Mutfakta biri mi var!

Ders: Anayasa Hukukuna Giriş

Konu: Devlet Şekilleri *

***

Üniter Devlet:

Devletin, bütün unsurları ve organlarıyla; "ülkesi"yle, "milleti"yle, "egemenliği"yle, "yasama", "yargı", "yürütme"siyle teklik özelliği gösterdiği devlet şeklidir.

Üniter devletlerde ülke, ancak -il ve ilçeler gibi- idari yetkilere sahip -adı üstünde- basit idari birimlere ayrılabilir; hepsi aynı egemenliğe tabidir. Millet dahil.

Sadece yönetimiyle yahut coğrafi bölümlenmesiyle ilgili olarak değil, "toplum"lar veya "cemaat"ler temelinde de farklılık yaratılamaz üniter devletlerde.

***

Bileşik Devlet:

Kendi yasama, yürütme, yargı organlarına sahip iki veya daha çok devletin, sıkı veya gevşek bağlarla birleşmelerinden meydana gelmiş devlet şeklidir. Birden fazla anayasaya, birden fazla hukuk düzenine sahip olabilir.

Bileşik devletler, uluslararası hukuki kişiliklerini muhafaza eden bağımsız devletlerin ancak belirli bir amaçla, misal ortak savunmalarını sağlamak üzere oluşturdukları "konfederasyon"lar biçiminde vücut bulabileceği gibi, iki veya daha fazla özerk yapının aynı merkezî iktidara tâbi olmak suretiyle oluşturduğu "federasyon"lar biçiminde de varlık gösterebilirler.

Üniter devletler "merkezi idare" tarafından yönetilirken, üniter devletin aksine, "federe devlet", "eyalet", "kanton" gibi farklı isimlerle anılan özerk yapılardan oluşan "federasyon"larda, "merkezi yönetim"ler ile "bölgesel yönetim"ler arasında bir "iktidar bölüşümü" dolayısıyla da çoklu hükümet modeli söz konusudur.

***

Türkiye Cumhuriyeti'ne gelince…

Anayasa Madde 3:

Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Dili Türkçedir. Bayrağı, şekli kanunda belirtilen, beyaz yıldızlı al bayraktır.

Milli marşı "İstiklal Marşı"dır.

Başkenti "Ankara"dır.

***

Değiştirilemez, değiştirilmesi teklif dahi edilemez!

***

Teker teker gelin!..

Ekmek, hava, su gibi "sosyal devlet"e ihtiyaç duyduğumuz korona günlerinde, taşı çatlatacak bir sabırla, tekrar tekrar, Anayasa'nın, "Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı…" diye başlayan ve diğer bir çok niteliğiyle birlikte Türkiye Cumhuriyeti'nin bir "sosyal devlet" olduğunu vurgulayan 2. Maddesi'nin kendilerine yüklediği sorumluluğu anlatmaya, algılatmaya çalışırken iktidara, yok "merkezi hükümet"miş, yok "yerel hükümetler"miş, 3. Madde'yi izaha muhtaç hale getirmek de nereden çıktı acaba?

***

Almanya'dan ABD'ye, "eyalet" adını/lafını duydukları her ülkeyi, defalarca, fellik fellik gezip de "federasyon modeli" incelemeleri yapan…

Bakanlıkları defalarca "eyalet savcıları"na danışan, onlardan ders alan…

Farklı yasa tasarıları, "reform" görünümlü yasa çalışmalarıyla, defalara "yerel yönetimlere otonomi"yi yasalaştırmaya çalışan…

Defalarca "Kürdistan", "Lazistan" açılımları yapan…

Bakanlık kurumlarına seçme sınavları için hazırlanan kitaplarda alenen "yürürlükte olan federal ve eyalet yasalarına ve düzenlemelerine, yerel bölgelerin yazılı politikalarına uygun davranmak"tan söz eden bir iktidarı…

"TC katı bir üniter anlayışa sahip. Kürtler ayrılmak isterse Osmanlı eyalet sistemi benzeri olabilir"den, "Eyalet olmadan başkanlık sistemi; üstü kaval, altı şişhane olur"a, hayli kabarık ve eşsiz bir sicile sahip olduğu böylesi bir konuda dahi zeytinyağı gibi üste çıkarabilmek, kimse kusura bakmasın ama muhalefetin başarısıdır!

Alkışlıyorum.

***

Muhalefetin yüzde yüz haklı olduğu bir konuda, haklılığı ne zaman ki toplumun bütün kesimlerince de fark edilir hale gelse…

Muhalefetin yüzde yüz mağdur olduğu bir konuda, mağduriyeti ne zaman ki toplumun bütün kesimlerince hissedilir hale gelse…

Ne zaman ki, iktidar muhalefete reva gördüğüyle, kendisini destekleyenleri bile isyan ettirse "bu kadar da olmaz" diye…

Hooop…

Artık nasıl oluyorsa, kaynadığı bizatihi muhalefetin bile çözemediği bir "error" veriyor/verdiriyor muhalefete birileri.

Tam da, muhalif belediyelerin, korona belasıyla mücadelede, "devlet"in bütün imkan ve yetkilerini ellerinde bulunduranlara tur bindiren bir gayret içinde oldukları, sonuç da aldıkları, toplumsal dayanışmayı güçlendirerek moral kaynağına dönüştükleri bir dönemde, tesadüfen mi düştü dersiniz bu "merkezi-yerel hükümet" gölgesi üzerlerine?

Yoksa, "sızıntı" mı var içerde!

* Kaynak: Kemal Gözler, Anayasa Hukukuna Giriş: Genel Esaslar ve Türk Anayasa Hukuku, Bursa, Ekin, 2004

dfs-004-001-011.jpg

Yazarın Diğer Yazıları