Muzaffer İzgü ile gülümsemek...
Başlayalım gülümsemeye, gülümsetmeye o zaman... İzgü'nün "Donumdaki para" adlı kitabı ödül alır, TRT'de bu haberi sunan o günün spikeri Aytaç Kardüz, kekeler, kızarıp bozarır. Ve Ankara'da bir kitapçıya gider kadının biri sorar:
"Donumdaki para var mı sizde?"
Kitapçı afallar ama sonra hatırlar İzgü'nün kitabı olduğunu:
"Var Hanımefendi..."
Kadın hemen eşini arar telefonla haber verir:
"Hayatım, donumdaki parayı buldum."
Muzaffer İzgü, Diyarbakır Silvan'da bir sinemada makinistlik yapmaktadır. O gün "Vadim O Kadar Yeşil ki..." adlı film gösterilmektedir. Fakat filmin sonuna doğru makine arıza yapar. Çare yok, sinema sahibi çıkacak sahneye filmin geri kalanını anlatacaktır kısaca. O da çıkar Güneydoğu şivesiyle anlatır:
"A bu gari var ya, filimin sonunda panayıra düşecah!"
Filmin sonunda o kadın manastıra kapanıyormuş ama bizimki onu panayır anlarmış.
Eveet, şimdi gelelim İzgü'den neden söz ettiğimize... Bilgi Yayınevi gülmecemizin bu büyük ustasının adına bir kitap çıkardı. Tam 494 sayfa. Adı: "Muzaffer İzgü ile Gülümsemek". İzgü ile anısı olan 75 değerli yazarın yazıları var kitapta. Yalnız yazı mı? Hayır, resimler, karikatürlerle de zenginleştirilmiş, güzelleştirilmiş. Bu yapıtın telif geliri Ege Çağdaş Eğitim Vakfı'na bırakılmış.
Kitaptan ilginç bulduğum bölümlerden kısa alıntılar sunayım, beğenirseniz alınız, bu Eğitim Vakfı'na katkıda bulununuz.
-Asıl mesleği öğretmenlik olan İzgü diyor ki "Benim için en güzel müzik, en güzel dinlenme, çocuk sesleri"... "Ben çocuklara düş kurdurtmayı seviyorum, düş kuran insan düşünüyor demektir."
-Öğretmenlik yıllarında günlük gazete almak için bisikletle her gün 35 km. yol yapmış İzgü.
-İlçede yaşamaya başlıyor İzgi ailesi, Muzaffer İzgü, Köy Enstitüsü'ne girme hakkını kazanıyor, babası yollamıyor. Gerekçe şu: "Biz köyde yaşamıyoruz, sen de artık köy çocuğu değilsin, sen bir köy çocuğunun hakkını nasıl yersin?"
-İzgü okuru olmakla övünen spor adamı Mustafa Denizli'ye değgin ilginç bir anı var bu kitapta, Denizli, futbolcularını İngiltere'de Shakespeare izlemeye götürmüş.
-Muzaffer İzgü, Akbaba dergisine tam 42 hafta öyküler yollamış, yayınlamamışlar. Ve bir gün Yusuf Ziya Ortaç'a telgraf çekmiş, neden öykülerinin yayımlanmadığını sormuş. Bu telgraf İzgü'nün yolunu açmış, öyküleri yayımlanmış ve tüm Türkiye'de tanınmış.
-Muzaffer İzgü, öğretmenlik yıllarında, elektriği olmayan yörede, bisiklet dinamosu ile evine elektrik almış, ışıkta oturmuş, okumuş, yazmış...
-İzgü'den özdeyişlerle bitirelim:
"Gülen insan iyi düşünür".
"Gülmecenin topu var, çok güçlü bir silah. İşte o silahla vurursunuz otoriteyi. Onun için de yöneticiler hiçbir zaman gülmececileri sevmemişlerdir. Onlar hep komiklik olsun isterler, çünkü gerçek gülmece onların otoritesine dokunmaktadır, okuyanı düşünmeye yönlendirmektedir. Çünkü gerçek gülmecenin mutlaka bir mesajı vardır, o mesajın ucunda da birileri vardır. O mesajla çelişkiyi vurgular, okurun gözü önüne koyarsınız. Şunu unutmayalım ki gülmece kıvrak bir zekâ ürünüdür. Bunu algılayanın da zekâsı kıvraktır. Ve iki zekânın kıvılcımının çakması önemlidir."
"Okumayan toplum ya dinler ya da izler. Dinlemek için şarkıcı türkücü çok. İzlemek için de arabesk toplumun arabesk gülmecesinin yapıldığı 'tolk şov'lar."