Musul mu, Kandil mi?
Bakıyorum da, ne kadar salakmışız yeni anlıyorum. Farkında olmadan devleti kimlere teslim etmişiz. Gençliğimde, vatan ve bayrak sevgisi aşılanmış, gönlü hizmet aşkıyla dolu bir askeri öğrenciydim. Bizim bildiğimiz, bize öğretilen askerliğin, şerefi, onuru, namusu vardı. Aramızda dindar olanlar yok muydu? Tabii ki vardı. Allah'a inanmadan vatan savunması olur mu, düşmana Allah, Allah diye saldıran askerin... Çoğumuz, Anadolu'nun dört bir köşesinden gelmiştik. Ama bize komuta edenlere, yere yatırılıp boğazına kelepçe falan takılmazdı. Takılırsa da, onlar izzeti nefis meselesi yapar, ordudan istifa eder giderdi.
***
Sadece asker mi? Bakıyorum, polis, hâkim, savcı, memur, öğretmen, doktor herkes, molla ve tarikatçı. Şimdi herkesin cevabını bildiği bir soruyu sormak istiyorum. Bunlar bir günde mi, yoksa 14, 24 veya 34 senede mi şu güzel ülke içine çöreklendi. Bunlar devlet içine çöreklenirken, asker sivil ve siyasetçi, neden kimse aldırmadı. Bunlar gibi yabancı ülke ajanlarının devlet içine çöreklenmediğinden nasıl emin olabilirsiniz? Bence bu açıdan toplum, zehirlenmiş durumda. Özellikle 1980 sonrası, egoist, "bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın" mantığı hâkim oldu.
Peki, panzehir olarak bugün AKP'nin yaptığı gibi benim zehirim daha iyidir mantığı gerçekten ilaç mı, yoksa zehirlenmeyi zehirle tedavi mi? Başka tarikatları bunların yerine koyamazsınız. Size kafa tutan, daha fazla pay isteyen bir tarikatı söküp, yerine başka bir tarikat koymak. Hoş kendisi de tarikat değil mi? Bence çözüm, beş yaş altındaki çocukları toplayıp Kıbrıs'a gönderip, topumuzu Nötron bombası ile yok etmek. Neden Nötron? Çünkü o bomba insanları yok edip, bina ve alet edevata zarar vermiyormuş. Amaç, kötü nesiller yetiştirmeyelim. Hızla yok olmaya doğru gidiyoruz, başkanlık, iktidar kavgaları arasında.
Evet, ülkede başkanlık tartışmaları ardına saklanmış başka projeler var. Herkes görüyor ama bir bizim toplum, lay lay lom. Adalet Bakanı ABD'ye gider. Genelkurmay Başkanı ABD'ye gider. Dışişleri Bakanı Lozan'da toplantıya katılır ama açıklamaları bomboş. Bir kere, bu siyasi ve politika cambazları ile dans edecek, ne tecrübeniz, ne bilginiz ve ne de kadronuz var. Bu kadroları ne yazık ki imam hatipler yetiştirmiyor. Batı üslubu cambazlık ancak Batı tarzı okullarda öğretilir. Ülkenin, askeri, sivili, mühendisi, bilim adamının okulunun içini boşaltırsan, aslında kendi içini boşaltmış olursun. Ama bu sözler anlayana.
***
Gelelim, Musul ve Halep olaylarına. Lozan'da Türk yetkililerin açıkladığı herhangi bir somut konu var mı? Siz de biliyorsunuz yok. Ama biz, bizimkiler gitmeden önce de olmayacağını tahmin ettik. İsrail istihbaratının olduğu söylenen DEPKA internet sitesi Lozan görüşmesinin, ABD Başkanı Obama tarafından istendiğini ve Suriye sorununa askeri değil barışçıl bir çözüm bulmak istediklerini yazdı. Biraz geç olmakla birlikte bu girişim, Rusların tepkisine neden oldu. Özellikle Rusya Başkanı Putin, Halep konusunda endişe duyan Batı'nın, aynı endişeyi Musul için de duyması gerektiğine işaret etti. Yani Putin demek istedi ki, bizi Halep'i bombalamakla suçluyorsunuz ama aynı bombardımanı siz Musul'da yapıyorsunuz.
Musul'un Türkiye ve Türkler için önemi inkâr edilemez. Ancak arkamızda düşman bırakarak ilerlersek ve içimizdeki düşmanı halletmeden dışarda dövüşmeye çıkarsak, bir kurdun kemirdiği ağaç misali çökeriz. İşte bu yüzden her yazımda, AKP hükümetine, dışarıda efelik yapacaksan, git Kandil'e karşı yap önce orayı temizle diyorum. Türkiye rastgele ve başkalarının çizdiği bir senaryoda acemice oynuyor. Kaybettiğimiz her evladımız için de yüreğim yaralı. Bırakın Başkanlığı veya demokrasi palavralarını. Biz şimdilerde Türkiye denen bir arsada yaşayan başıboş göçe hazır bir gruba döndük.