Nasıl bir düzen?
Dünya Sağlık Örgütü 2019 raporunda, sağlığı etkileyecek tehlikeleri açıklamıştı. İlk sırada aşıya karşı direnç, ikinci sırada grip yer almıştı. Buna rağmen virüs krizinde birçok ülke önlem almakta geç kaldı, başarısız oldu. Bu durum dünya kamuoyunda zihinlerde ''nasıl bir devlet-nasıl bir düzen?'' sorusuna yol açtı.
Öte yandan, virüsle mücadele için dijital sitemle herkesin kontrolü de ''Devlet sistemi otokrasiye mi gidiyor?" sorusunu gündeme taşıdı.
Bir ülkede Devlet yapısı demokrasi ile şekillenir. Demokrasinin olduğu ülkelerde devleti halkın seçmenin tercihleri şekillendirir. Devlet yönetimi geçici olarak halk tarafından siyasi iktidarlara verilmiştir. Denetim de halk adına Meclisler tarafından yapılır. Kurumsal devlet yapısı varsa, siyasi iktidarların veya ABD 'de olduğu gibi başkanın bu yapıyı değiştirmesi mümkün değildir.
Bize gelince, Ergenekon davası, FETÖ terörü kurumsal devlet yapısını zedeledi. Devlet yapısının, bürokrasinin Başkanlık sistemine intibak süresi uzadı ve/veya intibak edemedi. Kriz sonrası demokraside ve devlette yeni yapılanmaya gitmemiz gerekir.
1. Ekonomide planlama yapmalıyız. Bu kapsamda kamu kaynaklarını popülizmden uzak tutmalıyız. Bütçeden para dağıtmak yerine devlet piyasaya girmeli ve iş yaratmalıdır. Yani devlet para yerine iş dağıtmalıdır. Popülizm bir kısım insanı memnun eder fakat orta ve uzun dönemde kamu kaynaklarının verimsiz kullanılmasına neden olur. Güven kaybı yaratır, özel yatırımları engeller, istikrarı bozar.
Öte yandan yeniden gelir dağılımı politikaları öne çıkmalıdır. Devlet, çevre kirliliği yaratanlardan, maliyetin üstünde ceza almalıdır. Buna karşılık özel eğitim ve sağlık hizmetlerinden herkesin yararlanması için devlet desteği vermelidir.
2. Türkiye de faktör verimliliği düşüktür. Çalışanlar asgari geçim seviyesinde sıkıştı kaldı. Sermaye güven duymuyor. Çünkü; Merkezi devlet ve yerel yönetimlerde ağır bürokrasiden dolayı yatırım maliyetleri yüksektir. Yargıya güven azaldı.
Bunun içinde çalışanın satın alma gücünü ve sosyal haklarını artırmalıyız. Hiçbir iktidar hak dağıtmaz. Çalışanların örgütlenerek haklarını korumaları gerekir. Bunun için sendikaları güçlendirmek gerekir. İdeolojiye dayalı çok sayıda sendika, gücün bölünmesine neden olur ve işçi haklarını koruyamaz. Türkiye de üç işçi konfederasyonu var. Yasa ile sendikaları siyasetten uzak tutmalıyız. Tek konfederasyon haline getirmeliyiz. Kamuda çok sayıda memur sendikası var. Tek sendika olarak yeniden yapılandırmak gerekir.
3. İşverenleri de tek çatı altında toplamak gerekir. Türkiye işveren sendikaları var. Odalar var. Odaları siyasi vesayet altından çıkarmak gerekir. Oda seçimlerinin objektif standartlara göre yapılması için yasa çıkarılmalıdır. Odaları, iktidarların oyun alanı olmaktan çıkarmak gerekir. Siad'ları kapatmak gerekir. İşveren sendikası ve sanayi odaları varken, ayrıca Siad'ların olması cepheleşme yaratıyor.
4.Vakıflara yeni düzen vermeliyiz. Birçok kişinin bir araya gelerek vakıf kurması, dünyada vakıf felsefesine uygun değildir. Vakıflara verilen devlet imtiyazlarını ortadan kaldırmak gerekir. Bir kişi veya bir aile yararlı olmak için vakıf kurarsa ve eğer devlet imtiyazı da yoksa bunu devletin denetlemesi de gerekmez. Vakıflar eğitim ve sağlık gibi yararlı alanlarda yatırım ve iş yapabilir. Ancak bunların hiçbir zaman özel kişilerle ortak olmaması gerekir.
5. Demokrasilerde sivil toplum örgütleri halkın çıkarlarını korur. Bu nedenle dernekleri siyasi etki dışında tutacak yasal önlemler alınmalıdır.
Sonuç olarak her şey halkta biter. Halkın demokrasi ve refah talebi olursa siyasiler direnemez.