Mülkiyet hakkı karartılıyor

Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, “İmarla ilgili sorunları da içerek şekilde bir şeffaflık paketi üzerinde çalışıldığını ” açıkladı. Zira ABD Merkezli Araştırma şirketi Pew Researche’in anketine göre, Türkiye de siyasilerin yolsuzluğa bulaşmış olmasının büyük problem olduğunu düşünenlerin oranı 2007 yılında yüzde 37 iken, 2014 yılında yüzde 62’ye yükseldi. Bu durum siyasi iktidarı korkutuyor.
Aslında, olayın iki yönü var. Birisi yasaların istismarı ve keyfi yorumlanması, diğeri de yolsuzluktur.
Mevcut yasalar özellikle gayrimenkul rantı yaratmaya ve Mülkiyet hakkını zedelemeye elverişlidir, imara yetkili kurumlar ve belediyeler tarafından istismar edilmektedir. Bunun içindir ki, Gayrimenkulü olup da imarla ilgili sorun yaşamayan yoktur.
Mevcut yasalara göre gayrimenkulleri olanlar onları korumakta zorlanıyor. Özellikle imar planları ve uygulamalarda her zaman risk var. Tanık olduğumum üç olayı anlatmak istiyorum...
Göcek’te 2008 yılında imar planı değişti. Değişen planda mevzi imar planları müktesep hak olarak görülmüştü... Bir ay önce yine Göcek’te yine imar planı değişti. Ne var ki bu defa mevzi imar planları, özellikle turizm imarı olan arsaların imarı kaldırılmış oldu.
Daha önce aynı bölgede Belediye bir turizm tesisinin bahçesini bölmüş ve ilgisi olmayan bir arsa ile değiştirmişti. Yani bırakın arsanızı, mevcut yatırımınızı dahi koruyamıyorsunuz.
Yine aynı bölgede geçen sene enerji nakil hattı yenilendi. Enerji hattını Mülkiyet sahiplerinden sormadan, onların bahçesinden, tarlasından ve imarlı arazisinden geçirdiler.
Bu uygulamaya kamulaştırmasız el atma diyorlar. Devlet Gayrimenkulunuzdan kamu yararı var diye önce yol veya enerji hattı geçiriyor. Sonra sizi çağırıyor. Arsanıza bir bedel tespit ediyor. Turizm alanına tarlaymış gibi bedel tespit ediyor. Kabul etmezseniz mahkemeye gidin diyor.
Bu noktada üç önemli sorun var..
* İdare kamulaştırmada ve kamulaştırmasız el atmada, her işi başından mahkemelere atıyor. Mahkemeler bunalıyor. İş yapamaz hale geliyorlar. Kamulaştırma daha pahalı hale getiriyor.

* Anayasa ve kanunlarla mülkiyet hakkı çağdaş hukuk sistemlerinde olduğu gibi bazı sınırlamalara uğramıştır. Bunlardan biri kamu yararıdır. Kamu yararı kavramı geniş bir kavram olduğu ve mevzuatlarda tanımlanmadığı için, siyasi iktidarlar işlerine geldiği gibi, çoğu zaman olaya ideolojik açıdan bakıyorlar.
* Kamulaştırmasız el atmada, kamu yararı var. Ancak bu yarar mülkiyet hakkını istismar etmeden de yerine getirilebilir. Vergi verende halktır, kamu yararı da halkın yararı demektir. Devlet bu vergi gelirleri ile hakkını vererek gayrimenkulü satın alır ve oradan yol veya enerji hattı geçirir. Yani vatandaşın Mülkiyet hakkını çiğneyerek kamu yararına iş yapmak yerine, ona zarar vermeden de kamu yararına iş yapılır. Bunun içindir ki kamulaştırmasız el atmanın kaldırılması gerekir.
Siyasi iktidarların Mülkiyet hakkına zarar vermesi sürdürülemez. Çünkü bu hak doğal ve öncelikli bir haktır. Aslında Devletin oluşumu da Mülkiyet hakkının korunmasına dayanır. 7 samuray isimli filmin konusu, devletin nasıl ortaya çıktığını gösteren iyi bir örnektir.
16. yüzyıl Japonya ‘sında düzenli bir şekilde silahlı haydutlar olan “nobushi”nin eşkıya samuray saldırısına uğrayan ve ürünleri yağmalanan fakir bir köyün ahalisi, “biz ürünümüzün tamamını kaybediyoruz. Bir kısmını koruma için verip, kalanını koruyabiliriz” diye düşünüyorlar. Bir samuraydan yardım istiyorlar. O da kendisi gibi işsiz olan 6 samuray ile birlikte silah bile satın alamayacak kadar fakir olan bu köylülere karın tokluğun kendilerini savunmasını öğretirler ve hep birlikte haydutlarla kıyasıya bir savaşa girer ve ürünlerini kurtarırlar.
Sonuç; İmar planları , kamulaştırma yasaları ve ihale kanunu, mülkiyet sahibinin de kamunun da zarar etmeyeceği bir denge üstüne toplumla tartışılarak yeniden düzenlenmelidir.

Yazarın Diğer Yazıları