Ne oldu cengâver Ergun

Hukuğu ve insan haklarını çiğnemek pahasına çarşaf çarşaf Ümraniye yayını yapan Sabah,
duruşmalar başlayınca dut yemiş bülbüle döndü


Tarih: 23 Ocak 2008. Ümraniye Soruşturması kapsamında üç ilde 33 kişi gözaltına alınmış. Ortada iddianamenin ’i’si yok. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı ’yayın yasağı’ olduğunu hatırlatmış. Sabah birinci sayfasını silme bu konuya ayırmış. Manşet iddialı: Devlet Derin devlete
karşı.
Zanlıların afiş yapılmış fotoğraflarına iliştirilmiş bir not:
Ergenekon Terör Örgütü!
İfadeleri dahi alınmamış, alınsa bile hazırlık soruşturmasının gizliliği gereği yayınlanması mahkeme kararıyla yasaklanmış zanlıların karıştığı ‘terör eylemleri’nin listesi!
Tarih: 24 Ekim 2008. Dünya Ümraniye soruşturmasını konuşuyor. Çünkü Asrın davası! Sabah’ın manşetinde Başbakan: Krizden en az hasarla çıkacağız!
Ümraniye Davasının hakimi dinlendiğini itiraf etmiş, kimlik tespitleri yapılırken komik sahneler ortaya çıkmış. Cengaver Ergun’un Sabah’ı ‘üç maymun’u oynuyor! Lütfedip birinci sayfaya taşıdıkları detay işin magazini: Veli Küçük’ü avukat kızı savundu!
Star’ın manşetinde muhalefete çemkiren iktidar, Yenişafak’ın ki Obama, Taraf’ta Anayasa Mahkemesi’ne itirazlar, Vakit’te öyle...
Hukuğu çiğnemek pahasına bangır bangır Ümraniye yayını yapan, ortada iddianame yokken insanları terörist, katil, cani, darbeci ilan eden, aynı fotoğraf karesine girmiş üç kişiyi görseler ‘çete’ diye tellallık yapan, kişilerin onurlarını, toplumdaki konumlarını zedeleyen, aşağılayan, özel hayatlarını teşhir eden...
Ümraniye soruşturmasında ‘adaletin yerini bulması!’ için görülmemiş bir kararlılık(!) gösteren, tek ses, tek vücut olan...
‘Yeter ki Türkiye aydınlığa kavuşsun’ diye kah savcı, kah yargıç, kah avukatlardan rol çalan yandaş medyaya ne oldu böyle? Ne oldu sana cengaver Ergun?
Masana özel servis yapılırken iyiydi. Sızdırma bilgilerle ‘kan, kaos, cunta’ senaryoları yazarken pek güzeldi. İnsan hakları pervasızca çiğnenirken medya kirliliği yoktu ortada..
Hani “ikinci Türkiye”yi yaratacaktı bu dava?
Yandaş medyanın infaz memuru olduğu günlerde, sızma bilgi ve belgelerle “astığım astık kestiğim kestik” derken medyada kargaşa yoktu da, basın mensupları mahkeme slaonuna girip gözleriyle gördüklerini, kulaklarıyla duyduklarını yazmak isteyince mi kargaşa oldu?
“Yazı işleri olarak muhabirlerden her haberi talep ettiğimiz için arkadaşlar birbiriyle büyük rekabet içinde daha iyi bir kare fotoğraf yakalamak için kıyasıya emek harcıyor. Ergenekon davasında tanık olduğumuz üzere bu zaman zaman büyük bir kargaşaya da yol açabiliyor. Duruşmada uygulanan havuz sistemi salondaki kargaşanın önlenmesinde etkili oldu açıkçası. Büyük olaylarda bu tip uygulamalara gitmekte yarar var.” diyebiliyorsan bir gazeteci olarak utan!
Ümraniye Mahkemesinde saklamak istediğin birşey mi var?
‘Satır satır okunacak’ iddianamede neyi duymaya cesaretin yok?
‘Tarihe geçecek bir davayı izlememek isteyen tek gazeteci’ olarak sen de tarihe geçeceksin!
‘AA kirli bilgi(!) aktarmaz’ güveniyle mi havuz sistemine balıklama atladın bilmiyorum. O havuzun tek muslukla dolmayacağını unutuyorsun. Sen AA’nın süzdüklerini pipetle çekmeye devam et. Eminim şahit olduklarını sansürsüz servis eden ve o servisten hortumla beslenen gazeteciler de çıkacaktır...
Dikkat et, senin havuzun suyunu çektiğini farkedemeyip beton zemine çakılma!


