Nasıl bir siyaset adamı
Siyasi konuşmaları dinlerken nasıl bir siyaset adamı yetiştirmeliyiz? Siyaset adamı nasıl olmalı, soruları hepimizi yokluyor. Evet. Nasıl bir siyaset adamına muhtacız?
Öncelikle siyaset adamının sağlam bir fizik yapısı olmalı. Zira hem kendini hem de memleketi taşıyacak dirence ihtiyacı olacaktır. Hemen ardından ruh sağlığı gelmektedir. Ruh sağlığı için öncelikle ruhu tanımak gerekir. Fizik varlığımızı değerli kılan ruhumuzdur.
Ruhunun üzerindeki nefsaniyet ağırlıklarını kaldıranlar onun engin gücünü görür ve artan bir şükürle insan olma yolunda, kemal ve cemal ufuklarına doğru yol almaya gayret eder. Bu kemal yolcusu için yalnızca Allah’ın iradesi vardır.
Milli Mücadele yıllarında Anadolu’ya insan ve silah taşıyan bir kaptan Yunanistan’da gıyabında ölüme mahkum edilir. Savaş biter, kahraman kaptan artık İstanbul ile İzmir arasında sefer yapan bir yolcu gemisinin kaptanıdır.Bir gün İzmir açıklarında müthiş bir fırtınaya tutulurlar. Gemiyi kurtarmanın tek yolu Yunan adalarına doğru yol almaktır.Kaptan derhal Yunan adalarına doğru dümeni kırın emrini verir.Kadrosu, “Bunu nasıl yaparsınız? Yunanlılar hemen sizi yakalar ve idam eder, ne olur kararınızı değiştirin” diye itiraz eder. Kaptan, “Bu kadar yolcunun ölümü riskini göze alamam; varsınlar beni idam etsinler” der. Yunan adalarına doğru yola devam edilir. Fırtına yavaşlar. Sabaha doğru kara görünür ve bir de bakarlar ki; İzmir civarındaki bir sahildeler.
Kaptanın kendisini yolcuları için feda etmeye hazır olması karşılığında Yaradan onun canını bağışlamış, gemisini de yolcularla birlikte kurtarmıştır.
Siyaset adamı toplumun faydası uğruna canını feda edebilecek şuurda ve halde olmalıdır. Bu karakterde bir insan boş söz söyler mi? İftira eder mi? Şahsi menfaati için yalana, harama tenezzül eder mi? Elbette ki hayır.
Allah’ı bilen O’na kul olan, O’ndan gayrısınden bir şey istemez. Sözüne sadıktır. Sözün kula değil, Allah’a verildiğini bilir.
Okyanusta bir gemi çok şiddetli bir fırtınaya yakalanır ve batmaya başlar. Panik içindeki yolcular kurtulmak için dua ediyor, “Allahım kurtulayım bütün kötü huylarımı bırakacağım, içki içmeyeceğim, hak yemeyeceğim” gibi Allah’a söz veriyorlar. Yolculardan biri nereden aklına geldiyse “Allah’ım sağ salim kıyıya çıkayım asla fil eti yemeyeceğim” der.Duaları kabul olur, kıyıya sağ salim varırlar ama vardıkları yer ıssız bir ada olup yiyecek yoktur. Açlıkları iyice artmışken bir fil yavrusu görüp öldürürler ve yerler. Ancak kurtulursa fil eti yemeyeceği sözünü veren yolcu çok aç olmasına rağmen yemez.Akşam olunca kazazedeler uyurken anne fil gelip, uyumakta olan yolcuları tek tek koklayıp yavrusunun etini yiyenleri kokudan anlayarak çiğneyip öldürür, yemeyene dokunmaz.
Bu hikayeyi Samiha Ayverdi hanımefendiden dinlemiştim. Bana “İşte söz verilince böyle verilmeli” demişti.
Ben de şimdi seçimlerde söz verdiğinde böyle vereceğine inandığınız adayları seçin diyorum.
Romalılara ait bir atasözü var: “İnsanlar sözleriyle, öküzler boynuzlarıyla bağlanır”. Peki boynuzunu gizlemiş olanları nerelerinden bağlayacağız. Bu ülkede sözün
kişinin namusu, onuru olduğunu bilenlerin
sayısını hızla artıran bir gönül, idrak, anlayış ve eğitim hamlesine ihtiyaç var.
Dileyelim iktidar mücadelesi veren bütün siyasi kadrolar devlet adamı olma ölçüsüne sahip olsun ve sözleriyle bağlı olmanın onurlu üslubundan ayrılmasın.
Sözüyle bağlı olduğunu unutmak; isteyerek öküzlerin boyunduruğuna talip olmaktır. Yaradan hiç kimseye böyle acı bir kaderi yaşatmasın. Herşeyden önce insan olmanın, insan yaratılmanın şükrünü bilelim ve her nefes bir insan gibi yaşayalım...