Ne kadar demokrasi o kadar refah
Demokrasi ile ekonomik refah arasında paralel bir ilişki var. Demokrasinin olduğu toplumlarda refah düzeyi daha yüksektir. Ne yaparsanız yapın, demokrasinin olmadığı bir ülkede piyasa şartları da oluşmuyor. Ekonomide etkinlik ve verimlilik olmuyor. Piyasayı başı boş bırakmak da sonuç vermiyor.
Siyasi iktidarın hedefi olan başkanlık sistemi ekonomik anlamda da risk taşıyor. Her şeyden önce başkanlık sistemi demokrasiyi hazmetmiş toplumlarda başarılı oluyor. Türkiye’de henüz halk, vekil ve belediye başkan adayını seçemiyor. Siyasi partiler merkezden tayin ediyor. Yani eksik bir demokrasi yapısı içinde başkanlık sistemi risk taşıyor.
Başkanlık sistemlerine ve demokrasiye, dünyadaki uygulamalara bakarsak, yukarıda ifade etmek istediklerimi daha net görebiliriz.
ABD’de başkanlık sistemi, ülkenin halk tarafından kurulması ile aynı çerçevede oluşmuştur. Bu nedenle, kuvvetler ayrılığı ve özellikle yürütmenin sınırları ülkenin ihtiyaçlarına ve siyasi yapısına göre şekillenmiştir. ABD dünya özgürlük ve demokrasi sıralamasında ilk sıradadır.
Kuzey Kore’de de başkanlık sistemi vardır. Adına devlet başkanı deniliyor. Sistemin adı da Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti’dir. Ancak fiilen dikta rejimi vardır. 1994 yılında Devlet Başkanı Kim il Sun’un ölümünden sonra, ülkeyi oğlu Kim Jong-il yönetmeye başlamıştır. 17 Aralık 2011 tarihinde ülkenin 70 yaşındaki lideri Kim Jong-il öldüğünde yönetim halka, oğlu ve liderin varisi Kim Jong-un etrafında toplanma çağrısı yapmıştır.
Güney Kore’de de başkanlık sistemi hakimdir. 1972 anayasasıyla yürütme görevi, Ulusal Konferans tarafından beş yıl için seçilen Cumhurbaşkanına verilmiştir. Ülkede Cumhurbaşkanı, yürütmenin başıdır ve beş yıl için halk tarafından seçilir. Yürütmeyle ilgili kararların tamamı Cumhurbaşkanının kontrolündedir. Cumhurbaşkanlığına aday olacak kişi, eğer herhangi bir siyasi kimliğe sahipse (parti üyeliği veya milletvekilliği gibi) seçimlerden en az bir yıl önce bu görevinden istifa etmek zorundadır. Güney Kore, özgürlük ve demokrasi sıralamasında ön sıralardadır. Güney Kore bu aşamaya, ABD’den farklı olarak birden fazla darbeden geçerek ulaşmıştır. Türkiye’den farkı ise bu ülkede siyasette din istismarı yoktur.
Sonuç, dün Hürriyet’te yayınlanan aşağıdaki tabloda yer almaktadır. Güney Kore gelişmiş bir ülkedir ve halkı refah içindedir. Kuzey Kore halkı tabir yerinde ise sürünmektedir.
Birine benzeyen iki ada devletinde de benzer sonucu görüyoruz...
Maldivler ve Şeyşeller dünyanın en güzel ve turistik iki takım adasıdır. Ne var ki Maldivler’de demokrasi olmadığı için, katı bir dikta rejimi olduğu için halk daha fakirdir.
Maldivler’in ekonomisi turizm ve balıkçılığa dayanıyor. Şeriatla yönetiliyor.. Maldivler’de Müslüman olmayanlar oy kullanamıyor. Otel olan adaların dışında, ülkeye alkol ve domuz sokmak ve içmek yasaktır ve cezası büyüktür. Turistler ancak otellerinde içki içebiliyor. Bu nedenlerle zengin Hristiyan turistler bu adayı daha az tercih ediyor Halkın refahı düşüktür. Maldivler’de fert başına milli gelir, 8.541 dolardır.
Şeyşel adalarında da demokrasi gelişmemiştir. Hatta göstermelik bir demokrasi vardır. Tek partili yönetim sistemine dayalı bir Cumhuriyettir. Halkın çoğu katoliktir. Ne var ki demokrasi Maldivler’de olduğu gibi katı inanç sınırları içine hapsedilmemiştir. Şeyşeller’de fert başına milli gelir, Maldivler’den daha yüksek, 23.223 dolardır.