Bir şeyler değişmiş
Ümraniye Soruşturması boyunca manşetten hüküm veren Sabah, söz sırası savunmaya gelince haber saklamaya başladı. 3 Ocak 2008’deki iddialı manşeti atan Ergun dün Ümraniye’yi görmezden geldi. ‘Büyük yüzleşme’ bu kadar mı gözünü korkuttu Ergun?

++++++


Bu neyin delili
Bu illustrasyon aynı gün, iki ayrı gazetenin birinci sayfasında yayımlandı. Today’s Zaman çizeri Orhan Nalın’ın Ümraniye sanıklarının sohbetini naklettiği çizimi, kendi gazetesiyle aynı gün, yandaş medyanın su almaya başlayan amiral gemisi Star’da da yayınlatarak, gönüllü pişti olması ne anlama geliyor?
Ümraniye Davası söz konusu olunca yandaş medyadaki ittifak, birlikte hareket etme kabiliyeti, manşet, yorum, bilgi ve belge uyumu gözyaşartıyor. Merak ediyorum, birlikte hareket eden üç kişi görünce ‘çete’ yakıştırması yapanlar buna ne diyor. Bu da basındaki çeteleşmenin resmi mi yoksa? Yarın öbür gün, savcılarımız basındaki çeteleşme üzerine gitmek isterlerse bu çizim Zaman-Star ilişkisini kanıtlayan bir delil olarak iddianemeye girer mi?


++++++

“Sansür var dedi” diyenler ifademi okusun
Kimseye derdimi anlatamadım
Emin Çölaşan’a tanıklık yaptığı mahkemede “Hürriyet’te sansür var” dediği iddia edilen Bekir Coşkun’un Medyatava’ya yaptığı açıklama isyan gibiydi: “Ben derdimi anlatamıyorsam, medyaya yanlış haber olan vatandaş nasıl anlatsın. İki gündür ”böyle bir şey demedim“ demeye çalışıyorum, derdimi anlatamıyorum. Bu çok zor değil ki, mahkemeden ifademin bir kopyasını isteseler ne dediğim ortaya çıkacak. Bana sansür uygulandığını söylemedim ben. Geçmişte bir-iki müdahale oldu yazılarıma, ben de bunu haklı buldum ve yazıyı düzelttim dedim. ”

Bekir Coşkun sansüre uğruyor, ses çıkarmıyor
Bak Fehmi Amca da anlamamış

Halen Hürriyet’te yazan Bekir Coşkun yargıca ifade vermiş. “Evet” demiş “Hürriyet’te sansür uygulanıyor.” Dediği şu: “Üç beş senelik süreçte, bir iki kez benim yazılarıma da Ertuğrul Özkök tarafından müdahaleler olmakla birlikte sorun çıkmadı. Bana müdahale edilen yazılar, hükümet ile ilgili olan yazılardı.” Coşkun Hürriyet’te halen yazıyor ve çok okunduğu için de itibar görüyor. Onun “Bizim grupta sansür var” demesinin ağırlığı başka. Her yazısından sonra, Coşkun’a dönüp, “Bu yazına da sansür uygulandı mı Bekir Bey?” diye sorsak haksız olur muyuz?
* Taha Kıvanç/Yenişafak


++++++

Serdar’ın veda sözleri
Güler Kömürcü katıldığı 32. Gün Programında Akşam’dan kovuluşunu şöyle anlattı:
“Zekeriya Öztürk’le evlenme kararı aldığımda bunu Serdar Turgut’a söyledim. O da ’Nasıl yani? Ergenekon’dan hapse düşmüş bir adamla mı?’diye sordu. Ben de Hürriyet Gazetesi’nin yıllarca eşi hapiste olan bayan gazetecisine sahip çıktığını hatırlattım. Serdar Turgut bana ’Ona tabii ki sahip çıkarlar. O solcuydu. Sen pis bir ülkücü, pis bir faşistsin!’ dedi. Ben yurtseverim ve kendimle gurur duyuyorum.”

