopolitik sorunlara göre de değişebilir. Ekonomik bakış açısından optimum nüfus planlaması için; "Ülke nüfusunun nicelik ve nitelik olarak fert başına GSYH artışını ve ülke kalkınmasını maksimum kılacak şekilde planlanmasıdır." diyebiliriz.
Nüfus yapısı ülke kalkınmasında bir fırsat penceresi de yaratabilir;
* İşgücü açığı olan ülkelerde nüfus artışı bu açığı kapayacağı için GSYH'de nüfus artış hızından daha yüksek büyüme sağlanabilir.
* Çalışma çağındaki nüfusun toplam nüfustaki payının, yani aktif nüfusun artması, potansiyel büyümeyi pozitif etkiler. Zira aktif nüfus üreten nüfustur. Ancak aynı zamanda istihdam edilmezse, gençler arasındaki işsizlik gibi daha büyük sorun olabilir. İşsiz gençlerin, ideolojik guruplar ve terör tarafından istismar edilmeleri daha kolaydır.
Türkiye'nin genç ve dinamik bir nüfusa sahip olması, Avrupa Birliği için ve Türkiye için bir fırsat oluşturuyordu. Ne var ki; her iki tarafta da dar görüşlü ve ideolojik saplantılı politikacılar bu potansiyeli değerlendiremedi.
Halihazırda gelişmekte olan ülkelerde nüfus artış hızı yüzde 4.5 ile yüzde 1.5 arasında değişiyor ve bu oranlar yüksek oranlardır. Gelişmekte olan ülkelerde ise ortalama nüfus artışı yüzde birin altındadır. Birçok gelişmekte olan ülke, nüfus artış hızı yüksek olduğu için ve hatta nüfus artış hızı GSYH'da büyüme oranından daha yüksek olduğu için yoksulluk kısır döngüsünü kıramıyor.
Literatüre yerleşmiş iki yoksulluk tarifi vardır. Birisi mutlak yoksulluk; özetle açlık sınırının altında yaşayanları ifade eder. Uygulamada bir kişinin veya hane halkının yaşamını sürdürebilmesi için önce gerekli olan asgari temel ihtiyaçları tespit edilir. Ardından, bu temel ihtiyaçları karşılamak için gerekli gelir belirlenir. Bu gelirin altında geliri olanlar mutlak yoksuldur.
Göreli yoksulluk; aynı toplumda, beslenme, yaşam standartları, toplumda yaygın olan aktivitelere erişme durumuna göre belirlenir. Uygulamada Dünya Bankası tarifine göre; "Yoksul hane halkı veya birey ile o toplumda yaşayan ve mevcut koşullara göre ortalama bir gelire sahip olan hane halkı veya birey arasındaki gelir kaynaklarına sahip olma kabiliyeti arasındaki fark ifade edilmektedir"
Yoksulluk kısır döngüsüne giren ülkeler, bu döngüden ancak sürüne sürüne çıkabilirler. Önce bir nüfus politikaları olmalıdır. Sonra mevcut kaynaklar etkin kullanılmalı ve dış kaynak ihtiyacını azaltarak kalıcı büyüme sağlamaları gerekir.
Bu sene pandemi tüm dünyada yoksullaşma oranını artıracaktır. Dünya ekonomik konjonktüründe iyileşme, uygulanan politikalar, yeni bir adım (söz gelimi bilgi teknolojisinde uzmanlaşma) ve organik tarım gibi adımlar gelişmekte olan ülkelerin yoksulluktan çıkış çabalarına destek olacaktır.