Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Murat Sururi ÖZBÜLBÜL
Murat Sururi ÖZBÜLBÜL

Mülkiyet hakkı ve tapu güvencesi tehdit altında

Nereden çıktı şimdi bu, neden mülkiyet hakkımız ve tapu güvencemiz tehdit altında diye sorarsanız yanıtım: Son çıkan kentsel dönüşüm ve rezerv alan konusunda değişiklikler getiren yasadan ve bu yasanın mülkiyet hakkı ve tapu güvencesini tehdit etme olasılığından bahsediyorum derim.

Bakınız mülkiyet duygusu tüm canlıların doğasında var olan, yaşamak ve ihtiyaçlarını karşılayabilmek için muhtaç olduğu mekânı sahiplenme içgüdüsünden gelen doğal ve içgüdüsel bir taleptir.

Öncelikle şunu söyleyeyim mülkiyet hakkı İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinde kabul edilmiş bulunan temel bir insan hakkıdır.

İnsan hakları evrensel beyannamesinin aşağıdaki maddesi bu hakkı son derecede açık ve net olarak tanımlamaktadır:

Madde 17

1. Her şahıs tek başına veya başkalarıyla birlikte mal ve mülk sahibi olmak hakkını haizdir.

2. Hiç kimse keyfi olarak mal ve mülkünden mahrum edilemez.

Bu doğrultuda İnsan Hakları Evrensel Beyannamesine uygun olarak yazılan Anayasamızın ilgili maddesi de şu şekildedir:

TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANAYASASI

XII. Mülkiyet hakkı

Madde 35- Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir.

Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir.

Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz.

Bu tartışmanın doğmasına neden olan asıl sorun rezerv alan tanımının değiştirilmesinden kaynaklandı. Kanunda "rezerv yapı alanı" tanımı değiştirildi. Rezerv yapı alanı, yeni yerleşim alanı olarak kullanılmak üzere belirlenen alanlar olarak tanımlanıyordu. Bazı yasal süreçlerde tanımın hâlihazırda yerleşim alanı olan yerleri içermediği tespit edildi, bunun üzerine yerleşim yerlerinde yer alan parsellerin de rezerv yapı alanı olarak belirlenebilmesinin yolu açıldı.

Bir alan rezerv alan olarak ilan edildikten sonra oradaki mülk sahiplerinin malları üzerindeki birçok haklarının buharlaşmasına yol açabilecek birçok ucu açık hüküm içeren bu yasa hem mülkiyet haklarını ihlal etme riskini ve hem de yaratılacak yeni kent rantının birilerine peşkeş çekilme olasılığını gündeme getirebilecektir.

Bizim halkımızın mülk düşkünlüğü bilinen bir sosyolojik ve ekonomik gerçekliktir.

Zaten olağanüstü boyutta bir güven krizi yaşanırken bu güven krizini daha da derinleştirecek, mülkiyet hakkımız ve tapu güvencemiz elimizden alınacak mı sorusunun gündeme gelmesine yol açacak bu gibi hukuki adımlar son derecede tehlikelidir.

Tamam, Türkiye’de bir yandan müthiş bir barınma krizi yaşanıyor ve diğer yandan yaklaşan büyük deprem ve hatta büyük depremler depreme dayanıklı olarak inşa edilmemiş konut stokunun tasfiye edilmesini, yerlerine depreme dayanıklı yeni konutlar yapılmasını dayatıyor.

Bu konuda kimsenin bir itirazı da yok zaten ve lakin bu durumu fırsatçılığa çevirip selden kütük kapma gayreti ile yeni bir kent rantı yağmasına dönüştürme hevesleri de asla kabul edilemez.

Çözüm rasyonel aklın ve bilimsel yöntemin ışığında, tüm halkımızın katılacağı, endişe duymak bir yana mutlu olacağı, kazan kazan ilkesi üzerine bina edilmiş doğru düzgün yeni bir kentsel dönüşüm yasasıdır.

Bu konuda bir mutabakat sağlanamazsa zaten işler gene sürüncemede kalacak ve kentsel dönüşüm ya başarılamayacak veyahut da rantsal dönüşüme dönüşecektir.

Yazarın Diğer Yazıları