Nereye kadar gider?

Mevsim ve takvim etkilerinden arındırılmış Nisan ayı sanayi üretim endeksi, geçen yılın aynı ayına göre yüzde 4 ve bir önceki aya göre yüzde 1 oranında daraldı. Sanayi üretiminde en yüksek daralma Aralık 2018 de yüzde 9.8 olarak gerçekleşmişti.

Ekonomik göstergelere bakınca, endişe etmemek ve ''nereye kadar gider?'' diye düşünmemek mümkün değildir.
1 - 2019 GSYH 'da büyüme oranı yüzde 2.6 olarak tahmin ediliyor. Üretimde düşme de aynı şekilde devam ediyor.
GSYH da küçülme, işsizliğinde artmasına, gelir dağılımının bozulmasına, iflaslara ve siyasi istikrarsızlığa yol açacağı için, sürdürülemez. Finansal kriz şeklinde ortaya çıkan krizlerin etkisi hemen anlaşıyor. Ekonomide daralmanın etkileri ise zamana yayılıyor. Ancak tahribatı daha fazla oluyor. Dünyada da önceki yıllara göre büyüme oranları düştü. 2019 yılında İMF dünya ortalama büyüme tahminini yüzde 3.7 olarak açıkladı. Ancak bizim dışımızda daralan ekonomi sayısı çok az sayıdadır.
2 - Dünyada Enflasyon çözüldüğü halde, bizde kurdan dolayı ve düşük verimlilikten kaynaklanan maiyet çıkışlı bir enflasyon var. Ne var ki ekonomik istikrar sorunu ve getirdiği güven bunalımı fiyatlarda panik yarattı. TÜİK'in enflasyon hesabı ile ilgili tartışmalar da piyasada fiyat dengelerini daha çok bozdu.
3 - İLO 2018 dünyada işsizlik oranının çözüldüğünü, sıra çalışanların çalışma koşullarının iyileştirilmesine geldiğini açıkladı. Türkiye de daralma devam ettikçe, üretim ithal aramalı ve hammaddeye bağımlı kalınca işsizliğin tırmanacağı açıktır.
4 - Toplam talepte düşmenin doğal bir sonucu olarak iş hacmi de daraldı ve vergi gelirleri de düştü. Ayrıca seçim popülizmi eklenince, bütçe açığı arttı. Daralma banka kredilerinde takibe düşen kredilerin de, geçen seneye göre artmasına neden oldu.
5 - Haziranda Türkiye'nin uluslar arası piyasalarda işlem beş yıllık tahvillerinin sigorta iflas risk primi de bir yıl öncesine göre 100 baz puan daha yüksektir. (Aşağıdaki tablo)



Bu tablo karşısında, hükümetin yapacakları var, iktisatçıların yapacakları var. Geçmiş krizlerde, hükümetler İMF ile görüşerek, çalışma grupları oluşturarak, istikrar programları açıklayarak, sorunu çözmeye çalışırdı.
Sivil toplum örgütleri ve medya adeta bir çözüm kampanyası başlatır, paneller düzenlerdi. Bugün herkes pasif kalıyor. Eğer daralma devam eder, uzarsa ekonomik çöküşe gideriz.
Çıkış hepimiz için gerekli. Bazıları takıntılı olarak her şeyi neoliberal politikalara bağlıyorlar. Bu politikaları karşı çıkmaktan gerçek durumu tahlil edemiyorlar. Neoliberal politiklar uygulamacıya istismar fırsatı yaratmış olabilirler. Ancak popülizm, spekülatif piyasa, tamamıyla yanlış uygulamalardan kaynaklanıyor. Kaldı ki ekonomik konjonktür uzun süre aynı çizgide olmaz. Artık küreselleşmenin de sonuna geldik. 2. Dünya savaşından sonra ekonomiyi canlandırmak için uygulanmakta olan Keynesgil politikalar da 1970'li yıllarda bitmişti.
Şimdi ''kriz var mı? yok mu?'' tartışmasını bırakıp Türkiye'nin içinde bulunduğu ekonomik konjonktüre göre yeni çıkış yollarını tartışmak gerekir.

Yazarın Diğer Yazıları