++++++

BOP ne yaman proje böyle
“Ilımlı İslamcı Kürt devleti” karşısında PKK’nin ne hükmü olabilir ki... Kim düşünmüşse helal olsun!!!
Gittikçe kördüğümleşen Güneydoğu sorunu nasıl çözümlenecek?..
BOP’la... BOP nedir?..
ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesi...
Artık Mısır’daki sağır sultan bile ‘Proje’nin girdisini çıktısını biliyor...
Türkiye’nin Güneydoğu’su ile Irak’ın kuzeyinde toplumsal yapı aşiretlerden oluşur, tarikat ve cemaatlerle pekişir, aynı dil konuşulur... İki bölge iki devlete bağlıdır... Irak ve Türkiye.. Bu devletler de ABD’ye bağlıdırlar... Yalnız toplumsal değil, ekonomik bakımdan da Kuzey Irak ile Güneydoğu Anadolu neredeyse bir bütündür; iki bölge arasında sınır kapısı trafiği vızır vızır işler; alım-satımdan tutun yatırımlara dek işler pek yoğundur... Her iki bölgede de okur-yazarlık oranı düşüktür, halklar cahildir; hacı, hoca rağbettedir; aşiret beyi egemendir...
İki bölge birleşirse, Mersin kurulacak ortak yapının dünyaya açılan kapısı olacaktır... Mersin göçle daha şimdiden iki etnik yapıya sahip olmuştur.
BOP yaman bir tasarım; bir kalemde iki devleti bölüyor... Türkiye.. Ve Irak..
Peki, o zaman ne olacak?..
Anadolu’nun batısında bir ılımlı İslam devleti modeli... Irak’ın kuzeyi ile Anadolu’nun doğusunda bir ılımlı İslam devleti modeli...
Her ikisi de tarikat, cemaat, aşiret örgütlenmesinin dinci iktidarına dayandığı için bir federasyonda birleşirlerse kimsenin gıkı çıkamaz...
Üstelik Batı Anadolu’da “ılımlı İslam demokrasisi” ni oluşturan Türkiye Cumhuriyeti, AB’nin ekonomik kapsamında özel ortaklık statüsüne rahatça bağlanabilir...
BOP yaman bir proje...
Amerika’da kim düşünmüşse helal olsun...
Peki, PKK’nin bu projede yeri ne?..
Haydi canım sen de... PKK şimdilik ABD tarafından kullanılıyor; işini bitirince çöp sepetine atılacak...
Ortadoğu haritasında yerini alacak bir “ılımlı İslamcı Kürt devleti” karşısında PKK’nin ne hükmü olabilir ki...
* İlhan Selçuk /Cumhuriyet

++++++

MİNİ YORUM
TRT magazin reyting rekoru kırabilir
TRT kendi normlarında bir magazin programı yapacakmış. Programda dizi setlerinden görüntüler ve röportajlar yer alacakmış. Naçizane önerim Silivri yöresinden derlemelere de yer vermeleri. ‘Mert ile Gert’teki soğuk esprileri izleyene kadar,mahkeme salonundaki sıcak diyalogları izleriz. ‘Tarihi mesaj’sa, İpsiz Recep setine gidene kadar, Kerinçsiz’in avukatından ‘Ergenekon tarihçesi’ni dinleriz. TRT, AA’nın kayıtlarını yayınlasın reyting rekoru kırmazsa ben birşey bilmiyorum.
* Selcan TAŞÇI

Yazarın Diğer Yazıları